EURO) satın almasına rağmen bedelde muvazaa yaparak ve resmi belgenin düzenlenmesinde gerçeğe aykırı hileli beyanda bulunduğunu, davaya konu hisselerini 4.000.000,00 TL bedelle satın aldığını, resmi akit tablosunda göstermek suretiyle müvekkilinin önalım hakkını engellemek için bedelde muvazaa yaptığını, olayı tanıklarından öğrenerek tespit ettiğini, bedelde muvazaa yapıldığına ilişkin gerçekleri hissesini satan hissedar ile davalı ve davalının temsilcileri tanıklar huzurunda ikrar ve kabul ettiklerini, hisseli küçük bir parsel olmasının yanı sıra sit alanında da bulunan davaya konu taşınmazın yaklaşık 130 m² miktarındaki hissesini tapuda gösterilen sözde 4.000.000,00 TL değerinde olmasının söz konusu olmadığını, fahiş derecede yüksek olan bu bedelin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bedelde muvazaa yapıldığını, alınan bilirkişi raporları ve davalı T3 ile kendisine hisse satan Emine Gülderen Uzunlu'nun banka kayıt ve hesap hareketleri ile tanık beyanlarının da bu gerçeği gösterdiğini...
Kabule göre de davacı, bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamaması halinde iddia edilen bedel ile satışta gösterilen bedel arasındaki fark üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. Somut olayda, davacı, dava konusu yapılan taşınmazların resmi akitte gösterilen satış bedelinin %30 fazla gösterildiğini ve bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş ancak muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu nedenle mahkemece kabul edilen önalım bedeli ile davacı tarafından iddia edilen bedel arasındaki fark esas alınarak davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu hususun da gözardı edilmesi doğru görülmemiş, belirtilen nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir....
Dava konusu payın satışına ilişkin hukuki işlemin tarafı olan davalı, 3. kişi durumundaki davacıya karşı bedelde muvazaa iddiasında bulunamaz ise de, davacı önalım hakkına engel olmak amacıyla satış bedelinin resmi satış senedinde yüksek gösterildiğini iddia edebilir ve bu iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir. Somut olayda, Davacı vekili dava dilekçesinde bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş olup, iddiasını ispat açısından dava dilekçesinde, tanık, keşif, bilirkişi raporu, emsal satışlar ve her türlü sair delillere dayanmış olup, davacı tarafın tanık ismi bildirmediği, mahkemece keşif neticesi tanzim edilen bilirkişi raporuna istinaden davacı tarafın bedelde muvazaa iddiasının kabulü ile bilirkişi raporuyla tespitlenen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olup, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca keşifte bilirkişinin belirlediği değer tek başına bedelde muvazaayı ispatlamaya yeterli değildir....
Osman Badur tarafından düzenlenen 15/05/2019 tarihli kök rapor ve 19/07/2019 tarihli ek raporda çelişkiler olduğu, araçta gizli ayıp olduğu denildiği halde, davacının beklenen menfaati sağladığının ifade edildiği ve buna rağmen bedelden indirim hesaplandığı, hesaplanan indirim bedeli kök raporda ve ek raporda da yüksek olarak hesaplandığı, onarım bedeli kök raporda 2.850.00TL denmesine rağmen bedelden indirimin, onarım bedelinin 3 katından daha fazla hesaplandığı, yine ek raporda onarım bedeli 2.850....
indirim talebi olarak ıslah etmiştir....
Davacı vekili tarafından bedelde muvazaa iddiasının ispat edildiği vekalet ücretinin dava değeri olan 30.000 TL üzerinden ya da maktu tayin ve taktiri gerektiği nedeniyle 19.03.2013 tarihli davanın feragat nedeniyle reddi kararının bozulması istemi ile süresinde temyiz olunmakla dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 10.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Genel Müdürlüğüne devri istemine ilişkin olup tarafların devirde anlaşmalarına karşın bedelde uzlaşamadıkları anlaşılmıştır. Anılan Yasanın 30. maddesinin üçüncü fıkrasına göre taraflar bedelde anlaşamadıkları takdirde; alıcı idare devirde anlaşma tarihinden veya Danıştay kararının tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde 10. maddede yazılı usule göre mahkemeye başvurarak kamulaştırma bedelinin tespitini ister. Somut olayda alıcı idare 3.12.2007 tarihinde diğer tarafta devirde anlaşmış olmalarına karşın 30 günlük yasal süre içinde bu davayı açmamış, 30 günlük yasal süre geçtikten sonra 03.01.2008 günü mahkemeye başvurmuştur. Mahkemece bu husus gözönünde bulundurularak davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan başka bir gerekçe ile reddi doğru değil ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle ve bu gerekçeyle ONANMASINA, 13.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Genel Müdürlüğüne devri istemine ilişkin olup tarafların devirde anlaşmalarına karşın bedelde uzlaşamadıkları anlaşılmıştır. Anılan Yasanın 30. maddesinin üçüncü fıkrasına göre taraflar bedelde anlaşamadıkları takdirde; alıcı idare devirde anlaşma tarihinden veya Danıştay kararının tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde 10. maddede yazılı usule göre mahkemeye başvurarak kamulaştırma bedelinin tespitini ister. Somut olayda alıcı idare 3.12.2007 tarihinde diğer tarafta devirde anlaşmış olmalarına karşın 30 günlük yasal süre içinde bu davayı açmamış, 30 günlük yasal süre geçtikten sonra 03.01.2008 günü mahkemeye başvurmuştur. Mahkemece bu husus gözönünde bulundurularak davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan başka bir gerekçe ile reddi doğru değil ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle ve bu gerekçeyle ONANMASINA, 13.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Genel Müdürlüğüne devri istemine ilişkin olup tarafların devirde anlaşmalarına karşın bedelde uzlaşamadıkları anlaşılmıştır. Anılan Yasanın 30. maddesinin üçüncü fıkrasına göre taraflar bedelde anlaşamadıkları takdirde; alıcı idare devirde anlaşma tarihinden veya Danıştay kararının tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde 10. maddede yazılı usule göre mahkemeye başvurarak kamulaştırma bedelinin tespitini ister. Somut olayda alıcı idare 3.12.2007 tarihinde diğer tarafta devirde anlaşmış olmalarına karşın 30 günlük yasal süre içinde bu davayı açmamış, 30 günlük yasal süre geçtikten sonra 03.01.2008 günü mahkemeye başvurmuştur. Mahkemece bu husus gözönünde bulundurularak davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan başka bir gerekçe ile reddi doğru değil ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle ve bu gerekçeyle ONANMASINA, 13.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İşbu davada bedelde muvazaa iddiası ileri sürülmüş ise de sonradan bu iddiadan da vazgeçilmiştir. Kaldı ki bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamamış olmakla birlikte davanın kabulüne karar verilmiştir. Böylece davalı aleyhine hüküm kurulduğundan mahkemece re'sen belirlenen daha doğrusu TMK'nın 734. maddesi uyarınca depo edilmesine karar verilen tapudaki satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderleri toplamı dava değeri kabul edilerek bunun üzerinden vekalet ücretine hükmedilmiştir. Olayda objektif dava yığılması ya da davanın kısmen kabulü gibi ayrıksı hususlar da söz konusu olmadığından, kabulle sonuçlanan ve tek bir dava konusu bulunan bu davada avukatlık ücretinin tapudaki taşınmaz satış bedeli üzerinden nispi olarak belirlenmesi isabetli görülmüştür....