Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Prof. Dr. Hakan Pencanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Doç. Dr. Meral Sungurtekin Özkan, Doç. Dr. Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156-164)....
ün kendisine bazı evraklar imzalattırdığını ve kredinin birkaç güne çıkacağını söylediğini, ancak birkaç gün sonra da Hakan'ın aracı almaya gelmemesi üzerine telefonda görüştüğünü ve aracı satmaktan vazgeçtiğini bildirdiğini, sonrasında öğrendiğine göre aracı üzerine rehin konulduğunu öğrendiğini, banka personeline gittiğinde borçlu borcunu ödemezse sorumlu olacağının bildirildiği, müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, müvekkilinin yanıltılarak gerçek amacından başka bir işleme imza atmasının sağlandığını, başka kişilerin de yine aynı borçlu tarafından dolandırıldığını haricen öğrendiğini ileri sürerek müvekkilinin söz konusu kredi sözleşmesi ve bağlı rehin sözleşmesi dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine ve müvekkilinin aracı üzerine konulan rehinin fekkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kabulü ile davacı tarafından müşteri ...'...
Davalı vekili, davacı tarafından atılan imzanın bankada alındığını ve davacıya ait olmamasının mümkün olmadığını, davacının iddialarının icra hukuk mahkemesinde görülen itirazın kaldırılması davasıyla reddedildiğini ve takibe devam edildiğini, icra hukuk mahkemesi hükmünün maddi anlamda kesin hüküm teşkil ettiğini belirterek davanın reddini ve % 20'den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve Adli Tıp Kurumundan alınan bilirkişi raporuna göre, davacının imza örneklerini içeren belge asılları ile genel kredi sözleşmesindeki imzanın yapılan karşılaştırması sonucunda sözleşmeye atılan imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edilmesi üzerine mahkemece davanın kabulüne, davacının takip dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, 26.740,00 TL kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup, hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur....
İcra Müdürlüğünün 2013/258 sayılı dosyasında yapılan takip ile muris adına kayıtlı Çubuk İlçesindeki taşınmazların kaydına haciz konulduğunu, taşınmaz maliki muris ile mirasçısı borçlu arasında düzenlenen feragat sözleşmesi gereği borçlunun miras hakkı bulunmadığını ileri sürerek borçlunun mirasçı olmadığının tespitini ve taşınmazlardaki haciz şerhlerinin kaldırılmasını istemişlerdir. Birleştirilen dava ile de husumeti borçlu ..'e yöneltmişlerdir. Davalılardan ... icra takibinin kesinleşmesiyle tapu kaydına güven ilkesi uyarınca haciz konulduğunu, davalı ..ise davacıların dava açma hakkı bulunmadığını, sözleşmenin iptali istemine ilişkin dava bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalı .. mirasçı olmadığının tespiti ile haciz şerhlerinin terkinine karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili ile davalı .. vekili temyiz etmiştir. Dava, mirasçı olmadığının tespiti ile haciz şerhinin terkini istemlerine ilişkindir....
K A R A R Dava, davacı şirketin Kuruma borçlu olmadığının tesipti ile kurum tarafından davacıya gönderilen ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, hükmün Dairemizin 18/11/2013 tarih ve 2012/15724 E, 2013/20994 K. sayılı ilamı ile bozulduğu, 05.07.2012 gün ve 6352 sayılı Yasa ile 5521 sayılı Yasaya eklenen geçici 2.maddesi uyarınca yapılan incelemeye ve mahkemenin direnme hükmünde dayandığı gerekçeye göre Dairemize ait anılan bozma ilamının ortadan kaldırılması gerektiği anlaşılmıştır. O halde Dairemizin bozma ilamı kaldırılarak mahkemenin 19/06/2012 tarih ve 2008/172E, 2012/535 K. sayılı ilk hükmü onanmalıdır....
İcra Dairesinin 2017/35884 esas sayılı dosyasına yönelik davacının dava tarihi itibariyle 24.159,59- TL borçlu olmadığının tespitine, uygulanan temerrüt faizinin iptali ile %18 oranında temerrüt faizi işletilmesine," şeklinde karar verilmiştir....
Yargıtay Hukuk Gene Kurulu uygulaması ile kabul olunduğu üzere "Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir....
Davalı (alacaklı) tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tesbiti için borçlu, menfi tesbit davası açabilir (İİK md.72). Borçlu icra takibinden önce menfi tesbit davası açabileceği gibi, icra takibinden sonra da (borç ödeninceye kadar) borçlu olmadığının tesbiti davası açabilir (İİK md.72.1).6100 Sayılı HMK'nın 114/1- h maddesi uyarınca açılan davada hukuki yarar bulunması dava şartlarından olup, aynı kanunun 115. maddesi gereğince mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gerekli olup; bulunmadığında ise, aynı kanunun 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekir. Davacının bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Buna, hukuki koruma (himaye) ihtiyacı da denir....
İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur." İİK.nın 68/son maddesinde ise; "İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi hâlinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar" düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda; davacı alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan icra takibinde İİK.'nın 68/1. maddesinde yer alan ve mücerret borç ikrarını içeren bir belgeye dayanılmamıştır. Ancak davalı borçlu İstanbul 36....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI; Mahkemece,Tarsus İcra Müdürlüğünün aldığı haciz kararına yönelik icra memur muamelesi şikayeti yönünden yapılan değerlendirmede özetle; kural olarak icra müdürünün haciz talebini yerine getirme konusunda herhangi bir takdir yetkisinin bulunmadığı, icra müdürünün haciz yapılan adresin borçlu ile alakasının bulunmadığı gerekçesi ile haciz talebini reddetme yetkisi olmadığı, belirtilerek şikayetin reddine, hacizlerin kaldırılması talebi yönünden 2020/19 E. sayılı dosyada yargılama devam ettiğinden bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir....