Davacı, ortaklığın kurulduğu tarihten itibaren kar payının ödetilmesi ile ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemiyle eldeki davayı açmış olup, ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin öncelikle bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gereklidir....
Bozmaya uyan mahkemece; 26/08/2021 tarihli ek tasfiye raporu hükme esas alınarak, davalılar arasında kurulan adi ortaklığın ihale ile yüklenilen ortaklığa konu işin tamamlanmasıyla birlikte 08/08/2012 tarihinde sona erdiği, ortaklığın sona ermesiyle birlikte tasfiye aşamasına girdiği, adi ortaklıkta ortağın kişisel alacaklılarının ancak borçlu ortağın şirketteki kar payını ya da ortaklığın tasfiyesi halinde tasfiye payını haczettirebileceği, tasfiye raporu ile ortaklardan davalı ...’ın tasfiye payı alacağının 22.210,19 TL, takip borçlusu davalı şirketin tasfiye payı alacağının ise 21.339,20 TL olarak belirlendiği, davaya konu edilen alacak miktarının 62.647 TL olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, adi ortaklığın tasfiyesi ile ortaklardan davalı ...’ın tasfiye payı alacağının 22.210,19 TL, davalı .... Sos. Hizm. İnş. Turizm Tic. Ltd. Şti.nin tasfiye payı alacağının 21.339,20 TL olduğunun tespitine, 21.339,20 TL alacağın davalı .... Sos. Hizm. İnş. Turizm Tic. Ltd....
Bütün bu açıklamalar ışığında; adi ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesinin ayrı ayrı hukuki işlemler olduğu, tarafların sona eren ortaklığın tasfiyesi hususunda anlaşamadıkları gözetilerek, ortaklığın sona ermesinin yasal sonucu olan tasfiyenin de mahkemece yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek bizzat yaptırılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen bu yönler dikkate alınmadan, sadece ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile tasfiye memuru tayinine karar verilmesi, ayrıca tasfiye biçiminin açıklanmaması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. 2-) Bozma nedenine göre, davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir....
Adi ortaklık, ekonomik ve hukuki yönden bağımsız birden fazla gerçek veya tüzel kişinin bir sözleşme bağı çerçevesinde bir araya gelmesi ile oluşan ilişki olarak adlandırılmaktadır. .... sayılı ilamında da belirtildiği üzere, "...Mahkemece, adi ortaklık sözleşmesine göre kar payının dağıtımının yapılması için işin bitmesinin gerektiği ve iş bitiminden sonra işin yapımı ile ilgili tüm maliyetlerin işin toplam gelirinden düşülmesi neticesi elde edilecek brüt kar miktarına göre kar payının belirlenmesi gerektiği, bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin kar payının istenmesi aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyesini kapsamakta ise de; dava dilekçesinde açıkça adi ortaklığın tasfiye edilmeden kar payının dağıtılmasının talep edildiği, talebin dışına çıkılamayacağı, adi ortaklık sözleşmesi hükümleri, .......
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hâkim, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyip, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Adi ortaklığın tasfiyesinde yukarıda belirtilen bu aşamaların tamamen uygulanması mümkün olmayabilir. Mesela, adi ortaklığın borcu yoksa, üçüncü aşamada ortakların yaptığı giderler ile katılım payı (sermaye) geri verilmeli, artan kazanç veya zarar ortaklar arasında paylaştırılmalıdır. Yine ortaklık malvarlığı satılmış ise, ikinci aşamada sadece satılan malvarlığının değeri tasfiye memuru tarafından belirlenmelidir. Bu nedenle, tasfiye aşamalarının ortaklığın niteliğine uygun olarak hakim tarafından belirlenmesi ve bu doğrultuda tasfiyenin gerçekleştirilmesi gerekir. 4....
Ayrıca, aynı Kanunun 638. maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, bir ortağın şahsi alacaklıları haklarını ancak, o şerikin tasfiye payı üzerinde kullanabilirler. Ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir. Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın para ve malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir. Somut olayda, ...’nun icra dairesine 06.08.2014 tarihinde gelerek, SGK İstanbul İl Müdürlüğü ile bazı ilçe müdürlüklerinde ... ile adi ortaklıktan kaynaklı alacağı olduğunu, adi ortaklıktaki hisse oranı kadar hacze muvafakat verdiği, alacaklı vekilinin istemi üzerine adı geçen kurumlara haciz ihbarnamelerinin gönderildiği görülmüştür....
Uyuşmazlık, davacı şirket ile davalılardan ... arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulup kurulmadığı, eğer kurulmuş ise bu ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkindir. Mahkemece, taraflar arasında adi ortaklığın bulunmadığı, karşılıklı taahhütleri içeren sözleşmenin bulunduğu gerekçesi ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi talebinin reddine karar verilmiştir....
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, sözleşme içeriğine göre öncelikle işletmenin dava dışı ... tarafından işletildiği, ardından davalı adına resmi olarak devam ettiği, davalının sözleşmeyi kabul ettiği görülmektedir. Bu durumda, tarafların adi ortak oldukları hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacının taleplerinin adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi kapsamında talep edilip edilemeyeceğine ilişkindir. Davacı tarafça adi ortaklığın varlığı ispat edildiğine göre, mahkemece yapılacak iş; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerini dikkate almak ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerini taraflar arasındaki kuyumculuk-dövize dair adi ortaklığa uygulamak olmalıdır....
Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir....
Ortakları tarafından haksız fesih suretiyle sona erdirilmiş olması nedeniyle, adi ortaklık tasfiyeye girdiğinden, müvekkilinin tasfiye payının, adi ortaklığın malvarlığının varsayımsal olarak tasfiye edilmesi suretiyle HMK'nın 107. Maddesi çerçevesinde tespit edilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla asgari bir miktar olarak, şimdilik 100.000 (yüzbin) TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini alep ve dava etmiştir....