Davacı, eldeki dava ile davalıdan satın aldığı 9 adet bağımsız bölümün sözleşmede kararlaştırılan tarihte teslim edilememesi nedeniyle uğradığı kira kaybının tahsilini istemiş, davalı davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacının dayanmış olduğu taraflar arasında yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek protokolün adi yazılı şekilde yapılmış olmaları nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı ile davalı arasında 9 adet bağımsız bölüme ilişkin olarak harici satış vaadi sözleşmesi ve 17.11.2012 tarihli ek sözleşme imzalandığı hususları taraflar arasında ihtilafsızdır. Her ne kadar davacı ile davalı arasında haricen düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığından geçersiz ise de, dosya arasında mevcut tapu kayıtlarından dava konusu bağımsız bölümlerin tapu devrinin yapıldığı anlaşıldığından taraflar arasındaki sözleşme tapu devri ile geçerli hale gelmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesince, taraflar arasında satış vaadi ilişkisi bulunduğu, davacının müteahhit- yüklenici olduğu, davalı tarafın satış vaadi ilişkisinin diğer tarafı mal sahibi olduğu; davacı tarafın kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak satış vaadi ilişkisine dayalı sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak talebinde bulunduğu; 6502 sayılı Kanunun 3/d maddesi gereğince davacı müteahhit-yüklenici firmanın hizmet sunan; 3/k maddesi uyarınca davalının tüketici; 3-l maddesi uyarınca taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı satış vaadi ilişkisinin tüketici işlemi olduğu; aynı Kanunun 73.maddesi uyarınca uyuşmazlığının çözüm yerinin tüketici mahkemeleri olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. ... 7....
Dava konusu taşınmazda önceki satıcı ... dışında başka mirasçıların da bulunduğu , ...’nun zilyetliğinin yasal ve tek başına zilyetlik olmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair karar Dairemizce, özetle “...Taşınmazın maliki olan ...’nun biçimine uygun düzenlenen 7.7.1981 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile ...’a satış vaadinde bulunulduğu , bu kişinin de yine biçimine uygun düzenlenen 17.6.1983 tarihli taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile kazandığı 1/2 payın yarısını ... ve ...’ya satışını vaad ettiği, ...’nın da taşınmazdaki payını 12.9.1983 tarihinde davacılardan Kemal Gürsoy’a satış vaadinde bulunduğu , bayi-i evvel ...’nun 1982 yılında öldüğü 22.3.1994 tarihinde ... mirasçıları ile 7.7.1981 satış vaadi sözleşmesinin alacaklıları ... ve ...’ın bir araya gelerek 7.7.1981 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesini fesih ettikleri, aynı tarihte biçimine uygun düzenlenen ayrı bir sözleşme ile 103 no’lu parselin 1/3 hissesinin ... mirasçıları uhdesinde bırakıldığı, 1/3 payın davacıların...
Yine davalı vekili tarafından dosyaya sunulan cevap dilekçesinde davacı tarafından, NEF 22 Ataköy 1+1 daire (14.05.2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi) , NEF 22 Ataköy 1+1 daire (14.05.2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi), 805 NEF 36 Basınekspres 1+1 daire (12.10.2017 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi), 801 NEF Çekmeköy 2+1 daire (23.10.2017 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi), 889 NEF Bahçelievler 2+1 daire (16.11.2016 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi) olmak üzere toplam beş adet bağımsız bölümün satın alındığı iddia edilmektedir. Davacı vekili ise, alınan diğer taşınmazların satıcısının davalı olmayıp dava dışı Timur Gayrimenkul Geliştirme Yapı Ve Yatırım A.Ş. olduğunu beyan etmektedir. Bu durum 6502 sayılı TKHK'da düzenlenen tüketici, tüketici işlemi ve tüketicinin amacıyla uyuşmamaktadır. Davacı gerek 4077 sayılı yasa gerekse 6502 sayılı yasa düzenlemesine göre tüketici olarak tanımlanamaz....
Tüm bu işlemlerden sonra ...’den, davalı ... tapu kaydındaki satış vaadi sözleşmesi şerhinin kaldırılması ve satış yetkisini içerir 08.10.2007 tarihli vekaletname almış ve 10.10.2007 tarihinde tapu kaydındaki satış vaadi sözleşmesi şerhini terkin ettirerek aynı gün dava konusu taşınmazı davalı annesi ...’a vekaleten devretmiştir. Açıkça görüldüğü gibi, davalı ... tapu kaydındaki 24.02.1988 tarihli satış vaadi sözleşmesi şerhi nedeniyle taşınmazın üçüncü kişiye satışının vaad edildiğini bilmektedir. Tüm bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, dava konusu taşınmazı vekaleten satan davalı ...’ın ve taşınmazı satın alan annesi ...’ın tapu kaydındaki satış vaadi sözleşmesi şerhini bilmeleri nedeniyle Türk Medeni Kanunun 1023 ve 1024. maddeleri gereğince iyiniyetli olduklarının kabulüne olanak yoktur. Belirtilen nedenlerle, mahkemece davalı ... ve annesi ...’ın iyiniyetli olmadıkları kabul edilmeli ve davacının ayın isteminin kabulüne karar verilmelidir....
nin dava konusu taşınmazları kendilerinden habersiz olarak davacıya satış vaadi sözleşmesi düzenleyerek sattığını, bu satış nedeniyle kendilerine hiçbir ödeme de yapılmadığını, vekilleri ..., ... ile davacı arasında işbirliği olduğunu ve kötüniyetli olarak yapıldığını, gerçekte ortada bir satış vaadi sözleşmesi olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; noterden yapılan düzenleme şeklindeki taşınmazın satış vaadi sözleşmesi ile davalıların, satış vaadinde bulunulan ... İli, ... 1449 Ada 21 parsel nolu; ... İli ... İlçesi,... Mah. ...Mevkiinde kain 1411 Ada 17 parsel Nolu; ... İli ... İlçesi ... Mevkiinde kain 1462 Ada 2 Parsel Nolu; ... İli, ... İlçesi,......
. - K A R A R - Davacı vekili müvekkilinin davalı şirket yetkilisi ...’la Beytepe 28091 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen 6 numaralı bağımsız bölümün satışı vaadi için anlaştıklarını, ancak bu aşamada arsa sahibi ile yaşanan hukuki ihtilaf nedeniyle taşınmazın diğer davalı ... ... adına tapuda tescilli olduğunun ve ihtilafın sona ermesi halinde adı geçenin taşınmazı müvekkiline devredeceğinin söylendiğini, bunun üzerine müvekkilinin satış vaadi bedeli olan 265.000,-USD.yi nakden davalılara verdiğini ileri sürerek hile nedeniyle tapu iptaline ve müvekkili adına tescile karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı 25.02.2005 tarihli dilekçesiyle dava dilekçesindeki talep sonucuna hükmedilmesinin mümkün olmaması halinde, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde yazılı miktarın karşılığı olan 345.000,-YTL.nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili için davasını ıslah etmiştir....
Noterliği'nin 01.06.1989 tarihli 18240 yevmiye no'lu satış vaadi sözleşmesi ile de ...'ın... 1. Noterliği'nin 26.12.1988 tarihli 58838 yevmiye no'lu satış vaadi sözleşmesi ile ...ı'dan satın almayı vaat ettiği 610 parseldeki 3/24 payın tamamını ...'a satmayı vaat ve taahhüt ettiği anlaşılmıştır. Satış vaadi sözleşmesine konu 3377 ada 610 parsel sayılı taşınmazda 60/120 payın... adına kayıtlı olduğu ancak temyiz aşamasında UYAP sisteminden alınan tapu kaydına göre karar tarihinden sonra 29.04.2015 tarihinde vaat borçlusunun mirasçıları adlarına intikal yapılması nedeniyle ifa olanağı doğduğundan işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. Kabule göre de, mahkemece taşınmazın elbirliği mülkiyetine konu olup sözleşmenin ifa olanağı bulunmadığından tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verildiği halde davacının ikinci kademedeki tazminat talebinin de aynı gerekçeyle reddi yerinde görülmemiştir....
sadece T4 ve T3'ın bahsi geçen satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan alacak haklarının, T4 ve T3 tarafından Albaraka'ya rehnedildiğini, bu sebeple Albaraka tarafından davacı şirketten rehin sözleşmesi uyarınca sadece satışa konu taşınmazın mülkiyetinin T4 ve T3'a devredilmesinin talep edilebileceğini, ancak söz konusu mülkiyet hakkının devredilebilmesi için de öncelikle T4 ve T3'ın satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının hepsini ifa etmiş olması gerektiğini, nitekim bu hususun ilgili satış vaadi sözleşmesinin 3.3 maddesinde "Alıcı, satış bedelinin tamamını ve işbu sözleşmeye nedeniyle doğan borçlarını ödememiş ise taşınmazı fiilen teslim almış olması durumunda dahi Satıcı'dan bağımsız bölümün tapusunun devrini talep edemeyecektir....
Mahkemece, ... terekesinde olan taşınmazların mirasçılarına intikallerinin 23.9.2004 tarihinde yapıldığı vurgulanarak satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı 1.8.1977 tarihine kadar vaad borçlusu ... üzerine intikal ettirilmiş bir pay bulunmaması nedeniyle satış vaadi sözleşmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı yargısına varılarak dava reddedilmiştir. Davaya konu taşınmazlar ortak muris ... adına kayıtlı bulunduğu evrede satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanununun 575 ve önceki Medeni Kanununun 517.maddesi hükmünce miras, mirasbırakanın ölümü ile açılır ve yine Türk Medeni Kanununun 599 ve önceki Medeni Kanununun 539.maddeleri hükmünce mirasçılar mirasbırakanların ölümü ile mirası bir bütün olarak kazanırlar. Dayanılan satış vaadine konu taşınmazlar tarafların ortak murisi ......