"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İtirazın kaldırılması ve tahliye İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir....
Bu suretle yapılan itiraz tahliye takibini durdurur. 63, 64 ve 65 inci maddeler hükmü tahliye takiplerinde de caridir" düzenlemesi ile, İİK'nun 275. maddesinde "İtiraz vukuunda kiralayan icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Tahliye talebi noterlikçe res'en tanzim veya tarih ve imzası tasdik edilmiş yahut ikrar olunmuş bir mukaveleye müstenit olup da kiracı kiranın yenilendiğine veya uzatıldığına dair aynı kuvvet ve mahiyette bir vesika gösteremezse itiraz kaldırılır. Aksi takdirde itirazın kaldırılması talebi reddolunur. İtirazın kaldırılması üzerine tahliye ve teslim icra edildikten veya kaldırılma talebi reddolunduktan sonra kiracının veya kiralayanın umumi hükümlere göre mahkemeye müracaat hakları saklıdır. Mahkemede açılan davada icra takibi sırasında inkar olunan imzanın kendisine ait olduğu anlaşılan kiracı veya kiralayan yüzbin liradan beşyüzbin liraya kadar para cezasına mahkum edilir '' düzenlemesi bulunmaktadır....
Genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde, borca itiraz ile duran takibe devam edilebilmesi için alacaklı genel mahkemelerde itirazın iptali davası açabileceği gibi, icra mahkemelerinden itirazın kaldırılmasını talep edebilir. HMK'nun 33. maddesi gereğince hukuki tavsif hakime aittir. Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleri ile bağlı değildir. Kanunları re'sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki neticei talepleri karara bağlamakla mükelleftir ( 4.6.1958 ve 15/6 sayılı İBK). Somut olayda alacaklı, icra hukuk mahkemesinden; borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmektedir. Alacaklının icra mahkemesine verdiği dilekçede "itirazın kaldırılması" yerine "itirazın iptali" ibaresini kullanması başvurulan mahkeme icra mahkemesi olduğundan itirazın kaldırılması istemi olarak kabul edilmelidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İtirazın kaldırılması İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, itirazın kaldırılması ve temerrüt nedeni ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın konusu itibariyle itirazın iptali talebi genel mahkemelerde istenebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İlamsız tahliye takibinde kiracının ödeme emrine itirazı üzerine kiralayan icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemek zorunda olmayıp, sulh hukuk mahkemesinde itirazın iptali ve tahliye davası açabilir. Kiralayan, İİK 67. Maddesi gereğince tercih hakkını kullanarak icra mahkemesinde itirazın kaldırılması dava açmıştır. Dava dilekçesinde "itirazın iptali" sözcüğüne yer verilmesi uyuşmazlığın niteliğini değiştirmez....
Dava İİK'nun 269/c maddesi uyarınca açılmış itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir....
Genel haciz yoluyla takipte, İİK.nun 62.maddesine göre yapılan itiraz ile İİK.nun 66.maddesi gereğince takip durur. Alacaklı, takibin devamı için, İİK.nun 68.maddesi kapsamında itirazın kendisine tebliğinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde, yeniden ilamsız takip yapılamaz. İtirazın kaldırılması için öngörülen altı aylık süre, yasadan kaynaklanan hak düşürücü süre olup, mahkemece res'en gözetilmesi gerekir. Somut olayda, itirazın, alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair bilgi ve belge bulunmadığı, itiraz, henüz kendisine tebliğ edilmeyen alacaklı yönünden, itirazın kaldırılması için yasada öngörülen 6 aylık süre başlamayacağından, alacaklının 16/12/2014 tarihinde itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesi'ne yaptığı başvurunun yasal sürede olduğunun kabulü gerekir....
Davalı süresinde yapmış olduğu itirazında davacının dayandığı kira sözleşmesine itiraz etmemiş fakat 26.10.2009 tarihinde yeni bir kira sözleşmesi yapıldığını bu kira sözleşmesinde aylık kira bedelinin 500 TL olduğunu bu bedel üzerinden, her ay düzenli olarak kira bedellerini ödediğini ileri sürerek borca, faize ve tüm ferilere itiraz etmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İtirazın kesin olarak kaldırılması” başlıklı 4949 sayılı Kanun ile değişik 68. maddesinin ilk fıkrasında; “Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir....
Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açarak itirazın iptalini istemiştir. Davalı tarafça Mersin 4.İcra Müdürlüğü'nün yetkisiz olduğu bildirilmiş ise de, mahkemenin yetkisine itiraz edilmemiş ve mahkemece olay yerinin Tarsus olması ve davalının burada bulunması nedeniyle yetkisizlik kararı verilmiştir. İtirazın iptali davasında yetki genel hükümlere göre belirlenmekte olup, dava konusu uyuşmazlıkta kesin yetki kuralı söz konusu olmadığından davanın Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekir. Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.'nun 22.ve 23. maddeleri gereğince Mersin 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 16/11/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarih ve 2017/19- 824 E., 2019/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.) Dava; yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir....
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarih ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.) Dava; yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir....