Bunlardan ilki yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir. Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle adi ortaklığa karşı açılan dava, ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak - verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yolu ile ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644. Maddesine göre; Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların el birliği ile yapılır. Ancak ortaklık sözleşmesi de ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar tasfiye işlerini yürütmek üzere bir tasfiye görevlisi atayabilirler....
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 13.300,00 TL ortaklık payı bedelinin 1.10.2005 tarihinden hesap edilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin feragat nedeniyle reddine, kar payının tazmini hakkındaki dava hakkının saklı tutulmasına karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. 1- Dava, adi ortaklığın sona ermesi nedeniyle ortaklık payı ve kar payının tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklıktan kaynaklandığı mahkemenin ve tarafların kabulündedir. Toplanan delillerden ve dosya kapsamından adi ortaklığın yöneticisinin davalı olduğu anlaşılmaktadır....
İcra Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 12/02/2015 NUMARASI : 2014/25-2015/79 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı ve 3. kişi M.. O.. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Adi ortaklığın temyiz itirazının incelenmesinde; İcra mahkemesi kararının adi ortaklık tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır. Adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından dava açma ehliyeti yoktur. Temyiz de bir dava olmakla adi ortaklığın kararı temyiz yetkisi bulunmamaktadır....
Davacı ortağın ortaklığın yaptığı işin tamamlandığı ve tüm hakedişlerin davalı tarafından tahsil edildiğini iddia etmek suretiyle adi ortaklığın feshi, tasfiyesi ile ortaklıktan kaynaklanan kâr payı ve tüm alacaklarını talep ettiği dikkate alındığında, talebinin adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi niteliğinde olduğu değerlendirilerek uyuşmazlığın çözümüne kavuşturulması gerekecektir. Buna göre, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerinin dikkate alınması ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 644. maddesinde; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır....
Davacı,davalı ile davalı adına kayıtlı “... “ isimli seyahat acentasına ortak olduğunu ancak kendisine ortaklık payı ödenmediği iddiası ile ortaklığın fesih ve tasfiyesine, tasfiye payının tahsili talebi ile bu davayı açmıştır.Islah dilekçesi ile de ortaklığa ait aracın satılıp yeni araç satın alındığını belirterek bu araçtan dolayı payına düşen kısmın tahsilini istemiştir.Bir davada olayları bildirmek taraflara ait olup bunların hukuki tavsifini yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini bulmak hakimin doğrudan görevidir.Dava ve ıslah dilekçeleri birlikte incelendiğinde davacının talebi, davalı ile aralarında bulunan adi ortaklığın tasfiyesidir.Davacının dosyaya ibraz ettiği 4.6.2002 tarihli davalı tarafından da kabul edilen protokol başlıklı belgede, taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğu çekişmesiz olarak anlaşılmaktadır.Öyle olunca ortaklığın varlığı ve gerçekleştiği kabul edilerek, taraflardan delilleri sorulup toplanarak, öncelikle adi ortaklığın yönetici ortağının kim olduğu belirlenip...
Bir başka deyişle, tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeyle karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta da zamanaşımı süresi başlamaz. Dava konusu olayda, taraflar arasındaki adi ortaklık fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamamıştır ve bu nedenle olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan da söz edilemez. TBK.nun 147/4 maddesi gereğince; bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasında açılmış bulunan davalar hakkında beş yıllık zamanaşımı uygulanır. (BK. m. 126/4) Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir....
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır. Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır. Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir....
Maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olduğu kabul edilerek adi ortaklığın davalı tarafça feshinden sonra mahkememizce açılan adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin davada öncelikle yapılması gereken işin tasfiye işlemi yürütülmek üzere tasfiye memuru atanması olduğu hususu dikkate alınarak 3 kişilik tasfiye kurulu atanmasına karar verildiği, mali müşavir, inşaat mühendisi ve nitelikli hesap bilirkişisinden oluşan 3 kişilik tasfiye kurulunun oluşturularak ücretinin belirlendiği, ayrıca davacı tarafça tasfiyeye konu olduğu iddia edilen taşınmazında değerinin tespiti için keşif yapılmasına karar verildiği, tasfiye kurulundan ortaklığın sona erdiği fesih tarihi olan ... tarihi itibariyle ortaklığın tüm mal varlığı, aktif ve pasifinin belirlenmesi, yönetici ve idareci ortaklardan ortaklık hesabını gösterir hesabın istenmesi ile mal varlığı bilançosunun düzenlenmesi talep edilmiştir....
Tasfiyenin ne şekilde yapılacağının düzenlendiği TBK'nın 644. maddesinde (BK'nın 538 ve izleyen maddeleri) "Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar tasfiye işlemlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları halinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanması isteminde bulunabilirler." denilmiştir. O halde adi ortaklığın tasfiyesi ya ortakların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Bunun dışında bir olanak yoktur....
Bundan ayrı olarak, yargıtay kararlarında belirtilen sıra ve yöntem doğrultusunda, tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK'nun 297 inci maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Adi ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesinin ayrı ayrı hukuki işlemler olduğu, tarafların sona eren ortaklığın tasfiyesi hususunda anlaşamadıkları gözetilerek, ortaklığın sona ermesinin yasal sonucu olan tasfiyenin de mahkemece yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek bizzat yaptırılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir....