Mahkemece, bu husus gözetilmeden anne ile küçük arasında üçüncü bir kişi nezaretinde kişisel ilişki kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. 3 Davacı anne tarafından açılan müşterek çocuklarla kişisel ilişki düzenlenmesine dair davanın kabulüne karar verildiği halde, bu davada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) ve (3.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.)...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların evlilik birliği devam etmekte olup fiilen ayrı yaşadıklarının anlaşılmasına, çocukla kişisel ilişki tesisine ilişkin talebin Türk Medeni Kanununun 197/son maddesine dayanmakta olup, "tedbir" mahiyetinde bulunmasına, bu sebeple kişisel ilişkiye dair düzenlemede yer itibarıyla eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olmasına (TMK.m.201) göre, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir. 2-Davada davacı kendisini vekille temsil ettirmemiş,...
Bunun da velayeti, hükümle anneye bırakılmış, hükmün üçüncü bendinde, velayet kendisine verilmeyen babanın çocukla kişisel ilişkisi düzenlenmiştir. Hal böyleyken, hüküm sonucunun beşinci maddesinde “velayeti babaya bırakılan çocukla anne arasında kişisel ilişki tesisine” şeklinde karar oluşturulduğu da görülmektedir. Tarafların ikinci bir çocukları olmadığına, var olan tek çocuğun velayeti de anneye bırakıldığına ve hükmün üçüncü bendinde babanın bu çocukla kişisel ilişkisi düzenlendiğine göre, hüküm sonucunun beşinci maddesinde yer alan “ velayeti babaya bırakılan çocukla davalı anne arasında kişisel ilişki kurulmasına” dair düzenleme bir bozma sebebi oluşturmaz. Hükümde bozulması gereken bir yön bulunmamaktadır. Düzelterek onama için, bir bozma sebebinin var olması ve hükmün bozulmasının gerekmesi, ancak bozma sebebi oluşturan bu husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmaması gerekir....
Dosya kapsamına, tanık beyanlarına ve uzman raporuna göre her iki tarafın da çocukla ilgili, çocuğun yararlarını gözeten ebeveynler oldukları, davacı tanıklarının beyanları ve taraflarca sunulan mesaj kayıtlarına göre davacının evlenmesine kadar annenin çocukla hafta içi ve hafta sonları sıklıkla görüştüğü, davacının nişanlanması sonrası davalı babanın daha sınırlayıcı bir tavır takındığı, uzman raporu ve çocuğun alınan beyanlarına göre çocuğun anne ile daha fazla zaman geçirmek istediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, çocuk ve anne arasındaki kurulan kişisel ilişkinin kısmen genişletilerek davanın kabulüne karar verilmesinde dosya kapsamı itibariyle usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta ise de çocuğun eğitim çağında olması gözetildiğinde hafta sonları için kurulan kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş saatlerinin çocuğun okuldan çıkış zamanı ile yeni haftaya hazırlanabilmesi için gereken süreler açısından çocuğun üstün yararına uygun bulunmamıştır....
SUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma HÜKÜM : Mahkumiyet İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü: 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35. maddesine göre algılama ve yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığını takdir yetkisinin mahkemeye ait olduğu, 5271 sayılı CMK'nın 62 ilâ 73. maddeleri arasında düzenlenen bilirkişi incelemesine ilişkin hükümlere ve Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20, 21. maddelerine göre hakimin gerekirse bu konuda tam kanaat sahibi olabilmesi için sosyal inceleme raporu ile birlikte adli tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunlu hallerde uzman hekimden görüş de alabileceği esasen 20/2. maddesi düzenlemesi de nazara alındığında olay tarihinde on iki-on beş yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35. maddesi gereğince sosyal inceleme raporu aldırılmasının zorunlu olduğunun düzenlendiği, bu kapsamda Yargıtay Ceza Genel...
İlk derece mahkemesince alınan 05/09/2017 tarihli uzman raporunda hastane raporuna göre, çocuğun yaşayacağı yeni bir travmanın çocuk açısından olumsuz olacağı belirtilerek bu aşamada kişisel ilişkinin durdurulmasının uygun olacağı, çocuğun iyileşmesi halinde aşamalı, sınırlı ve güven duyulan kişi eşliğinde kişisel ilişkinin değerlendirilebileceği belirtilmiştir. Jandarma teslim tutanağı, tanık ifadeleri, hastane raporu ve uzman raporu uyarınca, çocuğun huzurunun davalı-davacı baba ile kişisel ilişki nedeniyle ciddi olarak tehlikeye girdiği ve çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasının çocuğun üstün yararına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişki kurulması doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir....
Temyiz Sebepleri Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin şiddet eğilimi olduğunu, çocuğu almakla kadını tehdit ettiğini, çocuğun henüz 4 yaşında olması nedeniyle yatılı kişisel ilişki kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmek üzere bozulmasını talep etmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından çocukla kişisel ilişki süresinin artırılması davası neticesinde ortak çocukla baba arasında kurulan kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararına olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Kişisel İlişkinin Yeniden Düzenlenmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Tarafların boşanmaları ile 2012 doğumlu ortak çocuk...'nın velayeti davacı annesine verilmiş, davalı baba ile de kişisel ilişki kurulmuştur. Davacı anne, çocuğun baba yanına gittiğinde sağlığının olumsuz etkilendiğini, babanın çocuğu yanına aldığında il dışına götüreceğini, yaşı dikkate alındığında çocukla baba arasında yatılı olmayacak şekilde yeniden kişisel ilişki kurulmasını talep etmiş, mahkemece; çocuğun yaşı gereğince yatılı kalmasında bir sakıncanın bulunmadığı kabul edilerek, çocuk ile baba arasında daha önce kurulan kişisel ilişki sürelerin azaltılması şeklinde yeniden düzenlenmiştir....
İlk Derece Mahkemesince annenin davasının kabulü ile tarafların aynı ülke ve fakat farklı şehirde oturmaları, tarafların aynı şehirde oturmaları ve ayrı ülkelerde oturmaları durumlarına göre kararda belirtilen zamanlarda kişisel ilişki tesisine ve çocuğun kişisel ilişki tesis edilmeyen günlerde baba ile görüntülü görüşmesine karar verilmiş, yol giderlerinin ayrı ülkelerde oturmaları halinde ortak karşılanacağına hükmedilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı baba tarafından kişisel ilişki kurulması talep edilen ortak çocuk .... doğumludur ve idrak çağındadır. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin.... Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından çocuğun idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda, çocuğa adli merci önündeki kendilerini ilgilendiren davalarda kendi görüşünü ifade etmesine müsaade edilmesini ve yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde ifade ettiği görüşe gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir....