T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/374 Esas - 2023/243
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/374 Esas
KARAR NO : 2023/243
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 07/10/2022
KARAR TARİHİ : 15/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/10/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, parfümcülük ve koku alanında 50 yılı aşkın tecrübeye sahip; ... kökenli konsantre yağlardan yapılmış olan özel kokuları dünya ile buluşturan bir aile şirketi olduğu, iş bu dava tarihi itibariyle, uzun yıllardır ... ... olarak ticari hayatını sürdürmekte olup; ... gibi ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede ... markasının hak sahibi olduğu, davaya konu kararın aksine, inceleme konusu müvekkili şirket markası ve itiraza konu davalı markaları arasında karıştırma ihtimali yaratacak ölçüde herhangi bir benzerlik bulunmadığının ilk bakışta dahi anlaşılmakta olduğu, müvekkiline ait marka temsilinde boyut olarak en büyük ve en üstte konumlandırılmış olması ile ön planda olan unsurun stilize haldeki çentikli O harfi olduğu, bu şeklin normal yuvarlak formdaki bir O harfinin alt tarafına belirgin bir çentik konulması ile stilize edilmiş olup; bu haliyle bir Q harfini yahut bir yer gösterme ikonunu anımsatmakta olduğu, müvekkili şirket markasının kelime unsuru olan ...’nın da, ön plandaki ... unsuru ile aynı tasarım dilinde tasarlanmış olduğu, buna karşılık, davalı şirketin, itiraza mesnet "..." marka temsillerinde ise, sonraki tarihli markanın ve davalı şirketin fiili kullanımlarının kesikli hatlarla stilize edilmiş bir yazı tipi ile stilize edilmiş olduğu, müvekkiline ait markanın son derece ön planda ve ayırt edici bir görsel unsuru haiz olduğu, bu sebeple markalar arasında görsel farklılığın bulunduğu, 03. sınıftaki kozmetik/bakım ürünleri için yapılacak iltibas değerlendirmesinde, görsel unsurların daha çok öne çıkacağı görüşünün kabul edildiği, işitsel anlamda değerlendirildiğinde ise, müvekkili markası ...’nın, Türk ortalama tüketicisi tarafından "...." şeklinde telaffuz edilecekken; davalı şirket markaları "..." şeklinde, yani yazıldığı gibi telaffuz edileceği, bir diş ünsüzü olan T sesi ve damak ünsüzü olan K sesinin, müvekkili markası ile mesnet markaları işitsel olarak son derece farklı kılmakta olduğu, kavramsal olarak bakıldığında ise, ... veya ... markalarının Türk ortalama tüketici tarafından anlaşılabilir bir anlamı bulunmadığı, dolayısıyla huzurdaki dosyadaki iltibas değerlendirmesi kapsamında anlamsal/kavramsal benzerliğin dikkate alınmayacağı, Google aramalarında "..." şeklinde arama yapıldığında direkt olarak ve sadece müvekkili şirket markasına işaret etmekte; başka herhangi bir sonuca rastlanmamakta olduğu, inceleme konusu markalar arasında yapılacak benzerlik değerlendirmesinin, "işaretin bütünlüğü ilkesi" gözetilerek yapılması gerektiği, iltibas incelemesine konu markalar parçalara ayrılarak değil, bir bütün halinde inceleme konusu edilmesi gerektiği, müvekkili şirkete ait başvuruya konu “...” markasının bir bütün olarak ayırt ediciliğinin bulunduğu, koruma kapsamının işaretin bütününü oluşturan izlenim üzerinde gerçekleşeceği, davalı tarafından itiraza konu markaların ise bütünlük ilkesi çerçevesinde müvekkili markası ile benzerlik taşımadığı, davacı müvekkili şirkete ait marka başvurusu ile davalı markalar arasında tüketicilerin herhangi bir ekonomik ve/veya idari bir bağ kurmayacağı ve karıştırma ihtimali ortaya çıkmayacağı, ... marka sicili incelendiğinde, müvekkili şirket marka başvurusu ve mesnet markalar hariç, 03. sınıfta tescil edilmiş ve "..." kelimesi ile başlayan 14 adet marka bulunduğu, müvekkili şirketin "..." markasını davalı şirketin başvuru tarihinden önce kullanmakta olduğu, ilgili markaların herhangi bir iltibas riski olmaksızın ve herhangi bir ihtilaf yaşanmaksızın bir arada var olabildikleri, hal böyleyken, müvekkili markası ile redde mesnet markalar arasındaki farklar da dikkate alındığında, ortada somut ve gerçekçi bir iltibas riskinden bahsedilebilmesinin imkânsız olduğu ve müvekkili şirket markası ile itiraza gerekçe gösterilen markaların aynı anda tescilli olabileceği hususlarını beyan etmekte, ..., ...’nun 10/08/2022 tarihli ve ... sayılı kararının iptaline ve ... sayılı “...” markasının tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 13/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Bütüncül olarak yapılan değerlendirme sonucu dava konusu başvuru markası ile redde mesnet marka arasında karıştırılmaya neden olacak derecede benzerlik bulunduğunun görülmekte olduğu, markaların karşılaştırılması halinde, başvuruya konu marka ile redde mesnet marka arasında yüksek düzeyde işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu ve bütünsel olarak bıraktığı izlenim itibariyle markaların karıştırılma olasılığı bulunduğu, başvuru markasının, beyaz zemin üzerine mavi renkte, “...” ibaresini içerdiği, bu ibarenin üstünde mavi renkte ... unsurunun yer aldığı; itiraza mesnet markaların birinin siyah zemin üzerinde beyaz harflerle, diğerinin beyaz zemin üzerine siyah rekte ve büyük harflerle yazılmış “...” ibaresini içerdiği ve başkaca ..., renk ya da ilave kelime unsuru ihtiva etmediği; başvuru markasının görsel açıdan yeterli düzeyde ayırt edici nitelikte olmadığı, redde mesnet markaların asli/bağımsız unsuru olarak yer alan “...” ibaresinin, başvuru markasının asli unsuru olan “...” ibaresinin başlangıç kısmında birebir yer aldığı, sözcüklerde vurgunun başlangıç kısmında olduğu hususu da göz önüne alındığında markalar arasında işitsel ve kavramsal yönden de benzerlik bulunduğu, başvuru markası ile ret gerekçesi markanın görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere iltibasa yol açabilecek derecede benzer olduğu, taraf markaları arasında küçük farklılıklar olmasının, tüketicilerin işaretler arasındaki benzemeyen unsurları değil benzer unsurları hatırlama eğiliminde oldukları dikkate alındığında, karşılaştırılan ibareler arasındaki yüksek düzeyde benzerliği ortadan kaldıramadığı, markaların bazen portföylerini büyütmeleri ve farklı alanda ve imajla ürünleri göstermek için markayı biraz değiştirmelerinin normal olduğu ve halkın bu markaları doğrudan karıştırabileceği gibi aynı firma tarafından ya da birbiri ile ilişkili firmalar tarafından üretildikleri izlenimine kapılarak ürünleri aynı ve/veya benzer işletmenin sanabileceği, esasen markaların bütüncül olarak bıraktığı genel izlenim itibariyle mevcut farklılıkların küçük olduğu ve markaları birbirinden ayrıştırmaya yeterli olmadığı, mal ve hizmetlerin aynı işletmeye ait olduğunu ve/veya iktisadi ya da idari olarak bağlantılı işletmeler tarafından üretilmiş olduğunu düşünebilecekleri, bu itibarla başvuru markasının yeterli düzeyde ayırt edici nitelik taşımadığı, başvuru markası kapsamında tescili talep edilen mallar/hizmetler ile redde konu mallar/hizmetler aynı/aynı tür ve benzer mahiyette olduğu, bu itibarla SMK 6/1. maddesi hükmü çerçevesinde ortalama dikkat sahibi tüketici kitlesi üzerinde markaların aynı ticari kaynaktan geliyor oldukları ya da marka sahipleri arasında iktisadi ve idari bir bağ bulunduğu izlenimi oluşabileceği ve bu durumda ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin söz konusu olacağı, davacı vekilince başvuru konusu markanın, redde mesnet markaların başvuru tarihlerinden önce müvekkili tarafından kullanıldığı ifade edilmişse de; 6769 sayılı SMK’nın 6/3. madde hükmünden anlaşılacağı üzere tescilsiz kullanımın, “başvurularla ilgili nispi ret sebebi” olarak düzenlemiş olduğu, buna göre bir işaretin marka olarak tescilsiz kullanımının, kişiye üçüncü kişilerce yapılan marka tescil başvurusuna itiraz etme ya da markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etme hakkı tanımakta olup; önceye dayalı kullanım nedeniyle kişiye kendi markasını tescil ettirme hakkı vermediği, davacı tarafça başka Kurum kararları örnek olarak sunulmuş ise de; her somut olayın kendi özgün koşullarına göre değerlendirilmesi esas olup; başka markalar hakkında verilmiş kararların emsal kabul edilmesi ve hükme esas alınmasının mümkün olmadığı, davacı vekilince dava dilekçesinde ... sayılı marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına karar verilmesi talep edilmiş ise de iş bu talebin yasal dayanağı bulunmadığı, mahkemece idarenin yerine geçme anlamı taşıyacak şekilde, idari işlem niteliğinde karar verilemeyeceği, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı ... vekili 07/11/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin toplamda 80 ilde bulunan sayısı 650’yi aşan ‘...’ mağazalarının sahibi ve tek yetkilisi olduğu, bu nedenle de sektördeki saygınlığını koruyabilmek, ürün ve hizmet kalitesinden ödün vermemek ve bunları zedeleyebilecek her türlü taklit olayından kendisini koruyabilmek amacı ile uzun yıllardır ticaret hayatında kullandığı “...” markasını üçüncü kişilere karşı hukuksal koruma sağlamak için ... nezdinde tescil ettirerek 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerine göre koruma altına aldırmış olduğu, müvekkilinin ''...'' markaları mağazalarında uzun yıllardır satışta olup geniş tüketici kitlesi tarafından tanınan ve bilinen markalar olduğu, ''...'' marka çeşitli ürünlerin müvekkili şirket ... ile özdeşleşmiş olduğu, ...’in kişisel bakım mağaza zincirlerinin başında gelen mağazalardan olduğu ve bu sayede “...” ifadesine yıllarca süren emek sonucunda bugünkü tanınırlık düzeyine getirmiş olduğu, davaya konu “...” ibareli marka başvurusunda müvekkilinin markası olan “...” ifadesinde yer alan ibare fonetik, görsel, anlamsal ve işitsel olarak bire bir denecek seviyede aynı kullanılmış olduğu, davaya konu marka başvurusunun aynı zamanda müvekkili firmanın faaliyet gösterdiği sınıfta başvurusunu yapmış olduğu, müvekkili şirkete ait “...” markalarının bir devamı, serisi gibi algılanmakta olduğu, bunun sonucunda yıllarca süren büyük emek ve uğraşlarla markayı çeşitli ürünlerle ...’nin her yerindeki tüketici nezdinde belli bir tanınmışlık düzeyine getiren müvekkili şirketin tanınmışlığından haksız fayda sağlanılmasının kaçınılmaz olduğu, başvuru sahibinin müvekkilinin markalarına bu derece benzerlik yaratarak müvekkilinin tanınmışlığından bilinirliğinden yatırım ve emeğinden haksız yararlanıyor/yararlanacak olduğu ve müvekkili şirket için geri döndürülemez sonuçlar doğuracağı, müvekkili şirkete ait ''...'' ibareli markaların kendilerine özgü kombinasyonları ile 04.05.2016 tarihinden beri ... nezdinde korunmakta olduğu, davaya konu itiraz edilen markanın müvekkilinin faaliyet gösterdiği kişisel bakım ürünleri ve temizlik ürünleri bakımından benzerlik taşımakta olduğu, başvuru konusu markanın hem müvekkili markası ile benzer hem de kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı olduğu, bu sebeple davaya konu markanın tescil edilmesi halinde başvurunun müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağı, “...” gibi tek kelimeli markaların ayırt ediciliğinin tespitinde, markanın ihtiva ettiği kelimelerin tamamı itibariyle bir bütün olarak ilgili tüketici kesimi üzerinde bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiği, müvekkiline ait olan “...” markaları ile dava konusu marka da tek kelimeden oluşmakta olduğu ve iki marka arasında sadece bir ek (-tica) farkı olduğu, markalar arasında okunuş itibari ile işitsel benzerliğin bulunmasının yanı sıra müvekkiline ait “...” markaları ile başvuruda bulunan “...” markası, genel izlenim, kavramsal/anlamsal bakımdan da iltibasa sebebiyet verecek derecede aynı olduğu, ek olarak müvekkiline ait olan “...” markasının “...” markasının kısaltılmış hali olduğu izlenimi vermekte olduğu, itiraz sahibinin itirazında “...” markasının uluslararası markette söz sahibi markalardan olduğunu ve yerel bir marka olmadığını belirtmiş olduğu, uluslararası anlamda dünya çapında tanınmış ve kullanılmakta olan bir marka olması sebebiyle bu husus öne sürülmüşse de ... nezdinde ... başvuru numaralı “...” markasının tescili ile “...” markasının ... pazarına girişinin amaçlandığı, “...” markasının tescil edilmesi durumunda ...’de de anılan ve satışa hazır bir marka olacağından müvekkili şirkete ait “...” markası ile karışma ihtimalinin çok yüksek olduğu, müvekkili şirketin marka sicilinde tescilli iş bu markalarını korumakta hukuki yararı olduğunun açık olduğu, davaya konu markanın tescil edilmesi halinde de müvekkilinin uzun yıllar boyunca büyük emeklerle tüketici nezdinde belli bir tanınmışlık seviyesine ulaştırdığı isminden başvuru sahibince haksız bir yarar sağlanmış olacağı, bu şekilde tescillere izin verilmesi halinde ise müvekkiline ait ... markası ve onunla özdeşleşmiş ürün ve hizmetlerin zedeleneceği, dava dilekçesinde “...” markasının, müvekkili şirkete ait “...” markasının tescil tarihinden daha önce alınmış uluslararası tescillerinin olmasını gerekçe göstererek dava dilekçesini hazırlamış ise de bu hususun hatalı olduğu, karşılaştırılan markalar arasında öncelik sonralık ilişkisinin mevcut olduğu, aynı veya aynı tür mal veya hizmetler için daha önce tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri için başvuru yapılması durumunda, bu iki markanın tüketiciler tarafından ayırt edilmesi mümkün olmayacağı, 5/1(ç) bendinin, bu durumdaki başvuruların reddedilmesi gerektiğini düzenleyerek meydana gelebilecek karışıklıkların önüne geçmeyi amaçlamakta olduğu, 6769 sayılı SMK’da mülkilik ilkesi hakim olup korumada mülkilik ilkesini korunmuş olduğu, kural olarak; marka, hangi ülkede tescil edilmiş ise yalnızca o ülkede korunacağı; ...’deki tescile dayanarak ... dışında markanın kullanılması önlenemeyeceği; yabancı bir ülkedeki tescile dayanarak, ...’de hak iddia edilemeyeceği, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait ... sayılı "...+..." ibareli marka başvurusu ile redde mesnet alınan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet alınan markalar arasında "birlikte var olma" koşulunun oluşup oluşmadığı, davacı yanın gerçek hak sahipliği iddiasının nispi tescil engelini bertaraf etme kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, özel veya teknik hususların tespiti bakımından bilirkişi raporu alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının "...+..." ibareli, 03.sınıf emtiaların tescili amacıyla 12.05.2021 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka tescil başvurusunda bulunduğu, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 12.07.2021 tarih ve 376 sayılı Resmi Marka Bülteni'nde yayımlandığı, söz konusu yayıma karşı davalı şirketin 03.09.2021 tarihinde ... sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1 hükmü uyarınca itiraz ettiği, davacı şirketin 29.10.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, ...'nca SMK m.6/1 hükmü uyarınca marka tescil başvurusunun reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 25.04.2022 tarihinde itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin 27.05.2022 tarihinde itiraza karşı görüş sunduğu, itirazları değerlendiren ...'nun ... sayılı ... kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 10.08.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; ... ' nun yerleşmiş uygulamasına göre (...) ... kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (...) Eldeki talep de salt ... kararının iptali istemini barındırdığından ... karar tarihi olan 10.08.2022 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka başvurusu kapsamında; 03. sınıfta yer alan tüm malların davalı şirket markalarının tescili kapsamındaki 03. sınıftaki mallar ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir. 03. Sınıfta yer alan mallar ayrıca davalı şirkete ait markaların tescil kapsamında 35. sınıfta 05. Alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… 03. Sınıfta yer alan mallar… mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ile İLİŞKİLİ MAL ve HİZMETLERDİR. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur.
Dava konusu markanın beyaz zemin üzerinde mavi renkte alt kısmı hafif dışarı çıkıntılı “O” harfinden oluşan ... unsurunun alt kısmında mavi renkte harflerle yazılmış “...” ibaresinden oluştuğu, “...” ibaresinde yer alan “O” harfinin üst kısımdaki ... unsuru gibi, “C” harfinin yarım olarak, “A” harfinin ise ters “v” şeklinde karakterize edildiği görülmektedir. Davaya konu marka, kelime ve ... unsurundan oluşan karma bir markadır. Kelime ve şekillerin birlikte kullanıldığı markalarda ayırt edici niteliği haiz kelimeler, tüketiciler tarafından daha kolay hatırlanan ve zihinde kalan unsurlar olarak kabul edilmekte, ancak ... unsurunun baskınlığı ve ayırt ediciliği gibi faktörler incelemede önem arzetmektedir. Davaya konu markada yer alan ... unsuru boyut olarak daha ön planda olsa da, söz konusu ... unsurunun kelime unsurunun ilk harfine işaret etmesi ve tüketicinin sıklıkla karşılaşabildiği türden bir ... olması nedeniyle, markaya yeterince ayırt edicilik katmadığı, markanın esas unsurunun “...” ibaresi olduğu düşünülmektedir.
Davalıya ait redde mesnet markalardan ... sayılı marka siyah zemin üzerinde beyaz renkte kesikli harflerle yazılmış “...” ibaresinden, ... sayılı marka beyaz zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleriyle yazılmış “...” ibaresinden meydana gelmektedir. Davalı markaları herhangi bir ek kelime veya ... unsuru içermemekte, markaların asli ve baskın unsurunun “...” ibaresi olduğu görülmektedir. Söz konusu ibare ...’de bir karşılığı bulunmayan bir kelime olduğundan, ayrıca ...’de yaygın olarak bilinen bir yabancı dile ait sıklıkla kullanılan bir kelime olmadığından orijinal nitelikte, ayırt ediciliği yüksek bir ibaredir.
Görsel bakımdan yapılacak incelemede; davalıya ait ayırt ediciliği yüksek “...” ibaresinin dava konusu markanın başlangıcında yer aldığı, özgün nitelikteki ve ayırt ediciliği yüksek “...” ibaresinin her iki markada da ortak olduğu, dava konusu markanın bu ibareyi kelimenin başlangıç kısmında içerdiği ve 9 harfli “...” ibaresinin ilk 5 harfinin birebir aynı olduğu, bu ibarenin devamında herhangi bir anlamı bulunmayan “...” ibaresinin eklenmiş olduğu görülmektedir. Bilindiği üzere, kelimelerin başlangıç kısmında yer alan harflerinin aynı olması durumu, görsel açıdan işaretlerin benzerlik düzeyini artıran bir husus olarak kabul edilir. Dolayısıyla ...-... ibarelerinin ortalama tüketici nezdinde görsel bakımdan benzer olduğu düşünülmektedir.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. Davaya konu marka “...” şeklinde telaffuz edilmekte iken, davalı markaları “...” şeklinde telaffuz edilmekte, markaların ilk seslerinin/hecelerinin birebir aynı olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, tüketiciler genellikle markaların başında yer alan sesleri/heceleri hatırlama eğiliminde olup, ibarenin ilk kısmına, diğer kısımlarına nazaran daha büyük dikkat vermektedir. Bu şekilde yapılacak değerlendirmede, kelime markalarının başlangıç kısmındaki benzerliğin tüketicilerin markaları benzer bulmasında önemli bir etken olduğu, farklılıkların ise markaların tüketicilerce benzer bulunması ihtimalini azalttığı bilinmekte ve bu bağlamda taraf markalarının işitsel bakımdan benzer olduğu düşünülmektedir.
Kavramsal (anlamsal) bakımdan yapılacak incelemede; gerek davalıya ait “...” ibareli markaların gerekse davaya konu markada yer alan “...” ibaresinin bilinen herhangi bir anlamı bulunmadığı, bu bağlamda taraf markaları arasında kavramsal bakımdan ortalama tüketici kesimi nezdinde farklı çağrışımların oluşmayacağı, tüketicinin her iki markayı da anlamsız sözcükler olarak algılayacağı düşünülmektedir.
Sonuç olarak, yapılan inceleme neticesinde görsel ve işitsel bakımdan ortalama düzeyde tüketici nezdinde bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle taraf markaları arasındaki benzerlik dikkate alındığında, davaya konu marka başvurusu ile davalı şirket markaları arasında başvuru kapsamında yer alan tüm mallar bakımından 6769 Sayılı Kanun m. 6/1 anlamında işletmeler arasında bağlantı kurulması olasılığı ve ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yan, dava konusu marka başvurusunun tescil başvurusundan önce de kullanıldığını, başvuru markası ile redde mesnet markaların piyasada birlikte var olduklarını iddia ettiğinden; somut olayda "birlikte var olma" dolayısı ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bertaraf edilip edilmediği hususu da incelenmiştir.
İlk kullanılmaya başlandıkları noktada karıştırılma tehlikesi yaratabilecek nitelikteki markaların, uzun yıllar piyasada kullanılması ve hukuki bir çatışmanın gündeme gelmemesi halinde, tüketicilerin de ilgili markaları ayırt edebildiği ve bu noktada karıştırılma tehlikesi yaratmayacağı kabul edilmektedir. (Bkz; ... )
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ilk unsur; tarafların uzun bir dönem boyunca piyasada çatışma yaşamaksızın birlikte var olmasıdır. Tarafların hali hazırda karşı tarafın kullanımını bilmesi ya da bilmemesi, iş bu doktrin bağlamında önem arz etmez. Esas olan, çatışma yaşanmaksızın, uzun bir döneme yayılmış aktif bir kullanımın gerçekleştirilmiş olmasıdır. Piyasada uzun süre barış içinde var olunduktan sonra ortaya çıkan ihtilaflar, durumun barışçıl şekilde var olma olarak nitelendirilmesine engel olmaz.
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ikincil unsur; gerçekleştirilen uzun süreli yoğun kullanım neticesinde, markaların piyasada ayırt edilebilmesidir. İlgili kullanımın belli bir yoğunluğa ulaşması ve markaların farklılığını ortaya koyması gerekir (...).
... sayılı kararında da;"Dairemizin daha önceki bir çok kararına konu olan ve Öğretide “birlikte var olma” olarak tanımlanan ilke (...) uyarınca, itiraza gerekçe markanın tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler yönünden, anılan markaya kural olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olan bir işaretin uzun yıllar marka olarak kullanılması, kullanımın sürekli ve yoğun şekilde olması ve kuvvetli tanıtımla markanın ayırt edici kılınması, buna karşılık tescilli marka sahibinin marka başvuru tarihine kadar niza çıkarmaması halinde her iki markanın uzun yıllardır barış içinde birlikte var oldukları ve artık tescilsiz markanın başvuru tarihi itibariyle kullanım sonucu ayırt edici hale geldiğinin ve markalar arasında karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceğinin kabulü gerekir. Önceki markanın sahibince kullanılmaması halinde, markanın kullanım sonucu ayırt edici kılınmasının daha kolay olacağının da kabulü gerekir." şeklinde değerlendirmede bulunularak, birlikte var olma ilkesinin uygulama alanı açıklanmıştır.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda marka işlem dosyası ile sınırlı olarak yapılan incelemede; gerek davacı tarafın gerekse davalı tarafın markasal kullanımlarını gösterir bir belge dosya kapsamında bulunmamaktadır. Birlikte var olma ilkesinin somut olay bakımından mevcut olup olmadığının incelenebilmesi için, ... Kararlarında da ifade edildiği üzere, “uzun yıllar marka olarak kullanılması”, “kullanımın sürekli ve yoğun şekilde olması”, “kuvvetli tanıtımla markanın ayırt edici kılınması” gibi hususların irdelenmesi gerekmektedir.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı şirketin dosya kapsamına “...” markalı parfüm ürünlerine ait katalog örneği, ürünlerin .... adreslerindeki şirketlere gönderimine ilişkin konşimentolar, gümrük belgeleri ve 2016, 2018 ve 2021 yıllarına ait birkaç adet fatura örneği sunmuş olduğu, söz konusu delillerin “...” markasının davacı şirket tarafından 03. Sınıfta yer alan mallarda ...’de (mülkilik ilkesi uyarınca) uzun yıllardır, sürekli ve yoğun şekilde kullanıldığını ve kuvvetli tanıtım ile ayırt edici hale getirilmiş olduğunu kanıtlamadığı, davacının yurt dışında yapmış olduğu markasal kullanımların mülkilik ilkesi uyarınca iş bu davaya konu marka başvurusu bakımından etkisinin bulunmadığı tespit edilmiş, izah edilen gerekçelerle; "birlikte var olma" koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar gerçek hak sahipliği iddiasını ileri sürse de, bu husus somut olayda davalı kurumun SMK m.6/1 hükmü uyarınca tespit ettiği nispi tescil engelini bertaraf edecek kabiliyette değildir. Davacı yanın bu iddiası, redde mesnet markaların hükümsüzlüğü davasında veya redde mesnet marka başvurularının tescili aşamasında itiraz veya hükümsüzlük sebebi olarak ileri sürülebilirse de, somut olaydaki gibi dava konusu marka başvurusu bakımından davalı ...'in SMK m.6/1 hükmü uyarınca redde mesnet markaları baz alarak yaptığı değerlendirmede bu hususları değerlendirme yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 205,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.948,92 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı ... tarafından yapılan 62,70 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ...'ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/05/2023
Katip ...
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!