Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu md. 4/b)'dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur....
Somut olayda;Çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesi halinde çocuğun üstün yararı bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ileri sürülmediği gibi, çocuk ile de görüşerek rapor sunan uzmanın "...çocuğun soyadının annenin soyadı olarak değiştirilmesinin çocuğun üstün yararına olacağına" ilişkin rapor içerik ve görüşü, bir kısım tanıkların somut inandırıcı beyanlarına göre de çocuğun bu soyad değişikliğini ısrarla istemesi hatta bir tanığa "soyadını değiştirebilmek için 18 yaşının bitmesini beklemesinin gerekip gerekmediğini"dahi sorması dikkate alındığında soyad değişikliğinin çocuğun üstün yararına olacağı anlaşılmaktadır.Dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre ilk derece mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı ,davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içerisinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında hata yapılmadığı,yeterli,denetime açık,hükme elverişli,dosya içeriğine uygun gerekçe ile...
Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadı usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe çocuğun da soyadı değişmez. O halde velayete sahip ana dahi bu hakka dayanarak kişiye sıkı sıkaya bağlı kişilik haklarıyla ilgili çocuğun soyadının değiştirilmesi davasını açamaz. Bu sebeple; mahkemece, ananın velayeti altındaki çocuğun soyadının değiştirilmesi konusunda açtığı davanın (babanın onayı olsa dahi) reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi isabetsiz ise de sonucu itibarıyle doğru olan red kararının gerekçesi değiştirilerek yukarıdaki gerekçe ile ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 10.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....
(önceki 743 Sayılı Yasanın 259.) maddesi hükmüne göre doğru nesepli çocuk babanın (ailenin) soyadını taşır. 4721 sayılı yasanın 282. maddesinde çocuk ile annesi arasındaki soybağının doğumla, çocuğun baba ile arasındaki soybağının tanıma, anne ile evlilik ve hakim hükmüyle kurulacağı hüküm altına alınmıştır. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadı usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadı değişmez. Bu durumda somut olayda olduğu gibi ananın velisi bulunduğu küçük ...'in soyadının değiştirilmesi konusunda açtığı davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının; ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir. Diğer hallerde çocuğun oturma yeri, onun yerleşim yeri sayılır. (TMK.m.21) Somut olayda; davacı vekili, davacı ile davalı tarafların boşandıkları, küçük ...'nın velayetinin davalı anneye verildiği ancak küçüğün, anneannesinin yanında kaldığını ileri sürerek velayetin değiştirilmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından, dava tarihi itibariyle davalının "... Mah. ... cad. No:8/1 .../..." adresinin yazlıkçı olarak kullandığı, davalının daimi adresinin "... Mahallesi ... Sokak ... Apartmanı No: 17/17 .../... " adresinde yaşadığı kolluk araştırmasından anlaşıldığından, uyuşmazlığın ... 16. Aile Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 16....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 22/12/2016 NUMARASI : 2015/770 ESAS, 2016/1292 KARAR DAVA KONUSU : BOŞANMADAN SONRA AÇILAN (BOŞANAN KADININ KOCASININ SOYADININ KALDIRILMASI) KARAR : Mahalli mahkemece verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde: GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : İDDİA VE SAVUNMA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, tarafların 31.10.2014 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, müvekkilin davalının boşandıktan sonrada soyadını kullanmasına izin verdiğini ancak davalının, davacı aleyhine velayetin değiştirilmesi, nafaka, mal paylaşımı davaları açtığını, 6284 Sayılı Kanun gereğince uzaklaştırma ve tedbir kararı aldırdığını, sevgilisi ile görüşmeye başladığını belirterek, soyadını kullanmasına...
Davacı baba boşanma kararı ile birlikte velayeti anneye bırakılan ortak çocuk Hatice Şevval'in velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini talep etmiş, İlk Derece Mahkemesince; velayetin değiştirilmesini gerektirir bir durum olmadığı gerekçesiyle velayetin değiştirilmesi talebinin reddi kararı verilmiş, hüküm davacı baba tarafından istinaf edilmiştir. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır....
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müşterek çocuk Selçuk'un evlilik dışı dünyaya geldiğini, babası tarafından tanındığını, çocuğun eğitim hayatının başladığını ve anne ile çocuğun farklı soyisimleri kullanmasının zorluklara sebebiyet verdiğini, ayrıca çocuğun da bu durumdan psikolojik olarak etkilendiğini, çocuğun soyadının annesinin soyadı ile değiştirilmesinin çocuğun üstün yararına uygun olacağını beyanla, evlilik dışı doğan çocuğun "Gazibeyoğlu" olan soyadının, annesinin soyadı olan "Pehlivan" olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
suretiyle çocuğun soybağının değiştirilmesi nedeniyle hem TCK'nin 231/1. maddesinde düzenlenen çocuğun soybağının değiştirilmesi, hem de 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinden yalan beyan ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanun‘nun 67/1. maddesinde hüküm altına alınan nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçlarının oluştuğundan söz etmek mümkün ise de; TCK'nin 206. maddesinde genel olarak her türlü yalan beyanın, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu‘nun 67/1. maddesinde bundan daha özel biçimde nüfus işlemlerinde yalan beyanın, TCK'nin 231/1. maddesinde ise sadece çocuğun soy bağı konusundaki yalan beyanın yaptırım altına alındığı nazara alındığında, TCK'nin 231/1. maddesinin her iki düzenlemeye göre de "özel norm" niteliğinde olup "özel normun önceliği" ilkesi uyarınca eylemin yalnızca TCK'nin 231. maddesindeki "çocuğun soybağını değiştirmek" suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, Kabule göre; 2-5271 sayılı CMK'nin 231/8. maddesine...
Velayet, kamu düzenine ilişkin olup, bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunludur. Velayetin kaldırılması ve değiştirilmesi şartları gerçekleşmedikçe, ana ve babanın velayet görevlerine müdahale olunamaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bir çok kararında da belirtildiği üzere, boşanma ile düzenlenen velayetin değiştirilebilmesi için velayet kendisine verilen tarafın ya da velayete konu çocuğun durumunda boşanma hükmünden sonra esaslı değişikliklerin olması şart olup, ayrıca esaslı değişikliğin önemli ve sürekli olması da gerekmektedir....