Davacının ortaklığı devralmadan önceki şirket borçlarından sorumluluğu hususunda Anayasa Mahkemesinin 28.04.2011 tarihli kararı ile 5766 sayılı Yasanın geçici 1.maddesini iptal etmesi nedeniyle 6183 sayılı Yasanın geçici 1.maddesi ve her kanunun yürürlükte olduğu dönemde uygulanması gerektiğine ilişkin genel hukuk kuralı nedeniyle 6183 sayılı Yasanın 35. maddesine 04.06.2008 tarihinde 5766 sayılı Yasanın 3. maddesiyle eklenen fıkraların uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. 6183 sayılı Yasanın 35. maddesinin yukarıda belirtilen ilk haline göre değerlendirilme yapıldığı takdirde ise sorunun çözümünde 5766 sayılı Yasanın çıkarılış amacı ve Ticaret hukuku ile birlikte konu irdelenmelidir. 5766 sayılı Yasanın genel gerekçesinde; 6183 sayılı Kanun’un mevcut hükümlerinin uygulamasına ilişkin yargı kararları dikkate alınarak, uygulamaya açıklık getiren düzenlemelere yer verildiği, öngörülen değişiklikler ile 6183 sayılı Kanunun temel felsefesi korunarak, amme alacaklarının daha süratle tahsiline...
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Fon alacakları yönünden 10 yıllık zaman aşımı sürelerinin dolduğu, zaman aşımına uğrayan Fon alacakları için sıra cetvelinde pay ayrılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, hiçbir dolanlı işlem olmadan batık bir bankadan aradaki kredi sözleşmesi gereğince kredi kullanan borçlunun bu borcunun amme alacağı kabul edilerek 6183 sayılı Kanun'a göre takip edilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Fon kaynakları ile her türlü alacaklarının 6183 sayılı Kanun'da yer alan takip usullerine göre tahsil edilebileceği, Fon alacaklarında zaman aşımı süresinin 20 yıl olduğu, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının Fon alacakları bakımından öngörülen 20 yıllık zaman aşımı süresini kısaltıcı bir sonuç doğurmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur....
AZLIK OYU Elektrik Enerjisi Fonu Yönetmeliğinin 17. maddesinin iptali istenilen son cümlesinde yer alan fon alacağının zamanında ödenmemesi halinde 6183 sayılı Yasanın gecikme zammı ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı kuralının 6183 sayılı Yasanın gecikme zammı oranlarının uygulanacağı biçiminde anlaşılması olanaklı görülmemekte ise de; kamu gücüne dayanan ve kamu hizmetinin daha iyi yürütülmesini amaçlayan elektrik enerjisi fonuna ilişkin alacaklar, 6183 sayılı Yasanın 1. maddesi kapsamında "amme hizmetleri takbikatından mütevellit" olan diğer kamu alacakları kapsamında bulunmaktadır. Bu haliyle, dava konusu düzenlemede 3096 sayılı Yasa ve 6183 sayılı Yasaya aykırılık bulunmadığından davanın reddi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına gerekçede katılmıyorum....
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.” hükmü düzenlenmiştir. Diğer taraftan, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesinin 1. fıkrasına göre, gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez hükmü öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasa'nın 88. maddesinin 16. bendine göre “Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.” 6183 sayılı Yasa'nın 54. maddesi hükmü uyarınca süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur....
Öte yandan süresinde ödenmeyen prim ve diğer kurum alacaklarının bizzat Kurumca cebren takip ve tahsil edilebileceği 5510 Sayılı Yasa'nın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 Sayılı Yasa'da gösterilmiştir. 6183 Sayılı Yasa'nın mükerrer 35.maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de 6183 Sayılı Yasa, 5510 Sayılı Yasa'ya göre daha genel bir yasa durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik Özel Yasa hükümlerine tanınacağından, 5510 Sayılı Özel Yasa'nın 88.maddesi karşısında davacının prim borçlarının ait olduğu dönemlerde Kurum borçlusunu temsil ve ilzam yetkisi kendisine bırakılan kimselerden olduğunun tespiti halinde asıl borçlu adına düzenlenmiş ödeme emrinin müteselsil borçlulara tebliğ edilmesinde usulsüzlük bulunamamaktadır....
Öte yandan süresinde ödenmeyen prim ve diğer kurum alacaklarının bizzat Kurumca cebren takip ve tahsil edilebileceği 5510 Sayılı Yasa'nın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 Sayılı Yasa'da gösterilmiştir. 6183 Sayılı Yasa'nın mükerrer 35.maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de 6183 Sayılı Yasa, 5510 Sayılı Yasa'ya göre daha genel bir yasa durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik Özel Yasa hükümlerine tanınacağından, 5510 Sayılı Özel Yasa'nın 88.maddesi karşısında davacının prim borçlarının ait olduğu dönemlerde Kurum borçlusunu temsil ve ilzam yetkisi kendisine bırakılan kimselerden olduğunun tespiti halinde asıl borçlu adına düzenlenmiş ödeme emrinin müteselsil borçlulara tebliğ edilmesinde usulsüzlük bulunamamaktadır....
Ayrıca, 5766 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 3. maddesine eklenen;"Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi: “Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen, satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,”, “Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi: “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,”ifade eder, olarak açıklanmıştır. 5766 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi de; “ Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda...
Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı şirket adına 2000/Temmuz-Ağustos dönemlerine ait muhtelif amme alacakları için 11/11/2004 tarihli sayılı haciz varakalarının, 2000/Şubat-Haziran dönemlerine ait muhtelif amme alacakları için 09/11/2005 tarihli haciz varakalarının, 2015 ila 2017 yıllarına ait yargı harcı alacakları için 18/05/2017 tarihli haciz varakalarının, 2017/Kasım dönemine ait ticaret sicil harcı alacağı için ise 05/11/2018 tarihli haciz varakasının düzenlendiği, ara kararına davalı idarece verilen cevaptan, söz konusu haciz varakalarının dayanağı ödeme emirlerinin hukuken varlıklarını devam ettirdiğinden bahisle anılan haciz varakalarının da iptal edilmeyerek hukuki varlıklarını sürdürdüğü iddia edilmekte ise de; 11/11/2004 tarihli haciz varakalarına konu amme alacakları için 31/12/2009 tarihine kadar, 09/11/2005 tarihli haciz varakalarına konu amme alacakları için ise 31/12/2010 tarihine kadar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun...
Tahakkuk eden ve ödenmeyen Devlet hakları ile ruhsat harçları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere ilgili tahsil dairesine bildirilir." hükmüne yer verilmiştir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde; "Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur." hükmüne; 37. maddesinde "Amme alacakları hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenir. Hususi kanunlarında ödeme zamanı tesbit edilmemiş amme alacakları Maliye Vekaletince belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenir....
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 Sayılı Kanunun 100. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 324/4. maddesinde eklenen “Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.” şeklindeki cümle ile yargılama giderlerinin tahsili bakımından 6183 sayılı Kanunun 106. maddesine atıfta bulunulduğu, anılan maddede “Yapılacak takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan ve 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme alacaklarında 10 Türk Lirasına (10 Türk Lirası dahil), diğer amme alacaklarında 20 Türk Lirasına (20 Türk Lirası dahil) kadar amme alacakları, amme idarelerinde...