WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/278 Esas - 2023/251
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/278 Esas
KARAR NO : 2023/251

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 29/07/2022
KARAR TARİHİ : 17/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/07/2022 tarihli dava, 05/09/2022 ve 11/11/2022 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin 1961 yılından bugüne özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler vs. ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait “...” markasının ... nezdinde tanınmış marka olarak kabul edildiğini, yine bu markanın ... nezdinde 23.02.2000 tarih ve ... no ile tescil edildiğini, davalı şirketin ... sayılı “... ... ...” ibareli marka başvurusunun yayınına müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazlarının davalı Kurum tarafından reddedildiğini, ret kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin “...” ibaresini ilk kez 1986 yılında tescil ettirdiğini ve kullanmaya başladığını, müvekkili şirkete ait “...”, “...”, “...” ibareli bir çok markası bulunduğunu, müvekkili şirketin bu ibareleri içeren markalarını taşıyan ürünleri yedi kıtaya ihraç ettiğini, yoğun reklam ve tanıtım faaliyetleri sonucu müvekkili şirket markalarının tanınmış marka statüsü kazandığını, müvekkili şirketin ibareye yoğun ve sık kullanım yoluyla ayırt edici vasıf kazandırdığını, ortalama tüketici kitlesi nazarında yapılan araştırmalar sonucunda “...” ibaresinin müvekkili şirketle özdeş nitelikte bir işaret olduğu sonucuna varıldığını, 2000’li yılların başında “...” kelimesinin halk nazarında bir kek çeşidi olarak karşılık bulmadığını, müvekkili şirketin yatırım ve çabaları sonucunda bu ibarenin bilinir ve tanınır hale geldiğini, dava konusu marka ile müvekkili şirket markalarının aynı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetleri kapsar şekilde tescil edildiğini, markaların yöneldiği tüketici kitlesinin aynı olduğunu, bahse konu tüketici kitlesinin herhangi bir özel niteliği haiz olmadığını, genellikle tercih hakkını saniyeler içerisinde kullandığını, dava konusu marka ile müvekkili şirket markaları arasında yüksek derecede kavramsal, işitsel ve görsel benzerlikler bulunduğunu, dava konusu markada “.../.../...” ibaresinin hiçbir değişikliğe uğramadan yer aldığını, iltibas ihtimalinin kaçınılmaz olduğunu, ortalama tüketicilerin markaları benzer olarak algılayacağını, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait markalar arasına sızabileceğini, dava konusu markanın asli unsurunun “...” ibaresi olduğunu, “...” ibaresinin çatı marka statüsünde olduğunu ve değerlendirmede dikkate alınmaması gerektiğini, davalı şirketin “... ... ...” ibareli fiili kullanımlarına karşılık ... E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda davalının fiili kullanımının müvekkili şirkete ait ... sayılı marka ile karıştırılmaya yol açabileceği yönünde tespitte bulunulduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, dava konusu markanın tescili halinde müvekkiline ait tanınmış markaların ayırt edici karakterine zarar vereceğini ve davalının haksız yarar sağlamasına sebep olabileceğini, müvekkili şirketin “...” esas unsurlu markasının ... numara ile tanınmış marka olarak kayıtlı olduğunu, davalı şirketin dava konusu “...” ibaresini ihtiva eden ... başvuru numaralı bir marka başvurusu daha olduğunu, aynı ibareyi ihtiva eden iki marka başvurusu yapılmasının da davalı şirketin kötü niyetli olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu, “...” ibaresinin 30. sınıf emtia için tanımlayıcı bir ibare olmadığını, müvekkili şirket markalarının zayıf marka olarak değerlendirilemeyeceğini, davalı şirketin “... ...” ibaresini çatı marka olarak kullandığını, bu ibareler altında birçok ürün ürettiğini ve sattığını beyanla; ... ...’nın ... sayılı kararının iptaline ve davalı şirket adına kayıtlı ... başvuru numaralı markanın iptaline, tescili halinde hükümsüz sayılmasına ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 17/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajın; ibarelerin ayırıcı birçok unsuru içeren bütününde odaklandığını, taraf markalarının iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edilemeyeceğini, markaların kavramsal, görsel, işitsel bakımdan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden birbirlerinden farklı markalar olduğunu, başvuru konusu markanın “... ... ...” ibaresinden oluştuğunu, davacı markalarının ise genel olarak yanında “...” ibaresi olan ve farklı ibareler ile şekillerle de kullanılan “...” ibareli markalar olduğunu, dava konusu markanın esas unsurunun “... ...” ibaresi olduğunu, “...” ibaresinin markada tali unsur olarak yer alan ayırt ediciliği düşük tanımlayıcı bir ibare olduğunu, “...” ibaresi “...” ibaresi ile birlikte kullanıldığında ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesi bulunmadığını, SMK 6/5 maddesinde belirtilen şartların somut olayda gerçekleşmediğini, davacının kötü niyete dayalı iddiasının ispat edilemediğini, ... kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili 17/10/2022 tarihli cevap ve 25/11/2022 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin 1944 yılından bugüne üretim yapan çok tanınmış “...” markasının sahibi olan ve ...’nin önde gelen bir şirketler topluluğu olduğunu, müvekkilinin “...” markası ve “...” ibaresi ile beraber çikolatalı bir kek türü olan “...” ibaresini tescil ettirmek amacıyla marka başvurusunda bulunduğunu, davacının iddialarının aksine markalar arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, davacının yalnızca “...” ibaresinden oluşan marka başvurusunun tanımlayıcı ibare olması sebebiyle 30. sınıfta tescil edilemeyeceğine dair ... kararı bulunduğunu, kararda “...” kelimesinin anlamının bir kek çeşidi olduğu ve davacının da bu kelimeyi bir kek cinsi olarak kullanmaya başladığının kabul edildiğini, davacının dava konusu olan “...” ibareli marka hakkında ikame ettiği ... E. sayılı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet konulu davanın reddine karar verildiğini, ilgili kararda “...” ibaresinin jenerik hale geldiğinin hüküm altına alındığını, internet üzerinde “...” ibareleri aratıldığında sonuç olarak bir kek çeşidi olan ürün ve bu ürünü üreten/satan işletmelerin çıktığını, “...” ibaresinin çikolatalı bir kek türü olduğunu, 30. sınıfta yer alan emtia açısından tanımlayıcı bir ibare niteliği taşıdığını, davacı yana ait “...” ibareli markaların ayırt edici niteliği bulunmayan ve tek başına marka olarak tescili de SMK’nın özüne aykırı olan zayıf markalardan ibaret olduğunu, ibarenin kullanımının tek bir kişinin tekeline bırakılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağını, tüketici nezdinde uzun yıllardır ıslak kek ve browninin ayrımı bilindiğinden ve ... isimli keki karşılamak için başka bir ifade de olmadığından bu ibarenin bir kişinin tekeline bırakılmasının mümkün olmayacağını, müvekkili markasının esas unsurunun “... ...” ibaresi olduğunu, markaların tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının “...” ibaresinden oluşan tanınmış herhangi bir marka başvurusunun bulunmadığını, davacının ... sayılı “......” ibareli markasında “...” ibaresinin “...” ile kullanıldığını, davacı markasının dikkat seviyesi yüksek, yetişkin bireylere hitap ettiğini, tüketicilerin dikkati halihazırda “...” ve “...” markaları üzerinde olacağından iki markanın birbiri ile karıştırılmasının mümkün olmadığını, davacı şirketin müvekkili markasında yer alan “...” ibaresinin çatı marka olduğu iddiasının dayanaksız olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait ... sayılı "... ... ..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin marka tescil başvurusu esnasında kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin "... ... ..." ibareli, 30.sınıfta yer alan emtiaların tescili amacıyla 06.03.2020 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.04.2020 tarih ve 346 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 21.05.2020 tarihinde ... sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4 m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 14.09.2020 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, dilekçesinde ... sayılı markalara ilişkin kullanmama def'i ileri sürdüğü, yayına yapılan itirazın ...'nca reddine karar karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 12.04.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 05.05.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren ...'nun ... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 30.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 16.08.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı tarafından mesnet gösterilen ... sayılı marka, dava konusu marka başvurusundan sonraki tarihli olduğundan, ... sayılı markalar yönünden “kullanmama def’i”nde bulunduğu ve iş bu markaların kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetlerin kullanımının ispatlanmasını talep ettiği tespit edilmiştir.
Somut olayda davalıya ait dava konusu markanın başvuru tarihi 06.03.2020’dir. .... sayılı markalar hariç olmak üzere, davacıya ait kullanım ispatı talep edilen diğer markaların dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalının ilgili markalar yönünden “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Marka işlem dosyası incelendiğinde, davacının markaları kullandığını gösterir herhangi bir belge dosyaya sunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, davacıya ait ... sayılı markalar, ... kararının iptali davası bakımından benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı markalarının tamamı 30. Sınıfta tescilli olup, bir kısmı 30. Sınıf emtianın tamamında tescilli iken, bir kısmı 30. Sınıfta kısmi olarak tescillidir. Bilirkişi raporunda yer verilen tabloda, 30. Sınıf bakımından kısmi tescilli markalar, ayrıntılı olarak belirtilmiş olup, açıklama bulunmayan markalar 30. Sınıfın tamamında tescillidir.
Sonuç olarak; dava konusu emtialar, davacıya ait markalar kapsamında aynen yer almakta olup, taraf markaları arasında “emtiaların aynı/aynı tür olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu, kelime ve şekil unsur barındırmayan, “... ... ...” ibaresinden oluşan bir kelime markasıdır. Dava konusu marka başvurusunda yer alan “...” ibaresi, davalının aynı zamanda tanınmış markası ve ticaret unvanının ayırt edici unsurudur. “...” ibaresi ise, anlamlı bir kelime değildir. “...” ibaresi ise, bir çeşit kek türüdür. “...” ibaresinin, 30. Sınıf emtia bakımından, marka vasfı bulunmamaktadır. Bu nedenle, dava konusu marka başvurusunun, esas unsurunun “...” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Davacıya ait markalar, genel olarak “...” ibarelerini içeren, bir kısmının ambalaj görseli ile tescil edilen karma nitelikte markalar olduğu, bir kısmının ise standart birer kelime markası olduğu tespit edilmiştir. Davacı markalarının büyük bir kısmının “...” çatı markasını içerdiği tespit edilmiştir. Davacı markalarında ayrıca “..." gibi tali unsurlu kelimeler ile “mutlu et kendini, şimdi de minilendi, mutluluk büyüdü paylaşmak için” gibi sloganlar yer almaktadır. Davacının salt “...” ve “...” kelimelerinden oluşan markaları da bulunmaktadır.
