Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı tarafça düzenlenip davacının çalışanı olduğu ileri sürülen ...' a teslim edilen fiyat farkı "indirimi" ve nakliye bedellerine ilişkin faturalara davacı tarafça süresinde itiraz edilmediği gerekçesi ile bu fatura bedelleri dava konusu alacaktan düşülmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de taraflar arasında bedelde indirim konusunda fiyat farkı ve nakliye faturası düzenleneceğine dair bir sözleşme ve fiili uygulama bulunmadığı gibi anılan fiyat farkı ve nakliye bedeli faturalarının dökümü yapılarak teslimi konusunda 11.07.2002 tarihli tutanak tanzim edilmiş olmasına ve 19.07.2002 tarihli ihtarname ile davalıya iade edilmiş bulunmasına göre bunlara süresinde itiraz edilmediği yolundaki yerel mahkeme gerekçesinde de isabet görülmemiştir....
Bu durumda dava konusu fuar standının garanti edildiği gibi sekiz fuar kullanımına uygun yapılıp yapılmadığı, var olduğu belirlenen hasarların imalat hatası, kullanım hatası veya harici etkiler sonucu oluşup oluşmadığı iş sahibinin BK. 360. maddesine göre bedelde indirim ve tazminat hakkı olup olmadığı ve miktarının bilirkişiler kurulundan alınacak ek raporla saptanarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı-birleşen dosya davacısı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya geri verilmesine, 12.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak; 1) Dava konusu taşınmazdan geçirilen enerji nakil hattı nedeniyle meydana gelen değer azalışı yönünden açılan bedel tesbit ve tescil dava dosyası sonucu verilen % 33 değer düşüklüğü oranı dikkate alınarak, bedelde indirim yapılması gerekirken, eksik inceleme ile fazla bedele hükmedilmesi, 2) Bozma sonrası tesbit edilerek hüküm altına alınan ve davalıya ödenmesine karar verilen bedelin ilk kararda hükmedilen bedelden daha az olduğu dikkate alınarak, davalıya fazla ödenen kısmın davacı idareye iadesi hususunda bir karar verilmemiş olması, 3) 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine 6459 sayılı Yasanın 6. maddesi ile eklenen hüküm uyarınca, dava dört ay içerisinde sonuçlandırılamadığından, Anayasa Mahkemesi’nin 19.12.2013 tarih ve 2013/817 başvuru numaralı 1. bölüm kararı da göz önüne alınarak, kamulaştırma bedeline 16.06.2011 tarihinden, ilk karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiz yürütülmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu talebin reddine karar verilmesi...
Davacı vekili dava dilekçesinde bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş olup, iddiasını ispat açısından dava dilekçesinde, tanık ve her türlü sair delillere dayanmış olup, dinlenen tanık beyanlarının muvazaanın ispatı açısından yeterli olmadığı gibi mahkemece keşif neticesi tanzim edilen bilirkişi raporuna istinaden davacı tarafın bedelde muvazaa iddiasının kabulü ile bilirkişi raporuyla tespitlenen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olup, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca keşifte bilirkişinin belirlediği değer tek başına bedelde muvazaayı ispatlamaya yeterli değildir. Davacı dayandığı deliller ile muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince, davacı tarafın muvazaa iddiasının kabulüne ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığı, davacı bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş ise de, satış bedelinin tapuda gösterilen bedelden daha düşük olduğunu mevcut dosya kapsamı itibarı ile kanıtlayamamıştır....
Davacı dava dilekçesinde, harca esas değer olarak 65.000 TL gösterip, bu bedel üzerinden harcını yatırmış ise de, bu bedelin önalım hakkını önlemek için tapuda yüksek gösterildiğini, gercek değerin 40.000 TL olduğunu belirterek bedelde muvazaa iddiasında bulunmuştur.Yapılan yargılama sırasında davacı bedelde muvaza iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu durumda, davacının dava dilekçesinde gerçek değer olarak belirttiği miktar ile tapuda gösterilen bedel arasındaki fark üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmetmek gerekirken, bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....
Ancak; Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler incelendiğinde; Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinde mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakimin taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları anlaşmaya davet edeceği, tarafların bedelde anlaşması halinde hakimin taraflarca anlaşılan bu bedeli kabul edeceği, bedelde anlaşılamaması halinde kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre bedelin tespit edilerek bu bedele hükmedileceği belirtilmiş olup tapu maliki ... mirasçıları olarak davada yer alan davalılar ..., ..., ..., ... ve ...'...
nun 219/2.maddesine göre de, satıcının ayıbı bilmese bile ayıptan sorumlu olmasına) ayrıca davalının cevap dilekçesi ile, ayıbın kendisine bildirilmiş olmasının kabul etmesi ve tüm dosya kapsamına göre, ayıp ihbarının süresinde olmadığına yönelik savunmanın yerinde bulunmaması ile gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bahsi geçen değer kaybının (bedelde indirim miktarı) Yargıtay 13. HD.'...
Sözleşmenin tarafı olmayan davacının, bedelin düşük olduğu yönünde ileri sürdüğü iddiası her türlü delille ispat edilebilecek nitelikte ise de keşifte bilirkişinin belirlediği değer tek başına bedelde muvazaayı ispatlamaya yeterli değildir.(Emsal Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 2021/509 Esas - 2021/2130 Karar sayılı ilamı) Toplanan delillerle bedelde muvazaa iddiası ispatlanamamış olup, akitteki bedel üzerinden yapılan değerlendirmede isabetsizlik görülmemiştir....
Dava konusu payın satışına ilişkin hukuki işlemin tarafı olan davalı, 3.kişi durumundaki davacıya karşı bedelde muvazaa iddiasında bulunamaz ise de, davacı önalım hakkına engel olmak amacıyla satış bedelinin resmi satış senedinde yüksek gösterildiğini iddia edebilir ve bu iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir....
Her ne kadar mahkemece; ödeme tablosunda yer alan "stopaj" ibaresinin vergi yükümlülüğü ile ilgili olduğu hususunda yeterli delilin bulunmadığı ve anılan ibarenin bedelde indirim anlamında kullanıldığı kabul edilmiş ise de; "stopaj" ibaresinin ticari hayatta ve sözleşmelerdeki yaygın kullanımının vergisel manada olması, kelimenin anlamı ile yaygın kullanımı itibariyle vergi ödeme yöntemi olarak kabul edilmesi ve bu anlamda başka bir yere/kuruma ödenmek üzere bedelde yapılan kesintiyi ifade etmesi karşısında, taraflar arasında imzalanan ödeme tablosundaki "stopaj" ibaresi adı altında yapılan kesintinin tarafların anlaşarak bedelde yapmış oldukları indirim anlamına geldiği söylenemez. 17. Bu itibarla taraflar arasındaki ödeme tablosunda yer alan "stopaj" ibaresinin vergisel anlamda taraflar arasındaki hisse devir bedelinden vergi olarak ödenmek üzere yapılacak olan kesintiyi ifade ettiğinin kabulü, somut olaya ve dosya kapsamına uygun olacaktır....