T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/321 Esas
KARAR NO : 2023/212
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 01/09/2022
KARAR TARİHİ : 05/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 01/09/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin temellerinin, küçük bir işletme olarak 1978 yılında ...'da atılmış olduğu, ...'ye ithal çayı getiren ilk firma olan ... Gıda’nın, 1990'lı yılların başında dağılan eski ... 'ne ... götüren ilk özel sektör kuruluşu olduğu, bugün .... gibi ülkelerde markalarıyla ciddi varlık göstermekte olduğu, ... pazarında ise girişimlerinin devam etmekte olduğu, ... gibi yeni markalarıyla farklı gıda alanlarında çok başarılı ve kaliteli markalar sunmaya devam etmekte olduğu, “...” ibaresinin ilgili sektörde müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanılmış olan bir ibare olduğu, kullanıldığı ilk günden bu yana yatırımlar yapılmış ve bu uğurda maddi ve manevi emek harcanmış olduğu, müvekkilinin “...” ibaresi ile özdeşleştiği ve kullanım sonucu da ayırt edicilik kazandırdığı, “...” markasının ...’nın 19.09.2016 tarih ve ...sayılı tutanak ile ... tescil no ile özel koruma altında bulunan tanınmış bir marka olduğu, müvekkili şirketin “...” ibareli markalarını, ticaret unvanında da çok uzun yıllardır kullanagelmekte olduğu, müvekkili adına tescilli olan “...” markasının müvekkilinin aynı zamanda ana markası olması nedeniyle 60’tan fazla tescilli markası ve başvurusu bulunmakta olduğu, söz konusu markanın 1992 yılından itibaren aktif olarak kullanılması nedeniyle müvekkili firma ve unvanı ile özdeşleştiği gibi özellikle gıda sektörünün 01, 03, 05, 07, 08, 09, 11, 16, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 29, 30, 31, 32, 33, 35, 36, 38, 41, 43, 44, 45. sınıflarda ve bu ürünlerin tüketiciye sunulduğu 35. sınıfta dahil olmak üzere bir tanınmışlığa, üne ve marufiyete sahip tescilli bir marka olduğu, müvekkili şirketin “...” markası üzerinde üstün ve öncelik hakkının mevcut olduğu, itiraza konu, ... başvuru numaralı “...” ibareli marka başvurusunun ise 29, 30, 43. sınıf için yapılmış olduğu, müvekkiline ait “...” markaları ile itiraza konu “...” esas unsurlu “...” markasının görünüş, renk, okunuş ve telaffuz açısından birebir aynı olduğu, bu benzerliğin her iki marka arasında irtibat bulunduğu kanısını uyandırmaya yeterli olduğu, bu bakımdan iki markanın aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, itiraza konu marka müracaatı olan “...” ibaresinde, müvekkili markası olan “...” ibaresinin başındaki “B” harfinin “N” harfi ile değiştirilerek ve sonuna hiçbir ayırt ediciliği olmayan, hizmet/emtia/vasıf teşkil eden genel bir ibare olan “...” ibaresi eklenerek farklılık yaratılmaya çalışılmış olduğu, “...” ibaresi doğal demek olup genel bir ibare olduğu ve markaya hiçbir ayırt edicilik katmadığı, aksine müvekkili markasını hatırlatmakta olduğu, bu durumda itiraz konusu markanın müvekkili markası ile iltibasa sebebiyet verdiğinin açık olduğu, itiraza konu olan “...” markasının görsel olarak müvekkili markası olan “...” markasından herhangi bir ayırt edici vasfa sahip olmadığı gibi işitsel olarak da farklılık içermediği, itiraz konusu marka ile müvekkili firma markasının telaffuzu ve kulakta bıraktıkları etkinin birebir aynı olduğu, bu durumun işitsel olarak iltibasa neden olduğu, itiraza konu markanın müvekkili markasından işitsel anlamda da bir ayırt ediciliği bulunmadığı, aksine doğrudan müvekkili markasını çağrıştırmakta olduğu, müvekkili tarafından “...” ibaresi üzerinde birkaç harf değiştirilerek veya yan unsurlar eklenerek oluşturulmuş ve tescil başvurusu yapılan neredeyse tüm markalara itiraz edilmiş ve Kurum tarafından itirazların kabul edilmiş olduğu, “...” marka başvurusunun ilgili sınıflarda müvekkili firma markası olan “...” ile aynı olduğundan, iltibas yaratacak şekilde olduğundan ve yine halkı yanıltacak mahiyette olduğu, tüketici nezdinde “...” ibaresi müvekkili firmanın bir alt veya yan markası olarak algılanacağı ve söz konusu firmanın sebepsiz zenginleşmesine yol açacak mahiyette olduğu, ayrıca iş bu markanın tescil işlemi ile müvekkili firmanın markasının itibarının zarara uğrayacağı ve haksız rekabetin vuku bulacağı, itiraza konu “...” ibareli marka başvurusu sahibinin, aynı sektörde bulunan ve tescilini talep ettiği markanın ayırt edilemeyecek benzeri olan müvekkiline ait ‘’...” ibareli markaları bilmediğinden bahsedilemeyeceği, bu sebeple itiraza konu marka başvurusunun kötü niyetle yapılmış olduğu, müvekkilinin “...” markasının tanınmış marka olup, bilinirliğinin üst düzeyde olduğu, ulusal görsel ve işitsel yayınlarda reklam kampanyaları ile bilinirliğini daha da artırmakta olduğu, müvekkili şirketin tüm dünya genelinde ... pazarında önemli bir yer edinmiş olduğu, bu durumun ... verilerinde de görünmekte olduğu, müvekkilinin ... ana markası ve seri markalarını desteklemek amacıyla, birçok promosyon malzemesini tüketiciye birebir sunarak ve de televizyon reklamlarına ciddi rakamlar ödeyerek (...) ürünlerin reklamını yapmakta ve sponsorlukları devam etmekte olduğu, müvekkilinin ana markası olan ... markası ve seri markalarının önüne ya da arkasına gelecek eklerle kullanılmasının müvekkilinin ticari hayatına önemli ölçüde maddi ve manevi zarar vereceği hususlarını beyan etmekte, ...kararlarını emsal göstermekte ve ... 'nun 22.07.2022 tarih ve ... sayılı kararının iptaline ve ... sayılı marka başvurusunun tescil edilmiş olması halinde hükümsüzlüğüne, tescil aşamasında ise dava sonuna kadar “...” markasının tescilinin durdurulmasına ve de davalının, marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulması ile markanın üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 09/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda ... tarafından yapılan inceleme neticesinde, başvuru konusu ... sayılı ibareli marka ile itiraz gerekçesi markaların ihtiva ettikleri tüm unsurlarla birlikte yarattıkları bütüncül algı itibarıyla görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine varılmış olduğu, zira, başvuru konusu markanın, siyah renkte ve düz yazı karakterleriyle yazılmış “...” ibaresinden müteşekkil olduğu, başvuru konusu markanın herhangi bir anlam ihtiva etmezken, davacı markalarının esas unsurunu oluşturan “...” ibaresinin, “... alfabesinin ikinci harfi; Bir burcun ikinci parlak yıldızı; Bir atom veya atom grubunun bileşimde alabileceği durumlardan biri, iki veya daha fazla eşiz bileşimden biri” gibi anlamlara gelmekte olup, ülkemizde yaygın olarak kullanılan bir sözcük olduğu, davalı şirketin, “...” ibaresini bölünmez bir bütün olarak, bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullanmış olduğu, başvuruya konu “...” ibareli markanın bir bütün olarak algılama yaratmakta olduğu, başlangıç harfinin, itiraza dayanak “...” markalarından farklılık arz etmekte olduğu, ilk harfin farklılığı ve devamında ihtiva ettiği “...” ibaresinin, markaları gerek görsel gerekse fonetik olarak birbirinden farklı kılmakta olduğu, markalar arasında işitsel ve şekilsel açıdan iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik bulunmadığı, başvuru konusu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bazı harfleri ortak olarak içermekle birlikte; markaların ihtiva ettiği farklı tali unsurlar, renk ve şekil unsurları, markaların görsel ve işitsel olarak belirgin biçimde farklılaşması, çekişme konusu malların hitap ettiği uzmanlaşmış tüketici kesiminin dikkat düzeyinin ortalamanın üzerinde olması gibi hususlar birlikte göz önüne alındığında, markalar arasında iltibas ve karıştırılma ihtimalinin doğmayacağı, davacı vekilinin iddialarının aksine, markaların, yazılış, okunuş ve anlam itibarıyla 6769 sayılı SMK m.6/1 anlamında benzer bulunmadığı, davalı markasının, toplu olarak bıraktığı intiba dikkate alındığında davacı markaları ile çok farklı olduğu ve iltibas ihtimalinin doğmasından bahsetmenin imkansız olduğu, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibaın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığı, söz konusu iki marka örneğinin, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma olasılıkları bulunmadığı, huzurdaki dava ile benzer mahiyette olan ve ... Gıda San. ve Tic. A.Ş.’nin davacı olduğu emsal mahiyetteki bir davada, ... Mahkemesi’nin 05.03.2019 tarih ve ... sayılı kararı (EK) ile, diğer davalıya ait başvuru ile davacıya ait “...” ibareli markaların iltibasa neden olabilecek bir benzerlik taşımadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve anılan karara karşı yapılmış olan istinaf başvurusunun ... sayılı kararı ile reddedilmiş olduğu, her marka için 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde belirtilen risklerin mutlaka oluşacağı kanaatine doğrudan varılamayacağı, bu risklerin varlığının davacı tarafından ispatının gerektiği, bu durumu ispatlayacak bir delilin ise mevcut davada bulunmadığı, başvuru konusu markanın tescili veya bu ürünlerle ilgili olarak kullanımı halinde 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkacağına ilişkin olarak da, itirazda, davacının tanınmışlığını ileri sürdüğü markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller, argüman ve savlar sunulmadığından, başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığı, başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösterir kanıtlar itiraz ekinde sunulmadığından ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet iddiasının yerinde görülmediği, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı ..., davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmışlardır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı ... Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait ... sayılı "..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şahsın 08.01.2021 tarihinde "..." ibareli, 29, 30 ve 43.sınıfta bulunan mal ve hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, ... sayılı sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.03.2021 tarih ve 368 sayılı ...'nde ilan edildiği, davacı şirketin 11.05.2021 tarihinde SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında "..." ibareli markalarını mesnet göstererek yayına itiraz ettiği, itirazın incelenmesi sonucunda .... reddine karar verildiği, davacının 27.12.2021 tarihli karara yeniden itiraz dilekçesi ibraz ettiği, yapılan itirazı değerlendiren ...nun ... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 25.07.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 24.02.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı ...'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, ... izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. ... değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; ... kararının iptali talebi ve hükümsüzlük talebi bakımından yapılan incelemede davaya konu marka başvurusu kapsamında; 29, 30 ve 43. Sınıflarda yer alan tüm mal/hizmelerin davacı markalarının tescili kapsamındaki aynı sınıflardaki mallar/hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte davacı şirkete ait bir kısım markaların tescili kapsamında 35. sınıfta 05. Alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… İLK 34 SINIFTA YER ALAN TÜM MALLAR… mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri davaya konu markanın başvuru kapsamında 29 ve 30. sınıflarında yer alan emtialar ile İLİŞKİLİ MAL ve HİZMETLERDİR. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur.
Dava konusu marka; beyaz renkte zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleriyle yazılmış “...” ibaresinden oluşmaktadır. Söz konusu marka, herhangi bir şekil unsuru içermemekte, iki kelimeden oluşmakta, ancak ...’de “...” anlamlarına gelen... “...” ibaresinin markaya ayırt edicilik katmayan, başvuru kapsamında yer alan mal/hizmetleri tanımlayıcı, ticaret hayatında sıklıkla kullanılan bir ibare olması nedeniyle markada tali unsur konumunda olduğundan markanın asli ve baskın usurunun “...” ibaresi olduğu görülmektedir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar "..." ibareli, bu ibareye eklenen ek şekil ve harf ya da kelime unsurları türevleri ve "..." ibaresini içermeyen "..." gibi ibarelerden oluşmaktadır.
Taraf markaları ... olarak karşılaştırıldığında; "..." esas unsurlu marka ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, "..." ibaresinin dört harften oluşan kısa bir marka olduğu, ortalama tüketicilerin kelimelerin başlangıç kısımlarına, diğer kısımlarına nazaran daha çok dikkat ettiği, davaya konu markanın baş harfinin davacı markalarından farklı olduğu, davacının "..."lı markalarının bilinen anlamlarının bulunduğu, ancak "..." ibaresinin ortalama tüketici kesimi nezdinde anlamsız bir sözcük olarak algılanacağı, kavramsal olarak bu nedenle markaların hemen ve ilk bakışta farklılaştıkları, buna göre; daha önce itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu "..." markasını davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu bu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak ... bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, ... bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirkete ait “...” ve “... ...” ibareli markaların tanınmış olduğu iddiasına ilişkin sunmuş olduğu deliller incelenmiştir. Davacı şirket tarafından sunulan dokümanlardan “...” markalarının davaya konu markanın başvuru tarihi itibariyle özellikle “...” emtialarında tanınmışlığı bulunduğu kanaatine varılmıştır. Söz konusu “...” ibareli marka ayrıca ... tarafından ... sayı ile “...” emtialarında tanınmış marka olarak korunmaktadır. Ancak “...” ibaresinin farklı sahipler tarafından çeşitli mal ve hizmetlerde tek başına veya ek kelime unsurlarıyla sıklıkla kullanılan bir ibare oluşu ve bu bağlamda düşük ayırt ediciliği de dikkate alındığında söz konusu tanınmışlığın davacı şirket ile sıkı sıkıya bağlı, toplumun büyük bir kesimi tarafından herhangi bir mal veya hizmet üzerinde farklı kelime veya şekil unsurları ile birlikte görüldüğünde refleks halinde ilişkilendirebilecek düzeyde bir tanınmışlık olmadığı, baş harfinde farklılık olan “...” şeklinde oluşturulmuş davaya konu marka ile davacı markaları arasında işaret benzerliği bulunmadığından, davalının başvuruya konu markasının davacının tescilli markasından haksız yarar sağlaması, davacı markasının itibarına zarar vermesi, ayırt ediciliğini zedelemesi gibi durumların ortaya çıkacağına ilişkin kanaat oluşmamıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (...)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı ... kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ...'e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 472,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.190,32 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı ...'un yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde .... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/05/2023
Katip ...
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!