“Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, işverenin kim olduğunun bilinmesinde yasal zorunluluk vardır. Somut olayda, davalı ..., muris işveren ...’in tek mirasçısının kendisinin olmadığı, ayrıca ...’un da mirasçı olduğuna dair ... 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.03.2000 tarih ve E. 2000/210 K. 2000/170 sayılı kararını dosyaya sunmuştur. Bu durumda Mahkemece muris işveren ...’in mirasçılarının araştırılması, davalı haricinde başkaca mirasçının olduğu tespit edilmesi halinde davaya dahil edilerek taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir....
Ölenin mirasçılarından birinin bu yöndeki iradeyi ortaya koyması kusur tespiti bakımından davaya devam edilmesi için yeterlidir. Somut dosya kapsamında davacı mirasçılarından T7 T1 T4 T5 T1 ve T9 vekili tarafından kusur yönünden davaya devam edilmesi iradesinin ortaya konulduğu, mirasçı T11 gerekli tebligat yapılmasına rağmen, bu mirasçı tarafından davaya devam iradesinin ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır. Bu mirasçı yönünden kusur tespiti için davaya devam iradesinin ortaya konulmaması nedeniyle, gerekçeli kararın mirasçı T11 tebliğ edilmemiş olması, usule aykırılık veya eksiklik olarak görülmemiştir. Bu çerçevede; ilk derece mahkemesince davalı kadına yüklenen kusurlu davranışların gerçekleştiği, kusur belirlemesinde hata yapılmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukukî değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak, davalının istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir....
in sağ olmalarına göre arazide ve mülk mallarda mirasçılar ve miras paylarının tespiti suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinde bulunan ve birbirini doğrulayıp tamamlayan nüfus kayıtları ve toplanan diğer delillerden; mirasçı .... ve ..... oğlu ......'ın soyadı “....” iken mahkeme kararı ile “.....” olarak değiştiği, mirasçı ...'in 13.03.1985 yılında vefat ettiği ve mirasçı ....'nin anne adının Kıymet olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre; ..... ve ........ oğlu .....'ın soyadının ..... olmasına rağmen hükümde ...... olarak yazılması, 13.03.1985 yılında vefat ettiği anlaşılan ...'in altsoyuna pay verilmesi gerekirken sağ olarak kabulü ile kendisine pay verilmesi ve ....'nin anne adının ..... olmasına rağmen hükümde Hatice olarak yazılması doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir....
Çocuk ile anne arasındaki soybağı doğum ile kendiliğinden kurulacağından, anne yönünden soybağı tesisi amacıyla değil, sadece, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespiti amacıyla dava açılabilir. Nüfusta kayıtlı anne ve baba adının gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle gerçek anne ve baba adının yazılması istemiyle açılacak ve nüfusa kayıtlı bulunan hanenin de değiştirilmesi sonucunu doğuracak davalarda, esasen iki iddia bulunmaktadır. Bunlardan biri, çocuğun kayden anne olan kadından değil, başka bir anneden doğduğu; ikincisi ise, kayden baba olarak gözüken kişinin genetik baba olmadığı iddiasıdır. Bu davada, kayden anne gözüken kişinin çocuğu doğurmadığı, genetik annenin başka bir kadın olduğunun tespit edilmesi halinde, yukarıda sözü edilen babalık karinesi aksi yönde işleyecek ve “genetik annenin kocası olmayan” kayden babanın, babalık sıfatı kendiliğinden ortadan kalkacaktır....
Davalı ...’ın 23/10/2014 tarihinde vefat ettiği, geriye ..., ...., ... ve ...’ın mirasçı olarak kaldığı, usulüne uygun olarak davaya dahil edildikleri anlaşılmıştır. Dahili davalılar, murisleri ...’ın terekesinin borca batık olduğunu bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, mirasbırakan ...’ın ödemeden aczinin açıkça belli olduğu, dahili davalıların mirası reddetmiş sayılacaklarının kabul edildiği gerekçe gösterilerek terekenin borca batık olduğunun tespiti ile davanın reddine karar verilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 605/2. maddesinde mirasın hükmen reddi düzenlenmiş ve ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise mirasın reddedilmiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır....
-KARAR- Dava, tapu malik görünen kişi ile mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespiti isteğine ilişkin olup, dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 02.11.2012 tarihinde acılmış ve 09.01.2013 tarihinde karara bağlanmıştır. Mahkemece, davanın çekişmesiz yargı işi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Dosya içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden; mülkiyetin tespiti anlamına gelen böyle bir isteğin 6100 sayılı HMK'nun 382. maddesi kapsamında çekişmesiz yargı niteliğinde değerlendirilmesi gerektiği ve aynı kanunun 383. maddesi uyarınca uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiği kuşkusuzdur. Anılan Kanunun 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince, görev dava şartlarından olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmalıdır....
Mahkemelerce karşılıklı yetkisizlik kararı verilmişse de müteveffanın ölmeden önceki son yerleşim adresinin tespiti amacıyla yetkisizlik kararlarına konu adreslerde kolluk marifetiyle adres tespiti araştırması yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda, müteveffanın ölmeden önceki son yerleşim adresinin tespiti amacıyla tespit edilen tüm adreslerde kolluk marifetiyle adres araştırması yaptırıldıktan sonra ayrıca Yalova Sulh Hukuk Mahkemesinin kararında belirtilen mütevaffanın kısıtlandığına dair İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/153 Esas sayılı dosyasının da getirtilerek dosya arasına alındıktan sonra, Yargı yerinin belirlenmesi incelemesi yapılmak üzere dosyanın gönderilmesi gerekmektedir. Bu aşamada yargı yeri belirleme koşulları bulunmayan dosyanın MAHALLİNE İADESİNE, 10.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmişse de miras bırakanın son yerleşim yerinin tespiti hakkında kolluk gücü ile araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece miras bırakanın son yerleşim yerinin tespiti amacıyla kolluk gücü ile araştırma yapılması daha sonra hazırlanan tutanakların dosya arasına konulduktan, Sonra, birlikte gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 18/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak; Tapu maliki ... ölü olduğu halde karar başlığında davalı olarak gösterildiği ve mirasçı olup davalı olarak gösterilenler vekille temsil edildiği halde karar başlığında vekilinin gösterilmediği, bu defa yapılan incelemede anlaşıldığından; Davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin bu yönden kabulü ile 20.01.2020 gün 2019/7374 E. 2020/767 K. sayılı düzeltilerek onama ilamının kaldırılmasına karar verildikten sonra yapılan incelemede; Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş; karar,taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Davacı idare vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin olduğundan yerinde değildir....
Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre; muhdesat aidiyetinin tespiti davalarında, ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin ya da mirasçılarının davada taraf olmaları gerekmektedir. Dosya kapsamından; dava konusu 356 parsel maliki ...'ın mirasçılık belgesine göre, mirasçılardan ... 'ın davada davalı olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır....