Buna göre; İlk Derece Mahkemesince ödeme emri tebliğ usulsüzlüğü şikayetinin reddi kararı yerinde ise de, gerekçesine göre çekişme konusu olan yetki itirazı ile takip öncesi ve sonrası zamanaşımı itirazının değerlendirilmediği, dolayısıyla HMK'nun 297 maddesine uygun bir hüküm kurulmadığı görülmektedir. İ.İ.K.’nun 168/5. maddesi hükmü gereğince, borçlunun, yetki itirazını sebepleri ile birlikte ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde icra mahkemesine bildirmesi zorunludur. Gene başvuru konusu; takibin kesinleşmesinden önce zamanaşımı itirazı İİK'nun 168/3. maddesine göre 5 günlük süreye tâbi ise de, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede bonoda zamanaşımının geçtiğine ilişkin şikayet, İİK'nun 170/b maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun'un 71/2 ve 33/a maddesine göre herhangi bir süreye tabi olmayıp, iddianın yerinde olduğunun belirlenmesi halinde icranın geri bırakılmasına karar verilir....
Öte yandan; borçluların 25.12.2018 tarihli icra mahkemesine başvuru dilekçesinde, borca ve imzaya itirazın yanısıra yetki itirazı ve bir kısım şikayet nedenlerinin de bulunduğu görülmektedir. İİK'nın şikayet üzerine yapılacak yargılama usulünü belirleyen 18/son maddesinde, icra mahkemesinin aksine hüküm bulunmayan hallerde, duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir edeceği, duruşma yapılmasının uygun görülmesi halinde ilgilileri en yakın zamanda duruşmaya çağıracağı ve gelmeseler bile gereken kararı vereceği düzenlenmektedir. İİK'nın 169/a-1. maddesinin son cümlesine göre ise; icra mahkemesi hakimi, yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir. Bu nedenle borçlunun icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilemez....
Ayrıca, alacaklının yaptığı, takibin devamını sağlayıcı nitelikte her takip işlemi ile de zamanaşımı kesilir ve yeni bir süre işlemeye başlar. Somut olayda, davacı borçlu, aval veren, alacaklı ise lehtardır ve üç yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Alacaklının, 27/01/2003 tarihinde takibe başlaması ile zamanaşımı kesilmiş ve yeni bir süre işlemeye başlamıştır. 04/02/2003 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiş ve takip kesinleşmiştir. Alacaklı, 05/03/2003 tarihinde taşınmaz haczi talep etmiş, 04/12/2018 tarihli tapu sorgusu talebi zamanaşımını kesmediği gibi dava tarihi 08/01/2019 tarihine kadar da zamanaşımı süresi dolmuştur....
Aksi durumun kabulü her ihbar veya şikayet üzerine Cumhuriyet Savcısının kamu davası açmasını gerektirir ki bu kabul, lekelenmeme hakkıyla bağdaşmayacak ve kanunun ruhuna uygun düşmeyecektir. Somut olayda şikayetçi vekili, şüphelinin şikayetçi hakkında verdiği şikayet dilekçeleri ve ifadelerinde şikayetçiye isnat ettiği gerçeğe aykırı eylemlerle müvekkilinin onur, şeref ve saygınlığına saldırıda bulunduğu ve iftira attığından bahisle şikayetçi olmuş ise de; şüphelinin söz konusu dilekçeler ve beyanlarında makul şüpheye dayalı şikayet hakkını kullandığı, şüphelinin şikayetinin Anayasanın 74. maddesiyle de güvence altına alınan şikayet ve başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla; kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle bu karara yönelik itirazın reddine karar veren İstanbul Anadolu 3....
Cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazı ileri sürülmüştür. Dairemizin bozma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporunda; fazla mesai ücreti hesaplanırken dava zamanaşımı gözetilmediği gibi dosyada mübrez banka kayıtları ile uyumlu olan imzasız ücret bordrolarındaki fazla mesai ücreti tahakkukları hesaplanan fazla mesai ücretinden mahsup edilmeden sonuca gidilmiştir. Bu hesap yöntemi hatalıdır. Fazla mesai ücreti dava zamanaşımı değerlendirilerek yeniden hesaplanmalı, hesaplanan fazla mesai ücretinden, usuli kazanılmış hak da gözetilerek yine %30 oranında takdiri indirim yapıldıktan sonra, bordrolardaki fazla mesai ücreti tahakkukları, takdiri indirim sonrası bulunan tutardan mahsup edilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin kurulan hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazı ileri sürülmüştür. Dairemizin bozma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporunda; fazla mesai ücreti hesaplanırken dava zamanaşımı gözetilmediği gibi dosyada mübrez banka kayıtları ile uyumlu olan imzasız ücret bordrolarındaki fazla mesai ücreti tahakkukları hesaplanan fazla mesai ücretinden mahsup edilmeden sonuca gidilmiştir. Bu hesap yöntemi hatalıdır. Fazla mesai ücreti dava zamanaşımı değerlendirilerek yeniden hesaplanmalı, hesaplanan fazla mesai ücretinden, usuli kazanılmış hak da gözetilerek yine %30 oranında takdiri indirim yapıldıktan sonra, bordrolardaki fazla mesai ücreti tahakkukları, takdiri indirim sonrası bulunan tutardan mahsup edilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin kurulan hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Sanığın yargılama konusu eylemi için, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 156 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirlenecek cezanın türü ve üst haddine göre aynı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereği 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin öngörüldüğü anlaşılmıştır. 2. 5237 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca zamanaşımı süresini kesen son işlemin sanığın sorgusunun yapıldığı 04.04.2016 tarihi olduğu ve bu tarihten, temyiz incelemesi tarihine kadar, 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu belirlenmiştir. IV. KARAR İzmir 31....
Maddesindeki bir yıllık şikayet süresi içinde 26/11/2012 tarihinde şikayette bulunulduğu ve bu haliyle şikayetin süresinde olduğunun anlaşılması üzerine yapılan inceleme sonucunda; Sanığın eyleminin 2004 sayılı İİK'nun 337/a. maddesi kapsamında olduğu, sanığa isnat edilen suçun cezasının Kanunda öngörülen üst haddine göre davanın, 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık olağan zamanaşımı süresine tabi olduğu, suç tarihi olan 31/12/2011 tarihinden itibaren inceleme tarihine kadar olağan zamanaşımı süresinin 31/12/2019 tarihinde dolduğunun ve bu tarihe kadar zamanaşımı süresini kesen başka bir nedenin bulunmadığının anlaşılması, Bozmayı gerektirmiş, şikayetçi vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte buluna kısmen uygun olarak 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı kanunun...
Somut olayda, mahkemece borçlunun zamanaşımı itirazı kabul edilerek, takibin durdurulmasına karar verildiğine ve zamanaşımı itirazı esasa ilişkin nedenlerden bulunmadığına göre alacaklının inkar tazminatı ile sorumlu tutulması isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü İcra Hukuk Mahkemesi’nin 03/06/2014 tarih ve 2015/327 E.-2015/550 K. sayılı kararının hüküm bölümünün birinci madde (b) bendinde yer alan tazminat ile ilgili bölümün karar metninden tamamen çıkartılmasına; kararın düzeltilmiş bu şekliyle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), mahkeme kararı düzeltilerek onandığından harç alınmasına yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Öte yandan , yetki ve zamanaşımı itirazının İİK.nun 168/5. Maddesine göre, kambiyo vasfına ilişkin şikayetin ise İİK.nun 170/a , İİK.nun 168/3. Maddelerine göre 5 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması gerekir .Somut olayda ödeme emri borçluya 11.09.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup 05/10/2018 tarihinde yapılan yetki , zamanaşımı itirazı ile kambiyo vasfına ilişkin şikayetin süre aşımı nedeniyle reddi gerekir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin kararı bu yönden de isabetlidir....