Yenileme yeni bir borç meydana getirerek önceki bir borcun sona erdirilmesidir. Yenileme tarafların anlaşması ile olur. Bu anlaşma da, diğer sözleşmelerin tabi olduğu ehliyet ve sair şartlara tabidir. Bu anlaşma bakımından önem taşıyan bir unsur da yenileme niyetidir. Ancak bu niyetin varlığıdır ki, yapılmak istenen değişikliğin önceki borcu sona erdirip yeni borç doğurma tarzında olacağını gösterir. Aksi halde tarafların borcu sona erdirmeden değişiklik yapmak istedikleri kabul edilir. Bu hususta TBK. m. 133/1 "Yeni bir borçla mevcut borcun sona erdirilmesi ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur" demekle, bir borçta değişikliği öngören bir anlaşmanın karine olarak yenileme sayılamayacağını, yenileme niyetiyle anlaşma yapıldığının sabit olması gerektiğini ifade etmek istemiştir. Taraflar eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmalıdır. Bu irade yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir....
Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden; Dava konusu banka havale dekontlarından sadece 18/11/2019 tarihli 500,00- TL bedelli ve 05/12/2019 tarihli 1.000,00- TL bedelli banka havale dekontlarında gönderilen paranın borç olarak gönderildiğine dair açıklamanın bulunduğu ve davacı tarafın bu sebeple 1.500,00- TL bedel yönünden davaya konu iddiasını ispat ettiği, bunun dışındaki diğer banka havale dekontlarında gönderilen paraların borç verildiğine dair herhangi bir açıklama veya şerh bulunmadığından eldeki uyuşmazlık yönünden ispat yükü davacı tarafta olup, davalı tarafın gönderilen paraların borç dışında başka amaçla gönderildiğine yönelik savunmasının gerekçeli inkar(vasıflı ikrar) niteliğinde bulunması sebebiyle uyuşmazlığın miktarı itibarı ile tanık ile ispat edilemeyecek olan davacının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesinin gerekmesi ve teklif edilen yemin üzerine yukarıdaki borç olarak gönderildiğine dair dekontlarda açıklama bulunan 1.500,00- TL dışındaki havalenin borç olarak...
döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacağı, kur farklarının bu kapsamda değerlendirilmeyeceği, "Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı 12.4.1. maddesinde, kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabileceği, borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesinin mümkün olduğu, düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabileceği, borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet...
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça TBK'nın 133/2 maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur....
A.Ş ile borçlu davalı arasında akdedilen borç tasfiye protokolü ile borç tutarının 07/04/1999 tarihi itibariyle 5.000.000 USD olarak sabitlenmiş olmasına rağmen tarafların serbest iradeleriyle belirlenen borç tutarı göz ardı edilerek taraf iradeleri yok sayılarak bu tasfiye protokolü öncesine gidilerek 13/01/1998 tarihi itibariyle yeniden borç hesaplanmasının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğu, hesaplamanın bilirkişi tarafından 07/04/1999 tarihi itibariyle tespit edilen 1.380.797.237.522 ETL veya 5.000.000 USD borç tutarı dikkate alınarak alacak borç hesabı yapılması gerekirken bu tarihten öncesine gidilerek yeniden borç hesabı yapılmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiştir. Tarafların itirazı üzerine ...'dan oluşan heyetten alınan rapor ve ek raporlarda özetle; Dava dışı ... Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile dava dışı ......
K A R A R Davacı, davalının damadı olduğunu, davalıya borç olarak 36.500 Euro havale yaptığını, müteaddit defalar istemesine rağmen geri ödemediğini ileri sürerek, 36.500Euro karşılığı olarak 62.962TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, davacıdan borç almadığını, havale edilen paranın kendi parası olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davalının tanık dinlenmesine muvafakat etmediği,davacının da yemin teklif etmeyeceğini bildirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalıya borç verdiğini, ancak, geri ödenmediğini ileri sürerek 62.962TL’nin davalıdan tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacıdan borç para almadığını, havale edilen paranın kendi parası olduğunu savunmuş, mahkemece davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Kural olarak HUMK’nun 288. maddesi gereğince uyuşmazlığın miktarı itibariyle dava tanıkla ispat olunamaz....
KARAR Davacı, davalıya banka havalesi yoluyla 10.11.2009 tarihinde 120.000 TL, 08.12.2009 tarihinde 110.000 TL olmak üzere 230.000 TL borç para gönderdiğini, borç alınan paranın ödenmemesi üzerine tahsili için başlattığı icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalıya ödünç para gönderdiğini iddia etmiş, davalı ise davacının da ortak olduğu dava dışı şirketin bankaya olan borcunun protokol kapsamında babası tarafından ödendiğini, kendi hesabı üzerinden gönderilen paraların babasına aktarıldığını savunmuştur. Davacı toplamda 5 ayrı havale yapıldığını, diğer gönderilen paraların protokol kapsamında olduğunu, dava konusu gönderilen paraların borç olduğunu belirtmiştir. Davalının savunması gerekçeli inkardır....
Sulh Hukuk Mahkemesi ise, mirasın hükmen reddi talebinde görevli mahkemenin borç miktarına göre belirleneceği, murisin borç miktarının 37.713 TL olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut Olayda, dava Türk Medeni Kanununun 605/2. maddesine dayalı mirasın hükmen reddi istemine ilişkindir. Terekenin borca batık olduğunun tespiti davalarında dava alacaklılara karşı açılır, Mahkemenin görevi de borç miktarına göre belirlenir. (23.12.1942 gün 24/29 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Hak düşürücü süre koşuluna bağlı olmayan, alacaklının taraf olarak gösterildiği, dava değerinin belirtildiği ve terekenin borca batık olduğu ileri sürülerek açılan davada borç miktarı 37.713 TL olduğundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 1/1. maddesindeki yürürlük düzenlemesine göre karar tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü muhakemeleri Kanunu uyarınca uyuşmazlığın ... Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gereklidir....
"İçtihat Metni"Daire : DÖRDÜNCÜ DAİRE Karar Yılı : 1998 Karar No : 1257 Esas Yılı : 1997 Esas No : 999 Karar Tarihi : 30/03/998 YABANCI PARA CİNSİNDE DÜZELENEN BORÇ SENETLERİ BORSA RAYİCİYLE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDEN, AYRICA REESKONTA TABİ TUTULMALARINA GEREK BULUNMADIĞI HK....
Davalı vekili müvekkili ile dava dışı borçlu şirket yetkilisinin daha evvelden tanıştıklarını, yakın ilişkiler içinde olduklarını; müvekkilinin 2003 ile 2006 yılları arasında adı geçene parçalar halinde borç verdiğini, şirket yetkilisi ...’in bu paraları şirkete aktardığını, adı geçenin 2006 yılında tekrar borç istemesi üzerine müvekkilinin alacağını teminat altına almak için senet istediğini ve kendisine 450.000,-YTL. tutarında bononun verildiğini, alacağın gerçek bir borç ilişkisine dayandığını ... sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; davalının alacağının varlığını ve gerçekliğini ispatlayamadığı, verilen borç için hiçbir belge alınmamasının olağan bulunmadığı gerekçesiyle davalıya ait sıranın iptaline karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....