DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/2652 E. , 2024/1073 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/2652
Karar No : 2024/1073
TEMYİZ EDEN (DAVALI) :… Kurulu
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 24/11/2021 tarih ve E:2017/84, K:2021/4046 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair aynı Kurulun ... tarih ve ... sayılı kararının iptaline ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 24/11/2021 tarih ve E:2017/84, K:2021/4046 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları ve davacının bu dava dosyası ile Dairelerinin 2016/12999 sayılı esasında kayıtlı bulunan dava dosyasının birleştirilmesi talebi yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş; "Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-b maddesi uyarınca anılan suçun davacı tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle beraatine karar verildiği ve bu kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın 06/03/2018 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı,
Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren E.B. isimli şahsın beyanları yönünden, E.B. isimli şahsın ifadeleri incelendiğinde; davacının FETÖ üyesi/mensubu olmadığı gibi bu örgütle ilgisinin de bulunmadığını, zira bu nedenle davacı ile örgüt mensubu S.D. isimli şahsın ilgilendiğini, eğer davacı herhangi bir şekilde örgüt içerisinde yer alsaydı zaten kendisi ile bu şekilde ilgilenilmeyeceğini ve devre toplantılarına katılacağını beyan ettiğinin görüldüğü, bu yönüyle E.B.'nin ifadesinde davacının örgütle iltisak ve irtibatı bulunduğuna ilişkin herhangi bir hususun yer almadığı, aksine örgütle herhangi bir ilgisi bulunmadığının belirtildiğinin anlaşıldığı; davacının, örgüt içi gizli haberleşme programı olan ByLock'a iradesi dışında yönlendirilmiş olması nedeniyle ByLock kullanıcısı olarak göründüğü, aslında ByLock kullanıcısı olmadığının ... Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile tespit edilmiş bulunduğu, öte yandan, Ceza Mahkemesi karar tarihinden önceki bir dönemde ifadesine başvurulan E.B. isimli tanığın, davacının ByLock kullanıcısı çıkmış olmasını anlayamadığı ve bunun teknik bir hatadan kaynaklanabileceğini düşündüğü yönündeki ifadesinin de Ceza Mahkemesi kararındaki söz konusu tespit ile uyumlu ve tutarlı olduğunun anlaşıldığı; netice itibarıyla, davacının örgütle iltisak ve irtibatlı olmadığı yönündeki iddiasını doğrular nitelikte olan E.B. isimli tanığın beyanları, yukarıda yer verilen açıklama ve tespitler de göz önüne alındığında, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren M.S. isimli şahsın beyanları, davacı hakkındaki şikâyet bilgileri ve davacının çocuğunu örgüte müzahir okula göndermesi yönünden, M.S. isimli şahsın ifadesi incelendiğinde; davacının FETÖ/PDY ile bağlantısına ilişkin söz, davranış veya tavrına dair görgüye dayalı bilgisi olmadığını, kendisinin o dönem örgütü savunur tarzda konuştuğunu duymadığı gibi örgüte karşı yürütülen mücadeleyi eleştirdiğini de duymadığını belirttiğinin görüldüğü, bu yönüyle M.S.'nin ifadesinde davacının örgütle iltisak ve irtibatı olduğuna ilişkin herhangi bir hususun yer almadığının anlaşıldığı; M.S. isimli şahsın ifadesinde, polislerin il içi atama veya görevlendirme işlemlerinin iptali için açmış oldukları davalarda genel itibarıyla dosya ayırmaksızın davacının oyunun işlemin iptali yönünde olduğunu ve bu nedenle davacı hakkında şüpheleri oluştuğunu belirtmiş ise de, bu hususa ilişkin şikâyet üzerine davacı hakkında işlem yapıldığına ilişkin dava dosyasında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi, anılan ifadede davacıyı örgütle ilişkilendirecek ve somut tespitlerle ya da başkaca tanık beyanlarıyla desteklenen herhangi bir hususa yer verilmediğinin görüldüğü, bu nedenle, M.S. isimli şahsın söz konusu ifadesi ile davacı hakkındaki şikâyet dilekçesi, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği; davacının, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında çocuğunu örgüte müzahir anaokuluna gönderdiği hususu sabit olmakla birlikte, davacının, çocuğunun hastalığı ve iş yerine yakınlığı nedeniyle bu okulu tercih ettiğine yönelik beyanlarının aksini ortaya koyabilecek somut herhangi bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bilgi ve belgenin davalı idarece dosyaya sunulamadığı gibi, M.S. isimli şahsın bu konuya ilişkin beyanlarının da davacının beyanlarıyla aynı doğrultuda olduğu görüldüğünden, davacının çocuğunu örgüte müzahir anaokuluna göndermesinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı sayılması için yeterli bir delil olarak değerlendirilmediği; sonuç itibarıyla, yukarıda yer verilen tüm tespit ve değerlendirmeler uyarınca; davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren M.S. isimli şahsın beyanlarının, davacı hakkındaki şikâyet bilgilerinin ve davacının çocuğunu örgüte müzahir okula göndermesinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan nitelikte deliller olmadığı sonucuna ulaşıldığı,
Davacının ve eşinin beyanları yönünden, davacının 1999-2001 yılları arasında üniversite döneminde örgüte müzahir öğrenci yurdunda kaldığı hususu davacı ve eşinin beyanlarıyla sabit olmakla birlikte, uzun yıllar öncesinde üniversite eğitimi döneminde kendisine devlet yurdu çıkmaması üzerine barınma amacıyla bu yurtta kaldığını ve sonrasında arkadaşlarıyla ev kiralayarak söz konusu yurt ile bağını kestiğini beyan eden davacının bu beyanlarının, bir başka ifadeyle barınma ya da eğitim saikiyle hareket ettiğinin aksini ortaya koyabilecek somut herhangi bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bilgi ve belgenin davalı idarece dosyaya sunulamadığı görüldüğünden, üniversite döneminde örgüte ait yurtta kalmış olmasının davacının örgütle irtibat ve iltisaklı sayılması için yeterli bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacıyla ilgili soruşturma bilgisi yönünden, Dairelerince, 20/01/2021 tarihli ara kararına davalı idare tarafından verilen cevapta davacı hakkında yürütülmekte olan disiplin soruşturması bulunduğu belirtilmiş ise de, bu soruşturma kapsamında elde edilen davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin bilgi ve belgelerin neler olduğu ortaya konulmadığından, söz konusu soruşturmanın davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmadığı,
Diğer hususlar yönünden, davalı idarece dava konusu işlemin dayanaklarından birisi olarak olarak davacı hakkındaki sosyal çevre bilgilerinin gösterildiği anlaşıldığından, Dairelerinin 20/01/2021 tarihli ara kararı ile davalı idareye davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu sorulmuş, davalı idarece söz konusu ara kararına verilen 02/06/2021 tarihli cevapta davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin, gerek davacının görev yaptığı mahalden gerekse diğer kurumlardan intikal eden ve işlem tesisinde Kurul kanaatinin oluşmasına destek olan her türlü veri ve bilgiler olduğu belirtildiği görülmekle birlikte, anılan veri ve bilgilerin davalı idarece dava dosyasına somut bir şekilde sunulmadığının anlaşıldığı; netice itibarıyla, davacı hakkında somut bir tespiti içermeyen sosyal çevre bilgilerinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece bakılmakta olan dosyada davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca 20/01/2021 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka uyarlık bulunmadığı,
Dava konusu kararlarda hukuka uyarlık görülmediğinden, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği,
Öte yandan, davalı idarece, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyacak nitelikte delillerin tespit edilmesi halinde yeniden işlem tesis edilebileceği gerekçesiyle,
Dava konusu kararların iptaline, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, usule ilişkin itirazlarının neden yerinde görülmediğinin gerekçesinin kararda yer almadığı, dava konusu işlemin bir disiplin işlemi olmadığı, bu nedenle hukuki denetimin katı bir bakış açısıyla yapılamayacağı; meslekten çıkarılan bazı hâkim ve savcılar tarafından açılan davalarda Dairenin verdiği bir kısım ret kararlarında yer alan değerlendirmeler ile bu dosyadaki iptal kararının gerekçesinde çelişkilerin bulunduğu; HSK Genel Sekreterliği Disiplin Bürosunca, davacının kullanıcısı olduğu telefon hattının Bylock listesinden çıkarıldığı bildirilmiş olsa da, bu durumun davacının hukuki statüsünde herhangi bir değişiklik yaratmadığı, davacı hakkındaki diğer bilgi ve belgelerin HSK Genel Kurulu tarafından yapılan değerlendirmeyi ve dava konusu işlemin hukuka uygunluğunu teyit ettiği, nitekim, öncesinde ByLock kullanıcısı olduğu yolunda bilgi bulunurken ilgili mercilerce telefon numarası ByLock listesinden çıkarılan kişiler hakkındaki Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 08/06/2018 tarihli ve 2018/224 sayılı kararında, meslekten çıkarılma kararı kaldırılarak göreve iade edilen kişiler arasında davacının bulunmadığı, davacı aleyhine Bylock delili olmasa dahi, diğer deliller göz önünde bulundurularak davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak veya irtibatının olduğunun değerlendirildiği; tanık E.B.'nin ceza yargılamasındaki ifadesinde davacının FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olmadığı yolunda görüş bildirdiği, ancak Kurulca davacının "üyelik" değil, "iltisak veya irtibat" ilişkisi nedeniyle meslekten çıkarıldığı, tanığın görüşünün davacının idari davadaki durumunu etkilemediği, E.B'nin ifadesinde, davacıyla herhangi bir tanışıklığının olmadığı ve davacının örgüt üyesi olsaydı kendisiyle ilgilenilmeyeceği şeklindeki tahmin ve mantıksal çıkarımlarına dayanan görüşünün, davacının "iltisak veya irtibat" ilişkisi yönünden durumunu etkilemeyeceği; Daire, kararlarında dava konusunun atipik özelliği ile disiplin işlemi olmadığı ve FETÖ terör örgütü ile iltisak ve irtibat kavramları esas alarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtilmiş iken hatta bu bağlamda anılan örgüt ile "sosyal birliktelik" görüntüsü vermenin veya örgütün amaçlarına yardımcı olmanın söz konusu kavramları kapsayacağı kabul edilmiş iken bu davada, davacı hakkında meslekten çıkarma işlemine yeter somut tespitlerin göz ardı edilmesinin hukuka aykırı olduğu; davacı hakkındaki tanık beyanlarının, diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği, zira tanık E.B.'nin davacının örgüt üyesi olmadığını belirtmesine rağmen, onunla ilgilenilmesi için örgüt üyesi birinin ilişkilendirildiğini ifade ettiği, örgütün stratejisi gereği kendilerine sempati duyanları veya yakın olabilecekleri tespit ederek onlarla özel ilgilendiği, ancak örgütle münasebet kurmayacakları ilgi alanları dışında bıraktığı göz önüne alındığında, davacının geçmişte örgüt yurdunda kalması durumunun, onun örgüt üyesi olmamakla beraber iltisaklı olma durumunu değiştirmediği, bu nedenle Dairenin bu hususu tartışmamasının ve aynı mahkemede görev yapan meslektaşı M.S.'nin beyanında FETÖ ile mücadele kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğünün il içi polis atamalarına karşı, ilgililer tarafından açılan davalarda, davacının iptal yönünde görüş bildirerek onlardan ayrılmasının kendisinde şüphe uyandırdığını ifade etmesine rağmen, bu konudaki şikâyetin "disiplin hukuku" çerçevesinde değerlendirilerek işleme konulmaması nedeniyle Daire tarafından değerlendirilmemesinin eksiklik olduğu; davacının çocuğunun örgütle iltisaklı okulda eğitim gördüğüne ilişkin hususa dair Daire gerekçesinde yer alan saptamaları, benzer bazı dosyalarda yapmadığı; davacının örgüte müzahir öğrenci yurdunda kalmasına ilişkin olarak, barınma ve eğitim saikiyle hareket ettiğinin aksinin ortaya koyulabilmesinin mümkün olmadığı, benzer dosyalarda bu yoldaki gerekçeye yer verilmediği; salt davacı beyanları esas alınarak ve dosyaya sunulan her delil için başka delillerle desteklenmediği için delil kabul edilmemesi yaklaşımı ile uyuşmazlığın çözümünün hatalı olduğu; davacının yoksun kaldığı mali haklarının faiziyle birlikte ödenmesi talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğundan reddi gerektiği, 685 sayılı KHK kapsamında açılan tam yargı davalarına karşı yargı yolunun kapalı olduğu, 7075 sayılı Kanun'un 10/1. maddesi gereği maddi/manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiği, 685 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği tarih öncesi için hiçbir şekilde parasal/özlük hak, maddi/manevi tazminat ve faize hükmedilemeyeceği, söz konusu parasal/özlük hak ve faiz taleplerinin dava tarihinden itibaren dikkate alınabileceğine dair yerleşik Danıştay içtihatlarına aykırı taleplerin kabulünün mümkün olmadığı, dava konusu işlemde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından, parasal hak ve faiz talebinin reddi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, çocuğunu terör örgütü ile iltisaklı ve irtibatlı okula gönderdiği iddiasına ilişkin olarak, 4 yaşındaki çocuğunun o dönemde phafa hastası olması ve hijyenik şartları en iyi olan adliyeye en yakın okulun orası olması, birçok hâkim ve savcının çocuklarını gönderdiği bir okul olması ve zaruretten dolayı bu okulu tercih ettiği, örgütle ilgisi olmadığı, aksi hâlde iddianamelerde belirtildiği üzere gizlilik esasına dayalı olarak çocuğunu bu okula göndermemesi gerektiği, bu durumun iltisak ve irtibat olarak değerlendirilmesinin Anayasa ile güvence altına alınan eğitim ve öğretim hakkına ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu; 1999-2001 yıllarında FETÖ/ PDY yurdunda kaldığına dair iddiaya ilişkin olarak, Devlet yurdu çıkmadığı için bu yurtta kaldığı, yurdun kime ait olduğunu bilmediği ve araştırma gereği duymadığı, parasını vererek kaldığı, daha sonra hiçbir örgüt veya cemaatle ilgisi olmayan bir evde arkadaşlarıyla kaldığı, barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla orada kaldığı ve bu yönde bir çekincesi olsa idi darbenin ertesi günü bu bilgiyi bildirmeyeceği, amacının Devlete yardımcı olmak olduğu; E.B. ile birlikte çalıştığı ve İdare Mahkemesi Başkanı M.S.’nin ifadelerine ilişkin olarak, E.B.’nin kendisinin örgüt üyesi olmadığını belirttiği, ne S.D.'nin ne de başka birinin kendisiyle bağlantı kurmadığı, ByLock kullandığı iddiasının teknik bir hatadan kaynaklandığının ortaya çıktığı ve M.S.’nin kendisinin örgütü destekler mahiyette konuşmadığını ifade ettiği, verdiği kararlarda da dosya bazında ayrım yapmadığını ve ilkesel olarak bu yönde görüşü olduğunu ifade ettiği, bu ifadelerin lehine olmasına rağmen iltisak ve irtibat olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı; yaklaşık 14 ay tutuklu kaldığı ve yapılan yargılama sonucunda suç işlemediği gerekçesiyle beraat ettiği, bu beraat kararının idari yargı açısından bağlayıcı nitelikte olduğu ve aksinin kabulünün masumiyet karinesinin ihlali niteliğinde olduğu savunmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Kurulumuzun 05/06/2023 tarihli ara kararına davalı idarece verilen cevabın dosyaya sunulması üzerine, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Beşinci Dairesi kararının, davacı lehine hükmedilen parasal haklara yürütülecek yasal faizin başlangıcına ilişkin hükmü dışındaki kısımlar yönünden, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup davalı idare tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın esastan bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, parasal hakların ödenmesinde, davacının meslekten çıkarıldığı tarihten, iptal kararı uyarınca mesleğe iade edildiği tarih arasında geçen dönemde varsa tespit edilecek çalışmaları karşılığında edindiği gelirin düşülmesi gerektiği tabiidir.
Daire kararının davacı lehine hükmedilen parasal haklara yürütülecek yasal faizin başlangıcına ilişkin kısmına gelince;
Faiz, en genel anlamıyla, konusu bir miktar paranının ödenmesinden ibaret olan borçlarda, alacaklının bu paradan yoksun kaldığı süre içinde oluşan zararına karşılık olarak ödenen ve alacağın türüne göre oranı değişen bir bedeldir.
Hukuka aykırı işlem veya eylem nedeniyle uğranılan zararların ya da yoksun kalınan maddi ve manevi hakların karşılanması zaman içinde gecikebildiğinden, ilgililerin bu gecikmeden doğan zararının giderilmesi için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca faiz uygulanması gerekli bulunmaktadır.
Yerleşik yargısal içtihatlara göre, hukuka aykırılığı saptanan idari işleme dayalı olarak hükmedilecek maddi ve manevi tazminata yürütülecek faizin başlangıç tarihinin, genel olarak idarenin temerrüde düştüğü tarih de olan işlem tarihi olduğu kabul edilmekle birlikte, davacı tarafından dava dilekçesinde yasal faizin başlangıç tarihinin belirtilmemesi hâlinde, iptal davasının açıldığı tarihten itibaren faize hükmedilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının dava dilekçesinde yoksun kaldığı parasal haklarına yasal faiz yürütülmesini istediği, ancak bunun başlangıç tarihini göstermediği, bu durumda dava açma tarihi olan 23/12/2016 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken, Daire kararında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihin yasal faizin başlangıcı olarak alındığı görülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, temyize konu Daire kararının "İnceleme ve Gerekçe" kısmının "6) Sonuç olarak" bölümünün üçüncü paragrafındaki ve hüküm fıkrasının üçüncü sırasındaki "yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten" ifadelerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca, "meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren yoksun kaldığı parasal haklarının, dava tarihinden" şeklinde düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu kararların iptaline, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 24/11/2021 tarih ve E:2017/84, K:2021/4046 sayılı kararının, davacı lehine hükmedilen parasal haklara yürütülecek yasal faizin başlangıcına ilişkin hükmü dışındaki kısımlar yönünden ONANMASINA,
3. Anılan Daire kararının "İnceleme ve Gerekçe" kısmının "6) Sonuç olarak" bölümünün üçüncü paragrafındaki ve hüküm fıkrasının üçüncü sırasındaki "yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten" ifadelerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca, "meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren yoksun kaldığı parasal haklarının, dava tarihinden" şeklinde düzeltilerek ONANMASINA,
4. Kesin olarak, 15/05/2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!