Ancak davalı karşı davacı, dava dilekçesinde boşanma ve boşanma halinde kocasının soyadını taşımasına izin verilmesini de istemiştir (TMK.md.173). Boşanma halinde kocasının soyadını taşımasına izin verilmesi isteği boşanmanın eki niteliğinde olmadığından, ayrı harca tabidir. Kaldı ki; davalı karşı davacı tarafından boşanma davası yönünden de peşin harç yatırılmamıştır. Yatırılan başvurma harcının tüm talepleri kapsadığı gözönüne alınarak, boşanma ve kocasının soyadını taşımasına izin verilmesi isteği ile ilgili maktu peşin harçların tamamlattırılması (Harçlar Kanunu m. 30- 32), harç tamamlandığı takdirde bu taleplere yönelik delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir. Harç tamamlattırılmadan müteakip işlemlerin yapılamayacağı anlaşılmakla; harç alınmadan karşı boşanma ve kocasının soyadını taşımasına izin verilmesi isteği ile ilgili karar verilmesi doğru değildir....
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, 2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, boşanma davasında eşinin soyadını taşımasına izin verilen davacının (kızlık soyadını da kullanacak biçimde) soyadının "..." olarak düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
O halde; davanın kabulüne karar verilerek, aile konutu olarak kullanılan dava konusu taşınmaz üzerine konulan ipoteğin kaldırılması gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 03.03.2021 (Çrş.)...
İnceleme konusu davada; davalı ve boşandığı eşinin Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğu görevlilerince gerçekleştirilen soruşturmada .... Mah., .... Sok., .... Sitesi , B- Blok, .... Kat No:... Erzurum adresinde beraber yaşadıklarının tespit edildiği, nitekim davalı ve eşin 22.06.2006 tarihinde boşanmış olmalarına rağmen 24.01.2010 tarihinde müşterek bir çocuklarının daha olduğu, davalının bu konuya ilişkin savunmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davalı ile boşandığı eşinin talep konusu dönemde fiili olarak birlikte yaşadıkları belirgindir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
Dosya içerisindeki kayıt ve belgelerden, kurum tarafından düzenlenen 11.08.2010 tarihli müfettiş raporu ile, davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadığının adres bildirimlerinde ve seçim müdürlüğü tarafından gönderilen bilgilere göre aynı olduğu, her ne kadar tutanak tanığı olan muhtar ve diğer tanıklar davacının eski eşine ait evin alt katında, eşin ise üst katta oturduğu ifade edilmişlerse de, kamu kurum ve kuruluşlarındaki adrese ilişkin kayıtlar ve eşlerin boşanmış olmasına rağmen tanıkların ifade ettiği şekilde oturmasının hayatın olağan akışına aykırı olup, davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının sabit olduğu anlaşılmaktadır. Müfettiş raporları aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerdir. Aksinin ancak eş değer belgelerle ispatlanması gerekir. Kaldı ki zabıta araştırması ve Nüfus Müdürlüğü ve Seçim Müdürlüğünden alınan yerleşim yeri bilgisi, keşif ve tanık beyanları ile de davacı ve boşandığı eşinin eylemli olarak birlikte yaşadığı ortadadır....
Mahkeme tarafından sadece davacının en son adresinde boşandığı eşiyle birlikte 2000-2015 yılları arasında birlikte yaşayıp yaşamadıkları hususunda emniyet araştırmasının yapıldığı ancak eski eşin adresinde bu şekilde bir araştırma yapılmadığı görülmekle,Mahkemece yapılacak iş, davacının boşandığı eşinin adresinde de uyuşmazlık konusu dönemde birlikte yaşayıp yaşamadıkları konusunda emniyet araştırması yapılmalı, ayrıca davacı ve boşanılan eşe ait medula sistemindeki kayıtlarda görünen adresleri ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı ve böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....
Hakkında verilen boşanma kararı 01.05.2003 tarihinde kesinleşen hak sahibine, 07.07.2006 yılında yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, Kurumca 2008 yılının Ekim ayında gerçekleştirilen işlemle başlangıç günü itibarıyla kesilerek, 23.10.2008-22.07.2013 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır. Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık; çocuğun velâyeti altındaki annenin bekarlık soyadını kullanmasına izin verilmesi için gerekli şartların mevcut olup olmadığı, davanın reddinin dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2. İlgili Hukuk Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesi, 20 nci maddesi, 41 inci maddesi ile 90 ıncı maddesi, 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi, 11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokol 5 inci maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin 8.12.2011 tarihli ve 2010/119 esas, 2011/165 karar sayılı iptal kararı, 4721 sayılı Kanunun 321 inci maddesi. 3.Değerlendirme Dava, çocuğun, velâyet sahibi annesinin bekarlık soyadını kullanmasına izin davasıdır. Boşanma sonrası velâyet hakkına sahip davacı anne çocuğun üstün yararı varsa çocuğa kendi bekarlık soyadının verilmesini isteyebilir....
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdâhale olarak kabul ettiği birçok kararında, soyadı kullanımı ile ilgili başvurular, sözleşme'nin 8. maddesinde yer alan "özel hayatın ve aile hayatının korunması" ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, sözleşmenin özel hayatın gizililiğini öngören 8. maddesiyle bağlantılı olarak, ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, sözleşmeler hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Yine aynı fıkraya göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur....