WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY 6. DAIRE

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2023/7504 E.  ,  2024/3000 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2023/7504
Karar No : 2024/3000

DAVACILAR :
1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ: Av. …

DAVALILAR :
1- … - (temsilen … Bakanlığı)
VEKİLİ : Av. …

2- … Genel Müdürlüğü - …
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : 18/06/1978 tarih ve 16320 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 14/06/1978 tarih ve 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak, Adıyaman ili, Kahta ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmazın 19.241,96 m²'lik kısmının, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü (TPAO) tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin kararın iptali istenilmektedir.

DAVACILARIN İDDİALARI : Tarımsal amaç için kullanılan taşınmaz yerine, projede yapılacak değişiklik ile tarıma daha az elverişli olan ve bedel olarak daha düşük değerdeki taşınmazın tercih edilmemesinin hukuka aykırı olduğu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde düzenlenen acele kamulaştırmanın şartlarının dava konusu olayda gerçekleşmediği, Kanunda sayılan acele ve istisnai hallerden hiçbirisinin söz konusu olmadığı, sadece lokasyon sahası oluşturulacağı, acele kamulaştırma kararının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu, taşınmazın tarımsal bütünlüğünün bozulacağı, acele kamulaştırma kararının gerekçelendirilmediği, mülkiyet hakkının ihlal edildiği, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

DAVALI İDARELERİN SAVUNMASI : Usul yönünden davanın süresinde açılmadığı, esas yönünden ise, acele el koyma kararına karşı bir kanun yolu öngörülmediği, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının davacıların taşınmazına ya da belirli herhangi bir taşınmaza ilişkin alınmış birel bir karar olmayıp "petrol ameliyeleri"nin yapılabilmesi için gerekli olan taşınmazların kamulaştırılmasında "müstaceliyet" bulunduğunun saptanması nedeniyle genel bir karar olduğu, petrol arama ve üretim faaliyetlerine ilişkin yasal düzenlemelerde bu faaliyetlerin Ülke ekonomisi bakımından müstacaliyet arz ettiği hususunun tartışmasız olduğu, yasal düzenlemelerin sonrasında bu faaliyetler için gerekli taşınmazlara acele kamulaştırma yoluyla el koyma yetkisi tanınarak yatırımcının bir an önce faaliyete başlayabilmesi için dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının ihdas edildiği, özellikle son yıllarda TPAO’nun günlük ham petrol üretiminde üç kat artış yaşandığı, Karadenizde keşfedilen Sakarya Gaz Sahasının -ülke tarihimizin en büyük doğal gaz sahasının- çok kısa süre içinde üretime alınması ve Gabar Dağı'nda keşfedilen bir milyar varil ham petrol rezervinin hızla üretime alınması ve günlük otuz bin varil üretim seviyesine ulaşmasında dava konusu müstacaliyet kararın çok önemli katkısının olduğu, Bakanlar Kurulu Kararı olmasaydı bu keşiflerin ve üretimin bu kadar kısa süre içinde gerçekleştirilmesinin mümkün olmayacağı, Bakanlar Kurulu Kararıyla, TPAO ve diğer petrol hakkı sahiplerine, petrol arama ve üretim faaliyetleri için tanınan acele kamulaştırma yapma yetkisinin devletin ve kamu yararının gerçekleştirilmesini sağlamaya yönelik olduğu, davaya konu işlemde acelelik halinin gerçekleştiği belirtilerek davanın reddinin gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ :
30/05/2013 tarih ve 6491 sayılı Petrol Kanununun geçici 2. maddesinde "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlamış olan ve bu Kanunla mülga 6326 sayılı Kanun kapsamında alınan bir belge ile ilgili olarak başlatılmış veya yapımı devam eden projeler tamamlanıncaya kadar ithalat, ihracat ve kamulaştırma haklarının yürürlüğü devam eder.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlamış olan ve bu Kanunla mülga 6326 sayılı Kanun kapsamında alınan bir belge ile ilgili olarak başlatılmış veya yapımı devam eden projeler tamamlanıncaya kadar ithalat, ihracat ve kamulaştırma haklarının yürürlüğü devam eder." hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu 14/06/1978 tarih ve 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile; 6326 sayılı Petrol Kanununun 3/8 maddesinde tanımlanan petrol işlemlerine ilişkin olarak gerekli olan tüm taşınmazların 6830 sayılı İstimlak Kanunu uyarınca acele kamulaştırılması yönünde karar alınmıştır.
Acelelik halinin uygulanabilmesi için Bakanlar Kurulu kararında, acelelik hali ve bu hali gerekli kılan durumlar ile gerek acele kamulaştırmanın konusu, gerekse acele kamulaştırılacak taşınmazlar açıklıkla gösterilmek suretiyle acele kamulaştırmanın kapsamı ve çerçevesinin belirlenmesi, acelelik halinin dışındaki durumlar için Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasını sağlayacak ayrıntıya kararda yer verilmesi, yasa koyucu tarafından acelelik halini belirleme konusunda Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkinin başka bir makam ya da mercii tarafından kullanılması sonucunu doğuracak, yetki devrini içerecek unsurlar taşımaması gerekmektedir.
Bu durumda; 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ile 6830 sayılı İstimlak Kanununun; 11/06/2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 30/05/2013 tarih ve 6491 sayılı Petrol Kanunu ile, 6326 sayılı Petrol Kanununun yürürlükten kaldırıldığı, 6491 sayılı Petrol Kanununun geçici 2. maddesi ile; 6326 sayılı Kanun kapsamında alınan bir belge ile ilgili olarak başlatılmış veya yapımı devam eden projeler tamamlanıncaya kadar kamulaştırma haklarının yürürlüğünün devam edeceğinin düzenlenmiş olduğu dikkate alındığında, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının dayanağı Kanunların yürürlükten kaldırıldığı ve 6326 sayılı Kanun kapsamında alınan bir belge ile ilgili olarak başlatılmış bir proje bulunmadığı görüldüğünden, öte yandan, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı incelendiğinde, "acelecilik hali"nin Petrol Kanununun 3/8 maddesinde tanımlanan petrol işlemlerine ilişkin olarak yapılacak tüm kamulaştırma işlemlerini kapsadığı, konu yönünden bir sınırlama getirilmeyerek ve uygulama açısından da süreklilik gösterecek şekilde yapılacak tüm kamulaştırma işlemlerinde acele kamulaştırma hükümlerinin uygulanmasına karar verilerek genel nitelikte bir karar alındığından, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının uyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ: Dava, 18/06/1978 günlü, 16320 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 14.06.1978 günlü, 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak, Adıyaman ili, Kahta ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmazın 19.241,96 m²'lik kısmının, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü (TPAO) tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin kararın iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idareler tarafından, davanın Bakanlar kurulu kararına karşı değil, bu karara dayanılarak Kahta 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen acele kamulaştırma kararına karşı açıldığı öne sürülmekte ise de, bakılan davanın, davacılara ait taşınmazın kamulaştırılması yolunda bir karar alınmaksızın 14.06.1978 tarihli Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak adli yargı yerine yapılan başvuru sonucunda acele el koyma kararı verilmesi üzerine açıldığı, dava dilekçesinde Asliye hukuk mahkemesince verilen kararın iptali istenilmeyip, Bakanlar kurulu kararına dayanılarak alınan acele kamulaştırma kararının 2942 sayılı Yasanın 27. maddesine aykırı olduğundan bahisle iptalinin istenildiği göz önünde bulundurulduğunda, davacıların dava açmaktaki amaçlarının acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptaline yönelik olduğu sonucuna varılmakla, 14.06.1978 günlü, 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu kararı dava konusu işlem olarak esas alınmıştır.
Dava konusu 14.06.1978 günlü, 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile; 6326 sayılı Petrol Kanununun 3/8 maddesinde tanımlanan petrol ameliyelerinin yapılabilmesi için gerekli olan taşınmazların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı ve ilgili kuruluşlarla petrol hakkı sahibi tüzel kişiler lehine aynı yasanın 87. maddesi ve 6830 sayılı İstimlak Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılacak kamulaştırmalarda "müstaceliyet" bulunduğunun saptanması nedeniyle, bu kamulaştırmalarda İstimlak Kanununun 27. maddesindeki acele istimlak yönteminin uygulanacağına karar verilmiştir.
Anılan Bakanlar Kurulu kararının dayanağı olan 6326 sayılı Petrol Kanununun 87. maddesinde, "1. (Değişik: 5/4/1973 - 1702/37 md.) Bir petrol hakkı sahibi; arama işletme veya belge sahasında veya civarında petrol ameliyatı için lüzumlu olan arazinin kullanma hakkını, arazi özel mülkiyet konusu ise anlaşma veya kamulaştırma yolu ile; arazi sahipsiz ise arama ruhsatnamesine işletme ruhsatnamesine veya belgeye kaydedilmek suretiyle iktisabedebilir.
2. a) (Değişik: 5/4/1973 - 1702/37 md.) Kamulaştırma kararı talep üzerine Genel Müdürlükçe verilir. Bu kamu yararına ilişkin bir karar hükmünde olup müteakıp işlemler İstimlak Kanunu hükümleri dairesinde cereyan eder." hükmüne yer verilmiştir.
6830 sayılı İstimlak Kanunu 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun "Kaldırılan ve saklı tutulan hükümler" başlıklı 40. maddesinde " 31/8/1956 tarih ve 6830 sayılı İstimlak Kanunu ile ek ve değişiklikleri, 8/7/1981 tarih ve 2487 sayılı Toplu Konut Kanununun 5 inci maddesi ile 21/1/1982 tarih ve 2587 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin kamulaştırılan taşınmaz malın değerinin tespitine ilişkin hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. 7/3/1954 tarih ve 6326 sayılı Petrol Kanunu ve değişiklikleri, 15/4/1955 tarih ve 6538 sayılı İstanbul Kapalı çarşısının Tamir ve İhyası Hakkında Kanun hükümleri ile diğer özel kanunlardaki kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır." hükmüne, geçici 1. maddesinde ise "Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş olan kamu yararı ve kamulaştırma kararları geçerlidir. Ancak, idarece henüz kıymet takdir edilmemiş olan işlerde, kıymet takdir işlemleri ile sonraki işlemler bu Kanun hükümlerine göre yapılır." hükmüne yer verilmiştir.
11.06.2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu ile de 6326 sayılı Petrol Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
6491 sayılı Yasa ile Türkiye'de petrol arama ve üretim faaliyetlerinin düzenlenmesi, yönlendirilmesi, teşvik edilmesi, denetlenmesi, arama ve üretim için gerekli bilgilerin ve verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve kullanıma sunulmasına ilişkin usul ve esaslar yeniden düzenlenmiş, bu kapsamda "Yüzey ve su hakları" başlıklı 10. maddesinde, petrol hakkı sahibinin, arama veya işletme ruhsatında veya civarında petrol işlemi için gerekli arazinin kullanma hakkını, arazi özel mülkiyet konusu ise anlaşma, anlaşmazlık durumunda kamulaştırma yoluyla elde edebileceği; kamu yararı niteliğindeki kamulaştırma kararının talep üzerine Bakanlıkça verileceği, işlemlerin 4/11/1983 tarihli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılacağı, aynı kanunun 27. madde hükümlerine göre kamulaştırma yapılabileceği hükme bağlanmıştır.
Madde hükmü ile petrol işlemlerine yönelik olarak yapılacak kamulaştırmalarda, öncelikle anlaşma yoluna gidilmesi gerektiği, anlaşmanın gerçekleşmemesi halinde ise kamulaştırma yapılabileceği, bu durumda kamulaştırma kararının Bakanlıkça verilmesi gerektiği, işlemlerin 2942 sayılı yasa hükümleri uyarınca yürütüleceği ve yasanın 27. madde hükmüne göre acele kamulaştırma yapılabileceği öngörülmüştür.
Aynı Yasanın sonuçlandırılamayan işlemler başlıklı geçici 2. maddesinde "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlamış olan ve bu Kanunla mülga 6326 sayılı Kanun kapsamında alınan bir belge ile ilgili olarak başlatılmış veya yapımı devam eden projeler tamamlanıncaya kadar ithalat, ihracat ve kamulaştırma haklarının yürürlüğü devam eder." kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, 6326 sayılı Yasanın 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu ile yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle 6491 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren petrol işlemlerine ilişkin olarak yapılacak olan kamulaştırmalarda 6491 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması ve kamulaştırma işlemlerinin de 2942 sayılı Yasa hükümlerine göre yürütülmesi gerekmektedir.
6491 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesi ve 2942 sayılı yasanın geçici 1. maddesi ile 6326 sayılı Yasanın yürürlükte olduğu tarihte başlatılan ve devam eden projeler yönünden bu projelerin tamamlanmasını teminen, kamulaştırma hakları ve alınmış kamulaştırma kararlarının geçerli olduğu hükme bağlanmış olduğundan, devam eden projelere yönelik olarak mülga yasa hükümleri uyarınca alınmış olan kamulaştırma kararlarının kazanılmış hak kapsamında uygulanmasına devam edileceği açıktır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde dava konusu Bakanlar kurulu kararının incelenmesinden: kararın 6326 sayılı Petrol Kanununda tanımlanan petrol işlemlerine yönelik olarak bu kanun çerçevesinde yapılacak tüm kamulaştırmalarda 6830 sayılı yasa uyarınca acele kamulaştırma yönteminin uygulanacağına ilişkin olduğu, somut bir projeye dayalı kamulaştırma işlemine yönelik olmadığı, dolayısıyla 6326 sayılı Kanun uyarınca alınan bir belgeye dayalı olarak başlatılmış bir proje ve davacılara ait taşınmaz yönünden alınmış bir kamulaştırma kararı bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu bakanlar kurulu kararının 6491 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesi ve 2942 sayılı yasanın geçici 1. maddesi hükümleri kapsamında geçerli olduğunun kabul edilmesine ve uyuşmazlıkta uygulanmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu bakanlar kurulu kararının dayanağı olan 6326 sayılı yasanın 6491 sayılı Yasa ile ve kamulaştırmaya ilişkin 6830 sayılı Yasanın da 2942 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılmasından sonra petrol işlemlerine yönelik yürütülecek kamulaştırma işlemlerinde yeni yasal düzenlemelere uygun olarak işlem tesis edilmesi gerekirken, dava konusu bakanlar kurulu kararı uygulanarak uyuşmazlığa konu taşınmazın acele kamulaştırılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Her ne kadar, davacılara ait taşınmazda Yelkovan-2 lokasyon sahasının tesis edilmesi amacıyla taşınmaz malikleri ile davalı TPAO Genel Müdürlüğü tarafından yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılamadığından bahisle, anılan genel müdürlükçe taşınmazın bir kısmına acele istimlak yoluyla el konulması yolunda yapılan başvuru üzerine TPAO Genel Müdürlüğü Adıyaman Bölge Müdürlüğü tarafından verilen olur üzerine acele kamulaştırma nedeniyle el konulması istemiyle yapılan başvuru sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinin … günlü, E:… D.İş, K:… sayılı kararıyla taşınmaza acele el konulmasına karar verilmişse de, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu uyarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından verilmiş bir kamu yararı kararı bulunmadığı, dava konusu Bakanlar kurulu kararına dayanılarak adli yargı yerine başvurulduğu anlaşılmakla, kamulaştırma sürecinin 6491 ve 2942 sayılı yasalara uygun olarak gerçekleştirildiğinden bahsedilmesine de olanak bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, kamulaştırma işlemlerinde acelelik halinin uygulanabilmesi için Bakanlar Kurulu kararında, acelelik hali ve bu hali gerekli kılan durumlar ile gerek acele kamulaştırmanın konusu, gerekse acele kamulaştırılacak taşınmazlar açıklıkla gösterilmek suretiyle acele kamulaştırmanın kapsamı ve çerçevesinin belirlenmesi, acelelik halinin dışındaki durumlar için Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasını sağlayacak ayrıntıya kararda yer verilmesi, yasa koyucu tarafından acelelik halini belirleme konusunda Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkinin başka bir makam ya da mercii tarafından kullanılması sonucunu doğuracak, yetki devrini içerecek unsurlar taşımaması gerekmektedir.
Buna göre dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı incelendiğinde; "acelelik hali"nin Petrol Kanunu kapsamında petrol ameliyeleri için yapılacak tüm kamulaştırma işlemlerini kapsayacak şekilde belirlendiği, herhangi bir çerçeve çizilmediği, "acelelik hali"nin somut olarak belirtilmediği, uygulama açısından süreklilik öngördüğü gibi Bakanlar Kuruluna tanınan yetkinin başka makam ya da mercilerce takdir edilerek kullanılmasına olanak sağladığı, mülkiyet hakkının korunması, kullanılması ve sınırlandırılması yönünden belirsizlik yarattığı, mülkiyet hakkı ile sınırlandırılması arasındaki dengenin neden gösterilmeyerek bozulduğu anlaşılmakta olup, söz konusu Bakanlar Kurulu kararında bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 14.06.1978 günlü, 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu kararının uyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 15/05/2024 tarihinde, davalı Cumhurbaşkanlığı'nı temsilen Av. …'ın, davalı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü vekili Av. …'in geldikleri, davacılar vekilinin gelmediği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten sonra ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi uyarınca işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Dava konusu 14/06/1978 tarih ve 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında, " "Ülkemizin enerji, ulaşım, sanayi ve milli savunma gereksinmeleri bakımından hayati önemde stratejik bir madde olan petrolün, Petrol Yasasının 2 nci maddesinde yazılı olduğu gibi milli menfaatlere uygun olarak hızla, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve değerlendirilmesini sağlamak amacıyla girişilen ve sözü geçen Yasanın 3/8. maddesinde tanımlanıp (arama, keşif, inkişaf ve tasfiye işlemleri ile petrolün ve petrol mahsullerinin -tevzi müesseselerince veya doğrudan doğruya tüketiciye perakende olarak yapılan satışlarla ilgili işlemler hariç- depolanması, nakledilmesi ve satılması) işlemlerini içeren «petrol ameliyeleri»nin yapılabilmesi için gerekli olan taşınmazların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı ve ilgili kuruluşlarla petrol hakkı sahibi tüzel kişiler lehine aynı Yasanın, 87. maddesi ve 6380 sayılı «İstimlâk Kanunu» hükümleri çerçevesinde yapılacak kamulaştırmalarında «müstaceliyet» bulunduğunun saptanması nedeniyle, bu kamulaştırmalarda İstimlâk Kanununun 27 nci maddesindeki yöntem uygulanır." denilmek suretiyle "Petrol ameliyeleri için gerekli taşınmazların kamulaştırmasında acelelik hali bulunduğundan 6380 sayılı İstimlak Kanununun 27. maddesindeki yöntemin uygulanmasına karar verilmiştir.
Davalı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü tarafından 09/05/2023 tarihli noter ihtarnamesi ile, davacılara uzlaşma görüşmelerinin yapılacağı belirtilerek, tebliğ tarihinden itibaren 3 iş günü içerisinde başvuruda bulunulmadığı takdirde 14/06/1978 tarihli Bakanlar Kurulu Kararına istinaden 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca taşınmazın acele kamulaştırılacağı belirtilerek davacılar uzlaşma görüşmesine davet edilmiştir.
Davalı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğü'nün 28/05/2023 tarih ve 281330 sayılı oluru ile, taşınmaz malikleri ile anlaşmaya varılamadığı belirtilerek taşınmazın acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğü tarafından, davacıların uzlaşma görüşmelerine katılmaması nedeniyle uzlaşma sağlanamadığına dair 29/05/2023 tarihli anlaşmazlık tutanağı düzenlenmiştir.
Davalı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü tarafından, uyuşmazlığa konu taşınmaza acele el konulmasına karar verilmesi istemiyle 29/05/2023 tarihinde asliye hukuk mahkemesine başvurulmuş, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:… D.İş, K:… sayılı kararıyla taşınmaza acele el konulmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacılara ait taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu 14/06/1978 tarih ve 7/15761 sayılı Bakanlar Kurulu kararının dayanağı olan 6326 sayılı Petrol Kanununun 87. maddesinde, "1. (Değişik: 5/4/1973 - 1702/37 md.) Bir petrol hakkı sahibi; arama işletme veya belge sahasında veya civarında petrol ameliyatı için lüzumlu olan arazinin kullanma hakkını, arazi özel mülkiyet konusu ise anlaşma veya kamulaştırma yolu ile; arazi sahipsiz ise arama ruhsatnamesine işletme ruhsatnamesine veya belgeye kaydedilmek suretiyle iktisabedebilir.
2. a) (Değişik: 5/4/1973 - 1702/37 md.) Kamulaştırma kararı talep üzerine Genel Müdürlükçe verilir. Bu kamu yararına ilişkin bir karar hükmünde olup müteakıp işlemler İstimlak Kanunu hükümleri dairesinde cereyan eder." hükmüne yer verilmiştir.
11/06/2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu ile, 6326 sayılı Petrol Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
Anılan Bakanlar Kurulu kararının tesis edildiği tarihte yürürlükte olan 6830 sayılı İstimlak Kanununun 27. maddesinde "3634 sayılı Kanunun tatbikında memleket savunması veya müstaceliyeti İcra Vekilleri Heyetince karar altına alınacak veya mahsus kanunlarla derpiş edilen fevkalade hallerde lüzumlu olan gayrimenkullerin istimlakine ait kanuni merasim (kıymet takdiri hariç) sonradan tamamlanmak üzere alakalı idarenin talebiyle mahkemece 7 gün içinde o gayrimenkulün 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki esaslar dairesinde tesbit edilecek değer pahası lehine istimlak yapılan idare tarafından mal sahibi namına milli bankaya ve bulunmayan yerlerde mal sandıklarına yatırılarak o gayrimenkule el konulabilir" kuralı getirilmiştir.
6830 sayılı İstimlak Kanunu 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun "Kaldırılan ve saklı tutulan hükümler" başlıklı 40. maddesinde "31/8/1956 tarih ve 6830 sayılı İstimlak Kanunu ile ek ve değişiklikleri, 8/7/1981 tarih ve 2487 sayılı Toplu Konut Kanununun 5 inci maddesi ile 21/1/1982 tarih ve 2587 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin kamulaştırılan taşınmaz malın değerinin tespitine ilişkin hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. 7/3/1954 tarih ve 6326 sayılı Petrol Kanunu ve değişiklikleri, 15/4/1955 tarih ve 6538 sayılı İstanbul Kapalı çarşısının Tamir ve İhyası Hakkında Kanun hükümleri ile diğer özel kanunlardaki kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır." hükmüne, 41. maddesinde "Diğer kanunlarda İstimlak Kanununa veya belirli maddelerine yapılan atıflar bu Kanuna veya bu Kanunun aynı konuları düzenleyen madde veya maddelerine yapılmış sayılır" hükmüne, geçici 1. maddesinde ise "Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş olan kamu yararı ve kamulaştırma kararları geçerlidir. Ancak, idarece henüz kıymet takdir edilmemiş olan işlerde, kıymet takdir işlemleri ile sonraki işlemler bu Kanun hükümlerine göre yapılır." hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlığa konu taşınmaza acele el konulmasına karar verilmesi istemiyle asliye hukuk mahkemesine başvuru yapıldığı 29/05/2023 tarihinde yürürlükte olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davalı idareler tarafından, davanın Bakanlar kurulu kararına karşı değil, bu karara dayanılarak ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen acele kamulaştırma kararına karşı açıldığı ileri sürülmekte ise de, bakılan davanın, davacılara ait taşınmazın kamulaştırılması yolunda bir karar alınmaksızın 14/06/1978 tarihli Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak adli yargı yerine yapılan başvuru sonucunda acele el koyma kararı verilmesi üzerine açıldığı, dava dilekçesinde Bakanlar kurulu kararına dayanılarak alınan acele kamulaştırma kararının 2942 sayılı Kanunun 27. maddesine aykırı olduğundan bahisle iptalinin istenildiği göz önünde bulundurulduğunda, davacıların dava açmaktaki amaçlarının acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptaline yönelik olduğu sonucuna varılmıştır.
Davanın süresinde açılmadığı iddiası bakımından;
İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarında genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının Resmi Gazete'de yayımlanması ilgililere tebliğ hükmünde olmadığından acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasada yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte bireysel işlem olması karşısında otuz gün içinde dava açılacak idarenin gösterilmesi suretiyle ilgiliye tebliğ edilmesi, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, usulüne uygun yazılı bildirimi üzerine otuz gün içinde veya öğrenme üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği, bu durumda 2577 sayılı kanunun 20/A maddesinin uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/03/2015 tarihli, E:2014/5590, K:2015/891 sayılı ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararları da bu yöndedir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının davacılara tebliğ edildiğine dair belgenin dosyaya sunulmadığı, davacılar tarafından öğrenme tarihi üzerine otuz günlük dava açma süresi içerisinde davanın açıldığı anlaşılmış ve davalı idarelerin süre aşımı itirazı yerinde görülmemiştir.

Esas Yönünden:
Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde kamulaştırmanın usul ve şartları düzenlenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda, kamulaştırma işlemleri açısından olağan ve acele kamulaştırma olmak üzere iki ayrı usul düzenlenmiştir.
Olağan kamulaştırma usulünde; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar kamulaştırılırken, öncelikle yeterli ödenek ayrıldıktan sonra, aynı Kanunun 5. ve 6. maddelerinde belirlenen mercilerce kamu yararı kararı alınır. Kamulaştırmayı gerçekleştirecek idarece, sırasıyla, aynı Kanunun 7. maddesinde ayrıntısı belirlendiği üzere taşınmaza ilişkin ölçekli plan yapılır, taşınmazın maliki belirlenir, vergi beyan ve değeri tespit edilir ve tapuya kamulaştırma şerhi verilmesinin ardından aynı Kanunun 8. maddesine göre idarenin uzlaşma yoluyla satın alma usulünün denenmesi gerekir. Bu yolla anlaşmaya varılamaması halinde, aynı Kanunun 10. maddesine göre idarenin ilgili belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescilini sağlamak amacıyla dava açması gerekir ve ancak mahkemece tescil kararı verildikten sonra idare, kamulaştırmaya konu taşınmaz üzerinde tasarruf edebilir hale gelir. Diğer bir deyişle, olağan kamulaştırma usulünde, asliye hukuk mahkemesi, idare adına tescil hükmü kurmadığı sürece, idarenin taşınmaza el atma ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır.
Acele kamulaştırma usulü ise, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde belirlenen “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacında” veya “aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde” veya “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” başvurulabilen, olağan kamulaştırma usulünden farklı olarak, idare tarafından kamulaştırma işlemlerine ilişkin prosedürün sonuçlanmasını beklemeden, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, yapılacak başvuru üzerine, mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanun'da belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, mal sahibi adına bankaya yatırılması şartıyla, taşınmaz mala el koyma imkanı tanıyan ayrı bir istisnai usul olarak öngörülmüştür. Diğer bir deyişle, Bakanlar Kurulunca acele kamulaştırma kararı alındıktan sonra makul süre içerisinde taşınmaza el konulması amacıyla Asliye Hukuk Mahkemesince ilgili idarenin başvurusu üzerine verilecek el koyma kararı ile, tapuda mülkiyetin el değiştirmesi beklenilmeden el konulan taşınmazdan yararlanma imkanı doğmaktadır.
Dolayısıyla, el koyma kararından sonra, idarenin taşınmazın mülkiyetinin devrini sağlayabilmesi için, kamulaştırma sürecinin diğer aşamalarını, yani olağan kamulaştırma prosedürünün gereklerini yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Şöyle ki; taşınmazın uzlaşma yoluyla satın alınmasının denenmesi, uzlaşma sağlanamazsa, idare tarafından 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davası açılması gerekmekte olup, anılan davada, Mahkemece 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabileceği ihtarını içeren meşruhatlı tebligat üzerine, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının iptali istemiyle görevli ve yetkili İdare Mahkemesinde dava açılabileceği; söz konusu davada, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı ve ilgili taşınmaz malikinin iddialarının anılan davada incelenebileceği açıktır.
Bu anlamda, acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırma usulü arasındaki temel fark, olağan kamulaştırmada ancak süreç sonunda mahkemece tescil hükmünün kurulmasıyla idarece kullanılabilir hale gelen taşınmazın, acele kamulaştırma usulünde, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, sürecin en başında idarece kullanılabilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Görüldüğü üzere, acele kamulaştırma usulü, idareye taşınmazlara olağan kamulaştırma usulüne göre daha hızlı ve kolay biçimde el konulmasını sağladığından, bireyin mülkiyet hakkının korunması bakımından da temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin anayasal ilkelere uygun işlem tesis edilmesi gerekmektedir. İdarelerin kamusal bir hizmetin görülmesinde gecikme yaşanması halinde daha fazla kayba uğramasının önüne geçilebilmesi amacıyla bu istisnai yola başvurması sonucunda, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkından yoksun kalmasına yol açılacağından, hizmetin gerçekleştirilmesinde amaçlanan kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil dengenin bozulmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
Acele kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucunu doğuracak olması nedeniyle kesin, açık, öngörülebilir, belirli koşullar altında usulüne uygun olarak tesis edilmesi gerekmekte olup, olağan kamulaştırma usulünün malike sağladığı tüm güvenceleri ortadan kaldırmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır. (AYM, Ali Ekber Akyol ve diğerleri, B. No: 2015/17451, 16/2/2017)
Bu kapsamda, acele kamulaştırma kararına yönelik yapılacak incelemede, nihai olarak taşınmazın kamuya devrinin gerçekleşmesi planlandığından, öncelikle acele kamulaştırma yoluyla el konulmak istenilen taşınmazın kamusal bir amaca -plan, proje ve bu konuda yetkili makamlarca alınan kamu yararı kararı gibi- özgülendiğinin ortaya konulması gerekmektedir. Burada acele kamulaştırma işleminin kurucu unsuru olan kamu yararının bulunup bulunmadığı hususu ile sınırlı olarak inceleme yapılacak olup, kamu yararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin incelemenin ise, olağan kamulaştırma sürecine ilişkin işlemlere -kamu yararı/kamulaştırma kararı, proje vb.- karşı ilk derece yargı yeri olarak İdare Mahkemesinde açılacak davalarda yapılacağı tabiidir.
Diğer taraftan, acelilik halinin varlığının ortaya konulması, işlemin temel dayanağını teşkil etmektedir. Acelelik halinin varlığından söz edilebilmesi için, idarenin acele kamulaştırmaya konu taşınmaza bir an önce fiilen müdahalede bulunması için olağan usulden ayrılmasının bir zorunluluktan kaynaklandığının, diğer bir ifadeyle gecikmesinde sakınca bulunan bir faaliyetin gerçekleştirilmesinde üstün kamu yararı bulunduğunun ortaya konulması gerekmektedir.
Acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirileceği açıktır.
Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazın acele kamulaştırılmasına yönelik şartların oluşup oluşmadığı, yani acelelik durumunun bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
6326 sayılı Petrol Kanununun 87. maddesinin 2. fıkrası ile; kamulaştırma kararının Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce verileceği, bu kararın aynı zamanda kamu yararı niteliği taşıyacağı, diğer işlemlerin Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılacağı düzenlenmiştir.
Bu durumda; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 40. maddesi uyarınca; 7/3/1954 tarih ve 6326 sayılı Petrol Kanunu ve değişikliklerindeki kamulaştırmaya ilişkin hükümlerin saklı tutulduğu hükmü ile 41. maddesi uyarınca diğer kanunlarda İstimlak Kanununa veya belirli maddelerine yapılan atıfların 2942 sayılı Kanuna veya bu Kanunun aynı konuları düzenleyen madde veya maddelerine yapılmış sayılacağı ve aynı Kanunun geçici 1. maddesinde, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş olan kamu yararı ve kamulaştırma kararlarınin geçerli olacağı hükmü dikkate alındığında, Ülkemizin artan enerji ihtiyacının biran önce karşılanabilmesi ve enerji arzının kesintisiz, sürekli biçimde sağlanabilmesi gerekliliği hususları, Ülkemizin enerji arzına olan ihtiyaç durumu dikkate alındığında, somut olayda olduğu gibi Ülkemizin Ülke ekonomisi için çok önemli bir meta olan petrol kaynaklarının hızlı ve sürekli bir şekilde Ülke ekonomisine kazandırılmasının hedeflenmiş olması nedeniyle, enerji ihtiyacının acil nitelikte olduğu sabit olmakla birlikte, kamu yararının varlığı da açık olduğundan, davaya konu projenin bir an önce tamamlanmasında acelelik halinin bulunduğu sonucuna varıldığından, anılan projenin bir an önce yapılabilmesi maksadıyla uyuşmazlığa konu taşınmaza el konulmasına imkan veren dava konusu acele kamulaştırma kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ... TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen …-TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacılara iadesine,
5. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 15/05/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu