dan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin bedel talebi ile davalı ... yönünden alacak davasının reddine karar vermiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Davanın dayanağı 03.06.2009 ve 20.07.2009 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri yasada öngörülen koşulları taşıması nedeniyle geçerlidir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak veren sözleşmelerdendir. Satış vaadine konu taşınmaz, yine bir satış vaadi sözleşmesi ile bir başka kişiye devredilebilir. Tapu maliki 03.06.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazın davalı ...'e satışını vaat etmiştir. ... de bu sözleşmeden doğan kişisel hakkını yine 20.07.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davacıya devretmiştir. Bu devir geçerli olup, kişisel hakkı temellük eden davacı bu hakkına dayanarak, tapu maliki satıcıdan (davalı ...) dava konusu taşınmazın ferağını isteyebilir....
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin varlığından ve taraflarını bağlayıcılığından söz edebilmek için icap ve kabulün karşılıklı ve birbirine uygun olması, başka bir anlatımla aktin esaslı noktalarında irade beyanları arasında birlik bulunması, ayrıca, yine tarafların aktin esaslı noktalarında uyuşmaları gerekir. Böylece taraflar ileride diğer bir akit yapma borcu altına girer. Çünkü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılınca bir aktin hükümlerini yerine getirmek değil, ileride yeni bir sözleşme yapmak mukavele edilmiş olur. Fakat tarafların biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi yapmalarına rağmen gerçek iradeleri ileride bir taşınmaz satışı yapılması doğrultusunda değil, örneğin; ödünç paranın teminatı olmak üzere birleşmiş ise gerçek bir satış vaadi sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Zira bu gibi durumlarda satış vaadi sözleşmesi ile taşınmaz teminat olarak gösterilmekte, üzerinde rehin tesis edilmektedir....
Dava dilekçesinin içeriği davacı vekili tarafından verilen 14.02.2007 tarihli açıklayıcı beyanlarını içeren dilekçesi ve tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi davacı taraf, hem davalı ile aralarında yaptıkları 05.12.1994 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi nedeniyle davalıya murislerinden intikal eden taşınmazların davacılar adına tapuda intikal ettirilmemesinden doğan paylar yönünden oluşan alacak, hem de bu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden sonra davacılar tarafından diğer hissedarlardan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle alınan payların inanç sözleşmesi iddiasına dayalı olarak ve ayrıca vekaletname ile davalı adına tescil ettirmelerinden dolayı da alacak isteminde bulunmuştur. Mahkemenin, sadece taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunulduğu değerlendirilerek hüküm tesisi yerinde değildir....
Noterliği’nin 10 Haziran 2011 tarihli ve 12156 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Gayrımenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile davacı / takip alacaklısı T1 (Demirkılıç) sattığını, zilyetliğini de devrettiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, dairede kiracı olarak otursaydı dahi, bugüne kadar, anılan satış vaadi işlemi nedeniyle müvekkili davalıya ödediği bedel olan 21.620.00TL dan daha fazla miktarda (en az 27.000.00TL) kira bedeli ödeyeceğini, davacının müvekkili davalıya anılan satış vaadi sözleşmesi nedeniyle verdiği bedeli geri almak suretiyle, 10 haziran 2011 tarihinden bu tarafa anılan dairede böylece bedava oturmuş olmak istediğini, ecrimisile ilişkin taleplerinin dikkate alması gerektiğini, dava konusu yerin tapu kaydının müvekkili davalının adına olmayıp toprak sahibinin adına olduğunu, davacının bu durumu bilerek sözleşme yaptığını ileri sürmüştür....
Davacı satış vaadi sözleşmesi ile aldığı yerde davalının sözleşmeye aykırı davrandığını ileri sürerek alacak talebinde bulunmuştur. Mahkemece dava konusu yerin davacı adına tescilinin yapılmadığı , yönetim planına aykırı hareket halinde ileride dava açabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davacı satış vaadi sözleşmesine aykırı davranılması nedenine dayanarak alacak talebinde bulunduğundan mahkemenin gerekçesi isabetli değildir. Bu durumda davalının satış vaadi sözleşmesine aykırı bir davranışının bulunup bulunmadığı konusu üzerinde durulup varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden olaya uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Yargıtay'ın istikrar kazanan uygulamasında ; ikinci satış vaadi sözleşmesindeki vaad alacaklısının, tapu iptal ve tescil istemini yasal hasım olması nedeniyle taşınmaz maliki olan ilk satış vaadi borçlusuna yöneltmesi mümkün olmakla birlikte, ikinci satış vaadi alacaklısının, ilk satış vaadi sözleşmesinde taraf olmaması karşısında, sözleşmenin yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak satış vaadi borçlusuna karşı alacak isteminde bulunamayacağı kabul edilmektedir. Tüm bu nedenlerle; kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre mahkemece tesis edilen kararda herhangi bir hukuka aykırı yön görülmediğinden davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün istinaf sebeplerinin HMK'nun 353/1.b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Noterliğinin 14.11.1989 tarih ve 26610 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi uyarınca ve ... evli ve çocuksuz ölmüş olması nedeniyle eşi ... (...) kendisine intikal edecek payını 22.11.1989 tarih ve 27230 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi ile davacıların murisi...'e satıp, satış bedelini alarak zilyetliğini devrettiğini, davalıların bu taşınmazın ferağına yanaşmadıkları gibi başkasına satış hazırlığı içinde bulunduklarını belirterek, satış vaadi sözleşmeleri uyarınca davalıların adlarına kayıtlı ve intikalen gelen paylarının tapusunun iptali ile davacılar adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde keşifte belirlenecek bedelin yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili ve bir kısım davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kabulüne, 2403 parsel sayılı taşınmazda davalılar...sesine düşen 24.164.82 TL'nin adıgeçenlerden tahsili ile davacılara eşit oranda ödenmesine karar verilmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/306 esas sayılı dosyası ile devam etmekte olduğunu, bu durumda tapudaki satış vaadi şerhinin gerek zamanaşımı nedeniyle ve gerekse .... %10 oranındaki hissenin kendi adına tescil edilmesi yolundaki irade beyanı karşısında artık tapuda lehine olan satış vaadi şerhinin geçerliliği kalmadığından, davacı şirket ile davalı arasında ...... 14....
Davacı ile Davalı arasında düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca taşınmazların davacıya satılıp teslim edildiği, daha sonra bu taşınmazların asli müdahil ...’na Noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi ile satıldığı, ...’nun ise bu taşınmazları dava dışı ... ...’e yine Noter aracılığıyla düzenleme şeklinde yapılan satış vaadi senediyle sattığı uyuşmazlık konusu değildir. Ne varki, Davalı’nın dava konusu taşınmazları dava dışı üçüncü şahıslara sattığı ve dava dışı ... ...’ün açmış olduğu alacak davasının reddedildiği ve kararın onanarak 15.12.2005 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı bu kararın kesinleşmesi üzerine, ... ...’ün akidi olan ... na başvurduğunu, ... ...’nun da kendisine müracaat ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Bu durumda davacının davasını kendi akidi bulunan davalıya yöneltmesinde hukuki yararı bulunmaktadır. Öte yandan asli müdahil ... da, müdahil dilekçesinde, dava dışı ... ...’ün kendisi aleyhine ... 3....
Davalı ... ile dava dışı ... arasında 08.04.1993 tarihli satış vaadi sözleşmesi yapılmış, ... bu hakkını 22.08.1994 tarihli temlik sözleşmesi ile davalı ...'e devretmiştir. Davacı ...'in davalı ... ile yaptığı satış vaadi sözleşmesi 22.08.1993 tarihlidir. Bu sözleşme nedeniyle 11.10.1993 tarihinde tapuya şerh verildiği bu nedenle daha sonra satın alanlar iyiniyet iddia edemeyecekleri belirtilmiş ise de davalı ...'in temliknameye göre dayandığı satış vaadi sözleşmesi davacı ...'in sözleşmesinden öncedir. Şahsi hakların yarışması halinde önceki tarihli sözleşmeye geçerlilik tanınması gerekmektedir. Davacı ...'in dayandığı satış vaadi sözleşmesi 23.08.1993 tarihlidir. Davalı ...'in ise dava dışı ...'den temliknameye dayanarak davalı ... ile yapılan 08.04.1993 tarihli sözleşmeye dayanması nedeniyle önceki tarihli sözleşme geçerli olacaktır. Alacağın temliki ve borcun nakli Borçlar Kanununun 162 ila 181. maddelerinde düzenlenmiştir....