K A R A R Davacı, Davaya konu dairenin ilk olarak davalı Kooperatif tarafından satış vaadi sözleşmesi ile dava dışı ...’e satıldığını, ...’in davalı ...’e satış vaadi sözleşmesi ile sattığını, davalı ... ise aynı şekilde satış vaadi sözleşmesi ile kendisine sattığını ve davalı ... tarafından kendisine yapılan satış vaadi sözleşmesinin ve satış vaadinin kooperatif yönetim kurulu tarafından 23.09.2003 tarihinde onaylandığını, ancak daha sonra kooperatifin borcu nedeniyle icra marifetiyle satılarak satışın kesinleştiğini, davalılar yönünden edimin ifasının imkansız hale geldiğini, taşınmazın değerinin 50.000 TL olduğunu, bu nedenle 50.000 TL’lik alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar yapılan tebligata rağmen duruşmalara katılmamışlar ve cevap vermemişlerdir....
Noterliğin’de düzenlenen 05.07.2004 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile kendisine ait taşınmazı diğer davalı ...’e satışını vaad etmesi nedeniyle davalı ... tarafından ... ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/296 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, bu dava açılana kadar satış vaadi sözleşmesinden haberi olmadığını ve davalı ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek davalılar arasında imzalanan 05.07.2004 tarihli satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı ..., diğer davalının eşi ile aralarında alacak-borç ilişkisi bulunduğunu, söz konusu 05.07.2004 tarihli satış vaadi sözleşmesini davacının vekili sıfatıyla ancak kendi şahsi borcuna teminat olarak diğer davalıyla imzaladığını,, daha sonra diğer davalı ...’in eşinin isteği ile aynı taşınmazın başka bir hissedarına ait hisseleri ......
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dairemizce HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde; Dava; taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Dava konusu olayda davalı arsa sahibinin dava dışı Karatay Belediyesi ile yapmış olduğu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında kendisine verilecek bağımsız bölümü davacıya resmi şekilde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile satmayı vaad ettiği, Karatay Belediyesi tarafından davalıya ait taşınmazda bulunan eski evin henüz yıkılmadığı, davalının yıkılmayan evden elde ettiği kira gelirinin satış vaadi sözleşmesi kapsamında davacı tarafından talep edildiği anlaşılmakta olup çözülmesi gereken hukuki sorun taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin kapsamının belirlenmesi ve kira bedelinin tahsilinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır....
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Dava rücuen alacak davası olup, davacılar, murislerinin kendisine ait taşınmazı davalıya noter satış vaadi sözleşmesi ile sattığını, davalının da bu taşınmaz üzerinde bina inşaatına başladığını, inşaat yapımı sırasında çalışan işçilerden birinin iş kazası sonucu hayatını kaybettiğini, olay sonrası ...'nun ölüm olayı nedeniyle yaptığı masrafları, kendilerinden, açtığı davalar ile talep ettiğini ve icra takibi neticesinde bir miktar ödeme yaptığını, ancak kendilerinin mülkiyeti devredemeselerde noterde yapılan ve geçerli olan satış vaadi sözleşmesi nedeniyle sorumlulukları olmadığını iddia ederek, ödedikleri miktarın davalıdan tahsilini istemişlerdir....
mümkün olmadığı taktirde satış vaadi sözleşmesi uyarınca ödemiş olduğu 4250.00 Y.T.L.nin davalılardan tahsilini istemiştir....
Davacı ile davalıların murisi arasında bir satış vaadi sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının murisi İzzet dava dışı Muhsin'e, Muhsin de taşınmazın satışını davacıya vaat etmiştir. Dava, taşınmazın tapuda üçüncü şahsa devri nedeniyle malik İzzet mirasçısına karşı açılmıştır. Mahkemece, davacının dayandığı satış vaadi sözleşmesi alacağın temlikini sağladığından taşınmazın bedeline ilişkin de bir talep hakkının varlığı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Satış vaadi sözleşmesi ile temlik edilen; taşınmazın mülkiyetinin geçirimini talep hakkıdır. Satış vaadi sözleşmesinde, sözleşmenin ihlali halinde taşınmazın bedeline yahut tazminine ilişkin hakkın da temlik edildiğine dair bir hüküm yer almayıp, alacağın temlikinde belirli, muayyen bir hakkın temliki bahis konusudur. Alacağın temliki (BK m. 162-172) yoluyla borç ilişkisinin devri mümkün değildir. Davacı, satış vaadine ilişkin sözleşmeden doğan hakkını akidine ileri sürebilir....
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı T3 murisi izzet Sümer arasında Kaynarca Noterliğinin 16/12/2011 tarih 3441 yevmiye sayısıyla Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi yapıldığını, buna göre Kaynarca ilçesi hudutları içerisinde bulunan İzzet Sümer adına kayıtlı tüm gayrimenkullerin davacı T1 satış vaadi yapıldığını, satış vaadine konu taşınmazların Kaynarca Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunun 2015/5 sayılı dosyasıyla 29/03/2017 tarihinde satılmakla T3 murisi İzzet Sümer payına 84.640,52 TL isabet ettiğini, satış vaadi sözleşmesi olmakla, 84.640,52 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı ile eşine vermiş olduğu vekaletname nedeniyle 2003 yılında satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, satış sözleşmesi imzalandıktan sonra davacının 17 yıl boyunca hiçbir talepte bulunmadığını, 2020 yılı 7. ayında tapunun kendisine devredilmesini talep ettiğini, paranın bu günkü değeriyle daha fazlasını verebileceğini tapuyu devredemeyeceğini söylediğini, dava konusu sözleşmeye konu değerin bugünkü değerinin 14.000,00 Euro olmasına rağmen kendisine 20.000,00 Euro vermeyi teklif ettiğini, ancak davacının bunu kabul etmediğini, davacının dayanmış olduğu satış vaadi sözleşmesi ile ölü doğduğunu, dava konusu parselin 10 yıl boyunca satış vaadine konu edilemeyeceğini, satış vaadi sözleşmesinin de yasadan kaynaklı olarak geçersiz olduğunu, davacının davasının alacak yönünden reddini, tapu iptali ve tescil davasının da reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ise tam iki tarafa borç yükleyen ve alacaklısına kişisel hak sağlayan sözleşmelerdendir. Kural olarak başkasına ait tapuda kayıtlı taşınmazların noter tarafından düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile satışı, kişisel borç doğuran bir sözleşme olması nedeniyle geçerlidir. Bu sözleşmenin geçerliliği hiç bir zaman satıcının satış tarihinde veya daha sonra o şeye malik olması şartına bağlı değildir. Vaadde bulunanın, satış vaadinin konusunu oluşturan taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin varlığını aramak da gerekmez. Maliki olmadığı bir taşınmazı satmış bulunan kişi aleyhine açılacak ifa ve mülkiyetin alıcıya geçirilmesi davasının redde müncer olması, böyle bir satışın BK.’nun 20. maddesinde öngörülen objektif imkansızlık nedeniyle geçersiz sayılmasını gerektirmez....
Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil, ikinci kademede alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili, davacı ve davalıların murisi ... arasında ... Noterliği’nin 28.07.1997 tarih ve 1389 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, ....’in müşterek muris ... oğlu ...’ın maliki olduğu, ölümüyle irsen ve teselsülen kendisine intikali lazım gelen hisselerin tamamını davacıya 300.000.000 ETL. bedelle satmayı vaat ettiğini, bedelin nakden ve tamamen ödendiğini, sözleşme tarihinden beri taşınmazları davacının kullandığını, satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil mümkün görülmezse tazminat talep etmişlerdir. Davalı ... 20.02.2015 tarihli celsede açılan davayı kabul ettiğini beyan etmiştir....