Her ne kadar davalı şirket sözleşmenin kurulduğu tarihte henüz ticaret siciline tescil edilmemiş olup tescil tarihi 10.12.2004 ise de, 01.02.2005 tarihinde şirket temsilcisinin vermiş olduğu vekaletnameye dayanarak şirket vekili ... tarafından davalı şirketin 07.10.2004 tarihinde müteselsil kefil sıfatı ile imzalamış olduğu kredi sözleşmesindeki kefalet sorumluluğu kabul edilmiştir. Adı geçenin vekaletnamesinde bu konuda açık yetki de mevcuttur. TTK’nun 301.maddesine göre; “Şirket ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanır. Tescilden önce şirket namına muamele yapanlar bu muamelelerden şahsen ve müteselsilen mesuldürler. Ancak, bu gibi taahhütlerin ileride kurulacak şirket namına yapıldığı açıkça bildirilmiş ve şirketin ticaret siciline kaydından sonra 3 aylık bir müddet içinde bu taahhütler şirket tarafından kabul olunmuşsa yalnız şirket mesul olur.”...
Davacı vekili---- tarihli duruşmada ise, "her ne kadar dava ve beyan dilekçesinde iflas sürecinden bahsetmiş isek de bu konuda açılmış bir dava yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur. --------- kişilik olup, adı geçen şirket adına açılacak davaların şirket tarafından açılması gerekmektedir. Şirket temsilcisi olduğunu ileri süren davacı ise kendi adına verdiği vekaletname ile yetkilisi olduğunu ileri sürdüğü şirketin ----- olduğunu ileri sürerek işbu davayı açmış, davacı vekili duruşmada şirket adına açılmış iflas davası olmadığını beyan etmiştir....
-YTL. alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınıp davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı şirket ile davalı şirket vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı şirket vekili, temyize cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını da ileri sürmüş ise de, söz konusu dilekçe temyiz defterine kaydedilmemiş olduğu gibi harcının da yatırılmadığı anlaşıldığından, davacı şirket vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmiştir. 2-Davalı şirket vekilinin temyiz itirazları yönünden; a)Davalı şirket vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. b)Dosyada mevcut, itiraza uğramayan 16.11.1999 tarihli “İbraname” başlıklı belgede davacılardan ...’ın davalı şirketi ibra ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda bu davacının davalı şirket aleyhine açtığı davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir....
- K A R A R - Davacı vekili; müvekkili hakkında 11 adet bonoya dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, ancak müvekkilinin davalı şirketle ve senet borçluları ile ticari ilişkisinin olmadığını ve bonolar üzerindeki imzaların müvekkil şirket yetkililerine ait olmadığını, kaşenin müvekkil şirkete ait olduğunu ancak müvekkil şirket yetkililerince basılmadığını belirterek müvekkilinin söz konusu takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacı hakkında yürütülen icra takibinin kesinleşmesi üzere davacı şirket adresine hacze gidildiğinde şirket sahibinin eşi ve şirketin müdürü olan ... ve dosya borçlularından ...'nun icra kefili olduklarını, hatta haciz sırasında ...'nun, ...'...
ın şirket ortağı oldukları ve şirketin o tarihteki müdürü keşideci ...'ın şirket ana sözleşmesine göre teminat vermeye ve almaya yetkili kılındığı, ayrıca şirketin kefil olarak ödediği tutarı her zaman borçluya rücu etme imkanı bulunduğu da gözetilerek kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava konusu bononun keşidecisi davadışı ..., aval verenleri davacı şirket ile davadışı ... ..., lehdarı ise davalı ...'dır. Davadışı ...'ın bonoyu kendi adına asaleten keşideci olarak imzaladığı ve davacı şirket müdürü olarak şirketi temsilen de şirket kaşesi üzerine imza koyduğu dosya içeriğinden anlaşılmakdadır.Davacı şirketin ana sözleşmesinin 8. maddesinde davadışı ...'ın ilk on yıllığına şirket müdürü olarak seçildiği, 9. maddesinde ise şirket müdürü olan ...'...
