Davacı aleyhine hükmedilen iştirak nafakasının hükmedildiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında geçen zaman içinde müşterek çocuğun büyüdüğü, bunun doğal sonucu olarak ihtiyaçlarının da arttığı, nafaka yükümlüsü davacının ise ekonomik durumundaki değişikliklere kendisinin neden olduğu, kaldı ki anlaşmalı boşanma tarihinde dahi memuriyetten ayrıldığı ve bu koşullarda anlaşmalı boşanma protokolü ile belirlenen iştirak nafakasını ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davacı erkeğin mal paylaşımı talebi hakkında hüküm kurulmamasına ilişkin temyiz sebebine hasren yapılan incelemede; Davacı erkek eş; 12.07.2017 tarihli dava dilekçesi ile davalı kadın eşe, TMK m. 166/1 ve 2’de yazılı evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedeniyle boşanma davası ve yine aynı kanunun 202.vd. maddeleri gereğince eşler arasındaki mal rejimine dayalı alacak davası açmıştır. Mal rejiminden doğan bu istem; boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, nispi harca tabi ayrı bir dava olarak, eşler arasında ki mal rejiminin sona ermesine bağlı talep edilebilir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda erkeğin; boşanma davasının reddine karar verilmiş ancak mal rejimine dayalı alacak davası hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamıştır....
İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE: Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m.166/1- 2) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebine ilişkin olup, ilk derece mahkemesi kararı davacı kadın tarafından istinaf edilmiştir. HMK'nın 355....
Bu durumda dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın limited şirket hisse devri protokolünden kaynaklı olması ve iflas hukukunu ilgilendiren bir durum olmamasına göre; temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu Kararı uyarınca Yargıtay 11. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Yukarıdaki yasal düzenleme de dikkate alındığında dosyanın görevli Daire belirlenmek üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 30.05.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın limited şirket hisse devri protokolünden kaynaklı olması ve iflas hukukunu ilgilendiren bir durum olmamasına göre; temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu Kararı uyarınca Yargıtay 11. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Yukarıdaki yasal düzenleme de dikkate alındığında dosyanın görevli Daire belirlenmek üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 30.05.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Ticaret Mahkemesince verilen..gün ve ..sayılı hükmü bozan Dairemizin ... gün ve .. sayılı ilamı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dairemizin bozma ilâmına karşı davalı vekilince karar düzeltme talebinde bulunulmuş ise de, tarafların birlikte imzaladıkları .. tarihi dilekçeyle sulh oldukları mahkemenin .. tarihinde Dairemize UYAP üzerinden gönderdiği yazı ekinde bulunan sulh protokolünden anlaşılmıştır. HMK'nın 315. maddesi uyarınca sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukukî sonuç doğurur. Karar kesinleşinceye kadar sulh mümkün olduğundan Dairemizin bozma kararının kaldırılarak sulhe ilişkin bir karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Talebin kabulü ile Dairemizin .. gün .. Esas, .....
ye devrine ilişkin olarak Çanta Belde Başkanlığı ... arasında düzenlenen 500-501 sayılı devir protokolünden kaynaklanan şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin bulunduğuna göre, Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 16.01.2016 tarih, 2016/1 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 26.02.2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 12.02.2016 gün 2016/1 sayılı Hukuk Daireleri'ne ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (14.) Hukuk Dairesi'nin görevine girmektedir. 11 Nisan 2015 tarihi itibariyle Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik 2797 sayılı Kanun'un 60. maddesinin 1. ve 3. fıkraları uyarınca dosyanın görevli Daireyi belirlemek üzere HUKUK İŞBÖLÜMÜ İNCELEME KURULUNA GÖNDERİLMESİNE, 16/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık zilyetlik hukuku, miras hukuku, icra ve iflas hukukuna dayalı isteme ilişkin bulunmadığına, uyuşmazlığın 3699 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile davacı İSKİ'ye devrine ilişkin olarak Çanta Belde Başkanlığı ile İSKİ arasında düzenlenen 500-501 sayılı devir protokolünden kaynaklanan şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin bulunduğuna göre, Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 16.01.2016 tarih, 2016/1 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 26.02.2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 12.02.2016 gün 2016/1 sayılı Hukuk Daireleri'ne ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (14.)...
TMK 178.maddesine göre ise; “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; boşanma nedeniyle yoksulluğa düştüğü iddiasıyla yoksulluk nafakası istemektedir. Zamanaşımı; EBK Kanununun 125 vd. maddeleri ile YBK Kanunun 146 vd. maddelerinde genel anlamı ile hükme bağlamış olup, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması nedeni ile dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Bu bakımdan zaman aşımı def'i, alacaklının alacağın borçlunun nızasına aykırı olarak dava yoluyla isteyebilme hakkını ortadan kaldıran kişisel bir savunma sebebidir. Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle de, maddi hukuktan kaynaklanan bir defi olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır....
Özel hukukta, bir borç ilişkisinden doğan alacak hakkı da nispi hak niteliğindedir. Böyle olunca alacak hakkı ancak o borç ilişkisi nedeniyle borçlu olan kişi ya da kişilere karşı ileri sürülebilir, yargısal kararlarda ve doktrinde borç ilişkilerinin nispiliği ilkesi denilen bu ilke uyarınca sözleşmeler kural olarak yalnızca sözleşmenin tarafları bakımından hüküm ve sonuç doğururlar.... Akdi vekalet ücretinin iş sahibi ile hasmın müteselsil sorumluluğu kapsamında bulunduğunun kabul edilmesi hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir. Ayrıca vekalet ücreti avukatın yaptığı hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağ veya değeri ifade ettiği halde avukattan hiçbir hukuki yardım almayan hasmın, karşı yanın yaptığı sözleşmeden doğan vekalet ücreti nedeniyle onun avukatı lehine müteselsilen sorumlu tutulması, avukatlık ücretinin mahiyet ve amacına da uygun değildir....