İhtiyati tedbir kararının kapsamı belirlenirken iki tarafın hak ve yarar dengesinin gözetilmesi gerekir. Elbette cebri icra ile ilgili olarak temel yasa niteliğindeki İİK menfi tesbit davalarında icranın durdurulmasını özel koşullara bağlamıştır. Genel nitelikte yasaklama ile alacaklıların takip haklarının engellenmesinin hak ve yarar dengesini bozacağı ortadadır. Ancak somut olayda ipotek alacaklıları ile ipotek borçlusunun işbu davada (birleşen davada) davalı olarak taraf bulundukları, davacının işbu dava dosyasındaki talebinin konut satım sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve takyidatlardan ari tescil, ipoteklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti, ipoteklerin ve hacizlerin kaldırılması, ilişkin olduğu anlaşılmaktadır....
Hukuk Dairesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı tarafından, bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinde, şikayetçi borçlu İcra Müdürlüğünden iflas erteleme davası sırasında verilen tedbir kararından sonra başlatılan takibin iptali ve iflas erteleme kararından sonra konulan hacizlerin kaldırılmasını istediği, İcra Müdürlüğünce 09.05.2022 tarihinde takibin durdurulmasına hacizlerin kaldırılması talebinin reddine karar verildiği, borçlunun anılan ret kararının iptali için İcra Mahkemesine başvurduğu, mahkemece; Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/413 esas ve 2020/358 karar sayılı dosyası ile dosyadan...
İcra Dairesi'nin 2011/432) İcra Müdürlüğünün 2015/99020 esas sayılı takip dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline haksız ve kötü niyetli takip başlatılmış olması nedeniyle de takip alacağının % 20'sinden az olmamak üzere tazminat ödenmesi talebine ilişkin eldeki davanın açıldığı, takibe dayanak yapılan kambiyo senedinin incelenmesinde davacı T1 kefil olduğu, takip başlatıldıktan sonra 23/02/2013 tarihinde alacaklı vekili tarafından hacizlerin kaldırılmasının talep edildiği ve hacizlerin kaldırıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacı tarafın senet nedeniyle borçlu olmadığı yönündeki iddiasının yazılı ve kesin deliller ile ispatlayamaması nedeniyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmış olup senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının borcu ödediği yönündeki iddiasını senetle ispatlayamadığı, dosya kapsamında ileri sürülen ipotek verilme işleminin bu takiple...
işlemlerinin başlatılmadığını, buna ilişkin talepleri sonrasında tescil işlemlerine başlandığını, ancak bu zaman zarfında taşınmazın halen borçlu adına kayıtlı olduğu için başkaca icra dairelerince birçok haciz konulmuş olduğunu öğrendiklerini, söz konusu hacizlerin kaldırılması ve taşınmazın müvekkili adına tescili talepleri neticesinde hacizlerin devam etmemesi adına 12/02/2020 tarihinde müvekkili adına tescil işleminin gerçekleştirildiğini, satış işleminden sonra yapılan hacizlerin kaldırılması için yaptıkları taleplerinin de müdürlüğün 24/02/2020 tarihli kararı ile reddine karar verildiğini, belirterek müdürlük kararının kaldırılmasına ve taşınmaz üzerindeki tüm hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
bir şirket lehine neredeyse tüm mal varlığını kapsayacak şekilde ipotek tesisi banka tarafından irdelenmediğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile, müvekkilinin iradesi olmaksızın-------------ipotek sözleşmelerinin geçersizliğinin tespiti ile buna bağlı olarak kurulan ipoteklerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Somut olayda, 17.06.2014 tarihinde haciz konmuş, borçlu vekili 25.07.2014 tarihinde haczedilemezlik şikayetinde bulunmuş, 6552 sayılı Yasa değişiklikleri 11.09.2014 tarihinde ve eldeki şikayet dosyası derdestken yürürlüğe girdiği, borçlu vekilinin şikayetinin, 6552 Sayılı Kanun'un 121 ve 123. maddeleri ile getirilen 5393 Sayılı Kanun'un 15. maddesine (ek) son fıkrası ile geçici 8. maddesi gereğince haczin kaldırılması istemine ilişkin olmayıp; borçlu vekili bu değişiklikten önceki 5393 Sayılı Kanun'un 15/son ve İİK’nun 82. maddeleri gereğince haczedilemezlik şikayetinde bulunduğu, bilahare mahkemeye verdiği dilekçe ile değişiklikleri de gerekçe göstererek hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği görülmektedir.Borçlunun yukarıda belirtildiği üzere önce icra müdürlüğüne başvurup 6592 sayılı Kanun'la getirilen hükümler uyarınca hacizlerin kaldırılmasını talep etmeden doğrudan icra mahkemesine başvurması usulsüz olup mahkemenin bu gerekçe ile hacizlerin kaldırılması kararında isabet bulunmamaktadır...
Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/249 Esas sayılı iflasın ertelenmesi davasında verilen 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile borçlu şirketler hakkında "açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına", aynı mahkemenin 24.07.2014 tarihli ara kararı ile de; "02.07.2014 tarihli karardaki açılmış açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, açılmış ve açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine" karar verildiği, borçlu tarafından anılan tedbir kararı dosyaya sunularak tüm hacizlerin kaldırılmasının istendiği, talep üzerine icra müdürlüğü tarafından borçlu hakkında gerçekleştirilen ihtiyati hacizlerin kaldırıldığı, sonrasında alacaklı tarafın hacizlerin fekkedilemeyeceği yönünde icra müdürlüğüne yaptığı başvurunun ise kabul edilerek ve hacizlerin kaldırılmasına yönelik 24.07.2014 tarihli karardan dönülerek, ilk haciz tarihi muhafaza edilmek üzere...
Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/249 Esas sayılı iflasın ertelenmesi davasında verilen 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile borçlu şirketler hakkında "açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına", aynı mahkemenin 24.07.2014 tarihli ara kararı ile de; "02.07.2014 tarihli karardaki açılmış açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, açılmış ve açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine" karar verildiği, borçlu tarafından anılan tedbir kararı dosyaya sunularak tüm hacizlerin kaldırılmasının istendiği, talep üzerine icra müdürlüğü tarafından borçlu hakkında gerçekleştirilen ihtiyati hacizlerin kaldırıldığı, sonrasında alacaklı tarafın hacizlerin fekkedilemeyeceği yönünde icra müdürlüğüne yaptığı başvurunun ise kabul edilerek ve hacizlerin kaldırılmasına yönelik 24.07.2014 tarihli karardan dönülerek, ilk haciz tarihi muhafaza edilmek üzere...
İSTİNAF SEBEPLERİ : İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı borçlu vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf talebinde bulunulmuş, gerekli istinaf harçları eksiksiz yatırılmıştır. Davacı borçlu vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının kendi içerisinde çeliştiğini, esnaf kredilerinin zorunlu ipotek olduğunun kararda yazıldığını, ancak S.S. Esnaf Kefalet Kooperatifinin ipoteğinin zorunlu ipotek olarak kabul edilmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı uyarınca; Şikayet, davacı adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki hacizlerin İİK. 'nun 82/1- 12. Bendi uyarınca kaldırılması istemine ilişkindir. Borçlunun, daha önce ipotek tesis ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için, ipoteğin, mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir....
Dosya borcunun tamamının yatırılması nedeniyle hacizlerin taşkın hale icra müdürlüğünden talepte bulunularak kaldırılması gerektiği, aksi taktirde alacağın tamamının icra veznesine ihtiyati tedbir kararı uyarınca depo edilmesine rağmen daha önce konulan hacizlerin kaldırılması talebinin icra memurluğunce reddi halinde memur işlemini icra mahkemesine şikayet yoluyla götürülmesi gerektiğinden, menfi tespit davasına bakan mahkemenin hacizlerin kaldırılması yönünde karar verme yetkisi bulunmadığından, ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygundur. O nedenle davacı istinaf talebinde haklı değildir. Bu değerlendirmeler doğrultusunda; davacının istinaf başvurusunun HMK m.353/1- b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur....