, banka vadeli mevzuat faiz oranları, asgari ücrete ilişkin değişim verileri dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu; 40.639,39-TL olarak hesaplandığı, Bu tutardan davacı tarafından icra dosyasından tahsil edilmiş 1.642,20 TL, tutarının ve tahsil edilen maddi tazminat tutarı 30.000,00-TL nin düşülmesi neticesinde davacının talep edebileceği munzam zarar tutarının 8.997,19-TL olduğuna ilişkin..." yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.Aşkın (munzam) zarar, alacaklının temerrüt faizini aşan zararlarını ifade eder....
Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, munzam zarar talebine ilişkindir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili, ecrimisil değer kaybı, manevi tazminat ve munzam zarar davasının kısmen kabulüne dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla duruşma için belirlenen 11.12.2012 günü usulüne göre çağrı kağıdı gönderilmesine rağmen gelmediklerinden taraf vekillerinin yokluklarında incelemenin evrak üzerinden yapılmasına karar verilerek dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. - K A R A R - Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili, ecrimisil, değer kaybı, manevi tazminat ve munzam zarar istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır....
Uyuşmazlık konusunun temelini oluşturan aşkın (munzam) zarara ilişkin olarak ise TBK’nın 122. maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. 20. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır....
SAVUNMADavalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemeye ikame olduğunu, davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmadığını, sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının talepleri zamanaşımına uğradığını, ve taleplerinin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, davacı taraf munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, davacı taraf her ne kadar müvekkil şirketin, tazminat ifasında geciktiğini ve bu sebeple zarara uğradığını iddia etse de iddia edilen gecikme ile talep edilen zarar arasındaki illiyet bağını gösteren herhangi bir delil sunmadığından hmk m. 190 gereğince ispat yükü üzerinde bulunan iddiasını ispatlayamadığını, davacının munzam zararını somut deliller ile ispat etmesi gerektiğini, sigorta hiçbir zaman zenginleşme aracı olamayacağını, ikrar anlamına gelmemekle birlikte munzam zarar talep edilmesinin şartlarından biri de borçlunun kusurlu olması gerektiğini...
- K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında bedeli peşin ödenmek üzere demir satım sözleşmesi imzalandığını, ancak ödemelerin zamanında yapılmaması ve demir fiyatlarında meydana gelen artış nedeniyle müvekkilinin munzam zararının oluştuğunu, oluşan zararın ödenen temerrüt faizi ile karşılanmadığını ileri sürerek, munzam zarar alacağının avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının munzam zarar ile ilgili iddialarını somut delillerle ispatlaması gerektiğini, salt demir fiyatlarının artışının munzam zararı oluşturmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir....
Mahkeme kararının “gerekçe” bölümünün incelenmesinde, munzam zarar isteği konusunda bir açıklama bulunmadığı, mahkemeyi hüküm fıkrasında yer alan şekilde karar vermeye yönelten hukuk kurallarının ve nedenlerinin belirtilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, değinilen bu yönler göz ardı edilerek, munzam zarar isteği hakkında gerekçeden yoksun bir şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenle davalının temyiz dilekçesinin reddine, ikinci bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....
nin bir kararında: "...Mücerret enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin, temerrüt faizinden yüksek oranda olması munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus; enflasyon veya mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir..." biçiminde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre alacaklı, munzam zaran konusunda sadece yüksek enflasyona dayanmışsa, kendisinin uğradığı ve temerrüt faizi ile karşılanmayan zaran konusunda somut olgulan ispat etmiş değildir....