“...” bir kek çeşididir. “...” ibaresinin, ...’deki doğru yazımı “...” ibaresidir. “...” ibaresinin, “izci küçük kız, iyi huylu peri, yavrukurt” gibi anlamları da bulunmakta ise de, "çikolatalı kek, kuşüzümlü ekmek” anlamı da taşımaktadır (...). Ülkemizde, “çikolatalı kek” anlamı ile yaygın olarak bilinmektedir. Açıklanan sebeplerle, dava konusu markayı gören tüketicilerin, markada yer alan “...” kelimesini marka olarak algılamaktan ziyade, “ürünün çeşidi” olarak algılayacaktır. Nitekim dava konusu markada, marka algısı yaratan diğer unsurlar (..., ...) yer almaktadır. Her ne kadar, davacı markalarının bir kısmı, standart bir yazı karakteri ile yazılmış salt “...” ve “...” kelimelerinden oluşmakta ise de, bu kelimelerin bir ürün cinsini belirtmesi nedeniyle, ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, 3. kişiler tarafından bir kek çeşidini belirtmek üzere kullanılmalarının önüne geçilemeyeceği değerlendirilmektedir. Nitekim, dava konusu marka başvurusununda “...” kelimesi ön plana çıkarılmamış, marka kapsamında marka algısı yaratan kelimelere yer verilmiştir. Dolayısıyla, dava konusu markayı gören bir tüketici, ürünün markasını “...” ve “...” olarak algılayacak, “...” ibaresine ise “ürünün çeşidi” anlamını yükleyecektir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; taraf markalarının emtia sınıflarının aynı/aynı tür emtialardan oluştuğu, davacı markalarının “..., ..., ...” ibarelerini ortak olarak içerdiği, bir kısım markaların salt bu kelimelerden oluştuğu, buna karşın dava konusu markanın esas unsurunun “...” kelimesi olmadığı, dava konusu markada “...” ibaresi çatı markası kabul edildiğinde dahi dava konusu markanın marka algısı yaratan unsurunun “...” ibaresi olduğu, bu ibare anlamlı bir kelime olmadığından ayırt edici niteliğinin yüksek olduğu, buna karşın taraf markalarında ortak unsur olan “...” ibaresinin “çikolatalı kek” anlamını taşıdığı, dava konusu markayı gören tüketicilerin “...” kelimesi nedeniyle davacı markalarından ziyade ürünün çeşidini akıllarına getireceği, her ne kadar davacı markaları salt “...” kelimesinden oluşsa da, taraf markalarındaki “...” kelimesinin ortaklığının markaları benzer kılmaya yetmeyeceği, dava konusu markada “...” kelimesinin ön plana çıkarılmadığı, aksine marka algısı yaratan başka unsurların varlığı nedeniyle, cins, çeşit bildiren kelime olarak markada yer aldığı, somut olayda tanımlayıcı bir ibarenin ortaklığının markaları benzer kılmaya yetmediği, taraf markalarının esas unsur bazında bir benzerlik taşımadığı, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının markalarından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, “...” ibaresi gibi orijinal olmayan bir ibareyi ortak olarak içeren taraf markalarının tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığı, tüketicinin taraf markalarını benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; ... Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (...) Bir markanın ... Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın ...'de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; .... sayılı kararında belirtildiği üzere, ...’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce ...’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde ... ; 20.11.2018 tarih, .... )
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı taraf, dava aşamasında aşağıdaki belgeleri dosyaya sunmuştur:
• Marka tescil belgeleri
• Tasarım tescil belgeleri
• Ürün görselleri
• Ambalajlar
• Sertifikalar,
• Gazete haberleri
• Dergi haberleri
• 2004 tarihli marka araştırma raporları
•... (2012-2014)
• ... Marka Bilinirliği Raporu-2004
• Hukuki Mütalaa
• Mahkeme kararları
• Reklam faturaları
• Gümrük beyannameleri
• Satış faturaları
• Açık hava görselleri
Davacı tarafa ait "..." ibareli marka, 11.11.2014 tarihli başvuru ile .... sayı ile tanınmış marka olarak tescil edilmiştir.
Davacının sunduğu belgeler incelendiğinde, büyük bir kısmının çok eski tarihli belgeler olduğu, ayrıca davacının sunduğu belgelerdeki kullanımın salt “...” ibareli olmadığı, “... ...” olarak markasal kullanımın mevcut olduğu, tanınmış markaya konu edilen görselin de “...” unsurundan oluştuğu, davacıya ait “...” markasının tanınmış olduğu, fakat bu tanınmışlığın “...” ibaresine sirayet etmediği, dava konusu marka başvurusunun, davacıya ait iş bu markaya işaret olarak benzemediği, bu nedenle tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engeli koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (...)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin spekülasyon, engelleme, tuzak, şantaj vb gibi ticari dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan, kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 62,70 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 317,00 TL posta-tebligat masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.086,52 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı ... tarafından yapılan 34,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ...'ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/05/2023

Katip ....
E-imza

Hakim ...
E-imza

UYAP Entegrasyonu