WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ancak; 1- Akıl hastalığı nedeniyle cezai ehliyeti bulunmayan sanığa, CMK'nın 150/2. maddesi uyarınca zorunlu müdafii atanması gerektiği gözetilmeden ve de sanığın yüklenen suçu işleyip işlemediği delillere dayalı olarak tartışılıp hukuki durumu değerlendirilmeden, soyut olarak akıl hastalığı nedeni ile yazılı şekilde karar verilmesi, 2- Sanığın, TCK'nın 32. maddesi gereğince, "akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığı" hususunun sağlık kurulu raporu ile saptanması ve sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın vasi tayini dosyasında hukuk mahkemesi tarafından alınan yetersiz ve suç ve suç tarihine özgü alınmayan adli raporun hükme dayanak yapılarak yazılı şekilde hüküm verilmesi, 3- Hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanan sanığın, CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinden...

    Ancak, 1- Akıl hastalığı nedeniyle cezai ehliyeti bulunmayan sanığa, CMK'nın 150/2. maddesi uyarınca zorunlu müdafii atanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, 2- Yargılamaya konu olan sanığın üzerine atılı 29/06/2009 tarihinde işlediği hakaret suçundan akıl hastalığı ile ilgili alınmış herhangi bir Adli Tıp Kurumu raporu bulunmadığı, yine dosya içerisinde başka mahkemelerden farklı suçlara ilişkin olarak alınan Adli Tıp Kurumu raporlarında ceza sorumluluğunun tam olduğu yada olmadığı şeklinde farkı görüşler bulunması karşısında, suça konu eylem ve suç tarihi itibariyle Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan TCK'nın 32. maddesi uyarınca "akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığı" konusunda usulünce sağlık kurulu raporu alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 3- Hakkında...

      Eğitim ve Araştırma Hatanesi’nin 06.09.2018 tarih ve 8871 sayılı sağlık kurulu raporu ile sanığın TMK’nın 405. maddesi uyarınca akıl hastalığı ve zayıflığı nedeniyle işlerini göremediği, korunma ve bakımı için yardım gerekmesi nedeniyle vasi tayininin uygun olduğunun belirtildiği, nitekim rapor doğrultusunda oğlu ...’in sanığa vasi olarak atandığı, yine; müşteki ile vasinin, sanığın akıl hastası olduğuna dair 05.03.2019 tarihli duruşmada alınan beyanları karşısında; 5237 sayılı TCK'nın 32. maddesi uyarınca müşteki ...’e yönelik 14.05.2009 tarihli hırsızlık suçuna yönelik olarak; sanığın fiili işlediği sırada akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle eylemin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğini tamamen kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak şekilde akıl hastalığının ve cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Dairesi'nden rapor alındıktan sonra sonucuna göre hukuksal durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk...

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadının açtığı boşanma davasında; taraflar TMK 166/3. maddesi uyarınca boşanmışlar, hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK m. 166/1-2) olarak görülmesi gerekir. Diğer yandan davacı kadının, karardan sonra "akıl hastalığı" sebebiyle Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereğince kısıtlanarak babasının velayeti altına alındığı anlaşılmaktadır....

          Ancak; Sanğın UYAP ekranından alınan adli sicil kaydında Çatak Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen kararların akıl hastalığı nedeniyle güvenlik tedbirine dönüştürüldüğünün anlaşılması karşısında, 5237 sayılı TCK'nın 32. maddesi uyarınca suçu işlediği sırada akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle eylemin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini tamamen kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak şekilde akıl hastalığının ve ceza ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...'ın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 26.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 3) Akıl hastalığı nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilen sanığa, 5271 sayılı CMK'nin 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin yükletilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme uygun BOZULMASINA, 04/12/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi....

              Ancak; TCY.nın 32. maddesi uyarınca sanığın suçu işlediği sırada akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle yaralama eyleminin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini tamamen kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak şekilde akıl hastalığının ve ceza ehliyetinin bulunup bulunmadığı yöntemine uygun olarak raporla saptandıktan sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, boşanma davası nedeniyle suç tarihinden yaklaşık bir yıl önce düzenlenen rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, O yer Cumhuriyet Savcısı ile katılan ... vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Cumhuriyet Savcısının mağdurenin akli dengesinin yerinde olup olmadığının hariçten anlaşılamadığı yönündeki tespiti ve tüm dosya içeriği karşısında, mağdurenin Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, kendisinde mevcut olduğu bildirilen şizofreni denilen akıl hastalığı nedeniyle ruhsal yönden fiile mukavemet edip edemeyeceği, fiilin ahlaki kötülüğünü müdrik olup olmadığı ve hekim olmayanlarca bu hastalığının anlaşılıp anlaşılamayacağı saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması, Şizofreni denilen akıl hastalığı bulunan mağdureye, CMK.nun 234/2. maddesi uyarınca istemi aranmaksızın vekil görevlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle hükmün CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  Mağdure ile ilgili olarak Devlet Hastanesinin 30.07.2012 tarihli raporunda “klinik olarak hafif zeka geriliği izlenimi verdiğinin” belirtilmesi karşısında, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna sevk edilerek suç tarihi itibariyle akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olup olmadığı, kendisine karşı işlenen eylemin ahlaki kötülüğünü idrak edip edemeyeceği, fiile karşı mukavemete muktedir olup olmadığı, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı var ise bu durumun beden veya ruh bakımından kendisini savunmasına mani olacak mahiyet ve derecede bulunup bulunmadığı, beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği, akıl hastalığı veya zayıflığının hekim olmayanlarca veya tanıyanlarca anlaşılıp anlaşılamayacağı hususlarında açıklayıcı rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Sanığın mağdure ile birden fazla cinsel ilişkiye girdiğinin anlaşılması karşısında hakkında TCK'nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi...

                    Peki, “Evlilik iyi günde kötü günde bir arada olmak iken semavi afet sebebiyle akıl hastası oldu diye davalı eşi boşamaya kalk sonra da akıl hastası eşi boşamaya kalkan eşin ölümü üzerine mirasçılarına davaya devam hakkı ver” olacak şey midir? Davacının mirasçılarının zaten akıl hastası olan davalının bir kusurunu kanıtlayabilmeleri olacak şey midir? Akıl hastasının hareketleri iradi olamayacağına göre akıl hastalığı sebebiyle boşanma davasının davacının mirasçıları tarafından sürdürülebilmesi mümkün müdür? Demek oluyor ki “her boşanma davası” TMK m. 181 f.II hükmüne göre davacının mirasçılar tarafından sürdürülemez. (Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2008, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-3, s. 868) Düşüncemize göre anlaşmalı boşanma (TMK m. 166 f. III) ve eylemli ayrılık sebebiyle boşanma (TMK m. 166 f. IV) davalarında da dava TMK m. 181 f.II hükmüne göre aynı gerekçelerle davacının mirasçıları tarafından sürdürülemez....

                      UYAP Entegrasyonu