Somut olayda, davacı sigortalı olmayıp kendi çalışmalarından dolayı gelir ve aylık da almadığından, davacıya babasının 1479 sayılı Kanun' a tabi hizmetleri üzerinden aylık bağlanması gerektiği göz ardı edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davanın kabulüne karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
4956 sayılı Yasa, 08/08/2003 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş ve bu kez 1479 sayılı Yasanın 45/c maddesi "yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25'i," oranında aylık bağlanır.” şeklinde değiştirilmiştir....
Her bir Yasa kendi sigortalıları açısından hüküm ifade eder. Açıkça atıf yapılmadıkça diğer yasa hükümleri dikkate alınamaz. Zira 45/3. maddedeki "1479 sayılı Kanun ve diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamında çalışmalarından dolayı gelir ve aylık almayan" ............ çocuklarına aylık bağlanacağı ifadesi bu niteliktedir. Bu ifade dahi ............ çocuklarının, diğer sosyal güvenlik kurumlarından kendi çalışmaları dışında (kocalarından- çocuklarından) aylık almalarını 1479 sayılı Yasaya tabi ana veya babadan ölüm aylığı bağlanmasına engel olarak kabul etmemektir. Özetle, 1479 sayılı Yasanın 46/2. maddesi hükmü sadece 1479 sayılı Yasaya göre hem kocadan hem ana veya babadan ölüm aylığına hak kazanılması halinde uygulanabilir....
Esasın da çocuğun üstün yararına gereken önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumun da menfaatinedir. Çünkü çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi, ilerde toplumda zararlı davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir (BAKTIR, Çetiner Selma, Velayet Hukuku, Ankara 2000 s.33). Çocuğun üstün yararı gereği, velâyetin anneye verilmesi halinde, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velayetin kendisinde olduğunu ileri sürerek çocuğa kendi bekârlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin bekârlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 02/05/2019 NUMARASI : 2019/204 ESAS, 2019/359 KARAR DAVA KONUSU : EVLENEN KADININ ÖNCEKİ SOYADINI KULLANMASINA İZİN VERİLMESİ KARAR : Mahalli mahkemece verilen karara karşı davalı kurum tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı dava dilekçesinde özetle; evlenmekle aldığı eşine ait ''KUŞ'' soyadının, avukat olması, müvekkillerinin ve çevresinin kendisini ''ŞAHİN'' soyadı ile tanıması, sadece kızlık soyadını kullanmak istemesi nedeniyle soyadının değiştirilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır. Davalı nüfus idaresi temsilcisi duruşmada takdiri mahkemeye bıraktığını beyan etmiştir....
Ancak; 1- Suça sürüklenen çocuk, talimatla alınan 30/05/2012 tarihli savunmasında katılanın zararını karşılayabileceğini, zarar miktarının kendisine bildirilmesini istediğini belirttiği halde; suça sürüklenen çocuğa makul bir süre tanınıp 5237 sayılı TCK'nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma olanağı tanınmadan yazılı şekilde karar verilmesi, 2- Suça sürüklenen çocuğa 5271 sayılı CMK'nın 150/2. maddesi uyarınca, zorunlu müdafii için ödenen avukatlık ücretlerinin, dosyadaki bilgilerden mali olanaklardan yoksun olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuğa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olarak yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 30/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi HÜKÜM : Suça sürüklenen çocuğun mahkumiyetine dair Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, 1) Suça sürüklenen çocuğa isnat edilen 5237 sayılı TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/1-c, 87/1-son. maddelerinde öngörülen cezanın alt sınırının 5 yıl hapis cezası olması nedeniyle, savunmasının yargılamayı yapan mahkemece alınması gerektiği gözetilmeyerek, savunmasının istinabe yoluyla aldırılması suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 196/2. maddesine muhalefet edilmesi, 2) Mahkemesince 5271 sayılı CMK'nin 150/2-3. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuğa atanan zorunlu müdafii ücretinin yargılama gideri olarak suça sürüklenen çocuğa yükletilmesine karar verilmesi suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesine aykırı karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde...
Anılan 56. maddede oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....
Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....
Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....