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2023/549 Esas KARAR NO : 2023/472 DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) DAVA TARİHİ : 24/02/2023 KARAR TARİHİ : 05/06/2023 KARAR YAZIM TARİHİ : 05/06/2023 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin kuruluşundan bu yana ödenmeyen belirsiz alacağı olan kar payının şimdilik 150.000,00TL'nin bilirkişi marifetiyle tespit edilerek şirket ortağı muris ...'ın şirket payının veraseten intikal etmesi neticesinde kanunen şirket ortağı sıfatı kazanan müvekkillerine ödenmesini, kar payının tespitini, ortaklıktan çıkma ve ayrılma akçesinin ödenmesini talep etmiştir. Davanın kar payı tespiti ve ödenmesi talebi yönünden tefrikine karar verilmiş olup bu talep yönünden işbu esas sırasına kaydedilmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27.10.2011 tarih ve 2010/347-2011/500 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortaklarından olduğunu, şirket ortaklarından ... in hem şirket ortağı, hem de şirket müdürü olarak şirket adına işlem tesis etmeye yetkili kılındığını, ...'in şirket müdürü olmasıyla, usulsüz işlemlere giriştiğini ve böylece şirketi zarara uğrattığını, şirket işleyişiyle ilgili olarak davacıya bilgi vermediğini ileri sürerek, davalı şirketin fesih ve tasfiyesini, bu mümkün olmadığı takdirde ise davacı ortağın payının ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına izin verilmesini talep ve dava etmiştir....
Mal Müdürlüğü'nün borçlu şirketin ortak ve yöneticilerinin sorumluluğuna gidebilmesi için, borçlu şirket hakkında takip yapmış olması, şirketin aciz halinde olması ve alacağın şirket malvarlığından tahsilinin mümkün olmadığının belirlenmesi ve bundan sonra, şirket ortak ve yöneticileri hakkında 6183 sayılı Yasa'nın 54. maddesi uyarınca takip yapılarak, ortak veya yöneticilerin malvarlığına haciz uygulaması gerekir. Somut olayda, anılan yasal düzenlemelere uygun şekilde şirket ve borçlu ortağı-yöneticisi hakkında takip yapılıp yapılmadığı üzerinde durulmamıştır. Bu durumda, anılan yönler üzerinde durularak, şikayetçinin sözkonusu yasal düzenlemelere uygun şekilde borçlu hakkında yapılmış bir takibi ve haczi bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır....
Şti'ni münferiden yetkili şirket müdürü olarak tayin edildiğini, TTK m. 624/1f ya göre şirketin birden fazla müdürü olması halinde bunlardan birisinin genel kurul tarafından şirket müdürü olarak tayin edilmesi gerektiğini, ne şirket ana sözleşmesi, ne de şirketin kuruluşundan sonra genel kurul kararı ile müdürler kurulu başkanı seçilmediğini, şirket müdürler kuruluna başkan seçilmediği için davalı şirketin hukuka uygun olarak genel kurul toplantıları ve genel kurul çağrısı yapamadığını, şirket müdürleri ve ortakları olan müvekkili ... ile diğer müdür ... arasında ihtilaf ve görüş ayrılıkları bulunduğunu, şirket müdürlerinden ...'ın Beşiktaş ... Noterliğinin 25497 yevmiye numarasıyla 25.07.2022 tarihli ihtarnamesiyle müvekkilini şirketi muhatap göstererek ihtarnamenin keşide edildiğini, bu ihtarnameyi bilgi adı altında diğer şirket ortağı ...'ye ve şirketin çalıştığı bankalara göndererek davalı ... OTOMOTİV Ltd....
ın şirket idaresinin annesinde olmasının daha iyi olacağını, imza zorunluluğunun ayrı bir kişide bulunması gerektiğini söyleyerek ve müvekkilinin istemeyerek muvafakat vermesiyle şirket yetkilisinin ... olarak seçildiğini, ...'ın talebiyle ve müvekkilini şirket kazançlarından sermayenin tamamlanabileceği konusunda iknası nedeniyle şirket sermayesinin 1.000.000,00-TL olarak belirlendiğini ancak ...'ın şirketin kazançlarını kendi nam ve hesabına kullanarak menfaat elde etmeye başladığını, gelen ödemelerle kiralarını ve özel ihtiyaçlarını giderdiğini, yaşanan süreçte müvekkilin şirket hesabına koyduğu sermayeyi erittiğini, şirket ana sözleşmesinin temsil bölümünde iç yönerge hazırlanacağı belirtilmesine rağmen iç yönergenin hazırlanmadığını ve şirket temsiline ilişkin bir atama kararının tescil ve ilan edilmediğini, alınmış bir karar tescil ve ilan olmaksızın ...'...