T.C. ... 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
...
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/237
KARAR NO : 2023/228
HAKİM : ... ...
KATİP : ... ...
DAVACI : ... - (Mersis:...)
VEKİLİ : Av. ... - ...
DAVALI : ... (Mersis:...) ...
DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti, Ticaret Unvanının Terkini İstemli)
DAVA TARİHİ : 16/06/2022
KARAR TARİHİ : 25/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/05/2023
DAVA:
Davacı vekili 16/06/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacının tarımsal girdi/gübre üretimi ve limancılık alanında ...’nin en büyük özel kuruluşu ve en büyük ... sanayi kuruluşu olduğunu, ... yılından beri kesintisiz olarak hem kendi ticari faaliyetlerinde hem de iştirakleri vasıtasıyla “...” ibaresini tanıtma vasıtası ve ticaret unvanının ayırıcı unsuru hüviyetinde kullandığını, ... uzantılı alan adının da kendi adına tescilli olduğunu, ayrıca “...” ibaresini esas unsur olarak ihtiva eden seri markalarının ... nezdinde tescilli olduğunu ve davacı adına korunduğunu, yani davacının geçmişte olduğu gibi günümüzde de “...” ismi altında genişlediğini ve büyüdüğünü, davacının iştirakleri, bayileri ve şubeleri vasıtasıyla da geniş bir ürün ve hizmet yelpazesinde kullandığı “...” markasının davacı ile özdeşleşmiş olduğunu, bu markanın tanınmışlığının ... tarafından da kabul edilerek ... sayı ile ilgili sicile şerh edilmiş olduğunu, bütün bu hususların SMK ve TTK hükümleri açısından davacının “...” tanıtma vasıtası üzerindeki gerçek hak sahipliğini kanıtladığını, hal bu iken davalının aynı ibareyi ticari faaliyetlerinde kullanmasının davacının tanınmışlığından faydalanmasına ve haksız bir yarar elde etmesine sebebiyet vereceğini, ayrıca “...” ibaresinin tüketici nezdinde ürün veya hizmetin kaynağını belirtme fonksiyonunu giderek zayıflatacağını, davalının “...” ibaresini ayırıcı unsur olarak ihtiva eden ticaret unvanının 16.06.2017 tarihinde tescil edilmiş olduğunu, bu ticaret unvanının davacının markalarıyla iltibas oluşturacak derecede benzediğini, ayrıca tarafların benzer sektörlerde faaliyet gösterdiğini, bu hususun da davacı ile haksız rekabet oluşturacak niteliğinin olduğunu, davalının kuruluş anında bir çok isim seçme imkanı ve hakkı varken, davacının tescilli ve tanınmış markasının aynısını ticaret unvanının ayırıcı unsuru olarak seçmesinin davalının davacının tanınmışlığından faydalanma yönündeki kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu beyanla davalının davacının tescilli markalarından doğan haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, önlenmesine ve durdurulmasına, davalının ticaret unvanından "..." ibaresinin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması ve davalının ticaret unvanından "..." ibaresinin terkini istemlerine ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Toplanan kanıtlar, dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporu çerçevesinde değerlendirilmiş, buna göre; dava dosyası ve ... marka sicil kayıtlarının incelenmesi sonucunda;
...’den getirtilen ... sayılı marka işlem dosyası incelendiğinde, davacı şirketin "...", "...", "...", "...", "...", "... ...", "...", "... ...", "... ...", "... ...", "...", "...", "... ...", "... ...", "...", "... ...", "... ...", "... ...", "... ..." ibaresinin marka olarak tescili istemiyle ...'e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında ... .sınıftaki emtiasının yer aldığı tescil edildiği görülmüştür.
Davacının Tescilli Markalarından ve Ticaret Unvanından Doğan Haklarının Davalı Tarafından İhlal Edilip Edilmediği Hususunda Değerlendirme
6769 sayılı SMK’nın 29. maddesi, marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri düzenlemiştir. 29. maddesinin (a) bendine göre, 7. maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. 6769 sayılı SMK’nın 7. Maddesine göre de; “... (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması halinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. (3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması halinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya o işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması”.
SMK’nın 29. Maddesinin devamına göre de; aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: “(1) a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak. ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.”.
Bütün bunlara göre; SMK’daki tescilli markaya tecavüz fiillerine ilişkin hükümler açık olup bu hükümlerin “marka sahibinin izni olmaksızın markayı kullanmak” fiilinden doğduğu anlaşılmaktadır. Huzurdaki uyuşmazlıkta ise davacı taraf, davalının markasal kullanımlarına ilişkin hiçbir delil sunmamış, sadece davalının ticaret unvanının tescili hususunun davacının markasal haklarına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Ancak davalının markasal kullanımı tespit edilemediğinden marka hakkına tecavüz koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle dava konusu edilen husus, davalının markasal kullanımları değil, ticaret unvanını tescil ettirmiş olması hususudur. Sırf bir ticaret unvanının tescil edilmesinin marka hakkına tecavüz sayılıp sayılmayacağı hususu, somut uyuşmazlığın özünü teşkil etmektedir.
Bu hususta da; yukarıda yer verdiğimiz SMK m. 7/3(e) hükmü açık olup; “İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması” da, marka hakkı sahibinin önlenmesini talep edebileceği bir fiildir. Ancak; söz konusu madde hükmü, 6769 s. SMK’nın getirdiği yeniliklerden biri olup, ... sayılı ...’nin 10/3d maddesinin iç hukuka aktarılmasıdır. SMK’nın yürürlüğe girmesinden önce, mülga KHK döneminde ..., tescilli bir sınai hakkın ve bu arada tescilli ticaret unvanının tescilli olduğu haliyle ve (sadece) unvan olarak kullanılmasını marka hakkına tecavüz olarak kabul etmiyor idi. Buna karşılık; eğer kullanım ticaret unvanı biçiminde bir kullanım değilse, unvansal kullanım aşılarak, ayırıcı unsur öne çıkarılmak suretiyle marka gibi bir kullanım söz konusu ise bu gibi durumlarda, kullanımın markasal olduğu biçimindeki bir değerlendirme ile bu tür bir aşkın kullanım, marka hakkına tecavüz olarak kabul ediliyor idi. Ancak; bu madde hükmünün; mehaz Direktifin 19. resitalinde yer alan “işaretin mal veya hizmetleri ayırt edecek biçimde kullanılması gerektiği” şeklindeki gerekçesinin, yani hükmün düzenlenme amacının gözetilerek ele alınması gerektiği, zira bu yorumun marka hukukunun genel prensiplerine daha uygun düştüğü düşünülmektedir. Zira; eğer yasa metni olduğu gibi ve katı bir biçimde uygulanırsa, ticaret unvanının tescilli olduğu biçimiyle ve yasal yükümlülük gereği kullanımının dahi marka hakkına tecavüz olarak kabulü gerekecektir. Bu durumda, artık tescilli de olsa marka tescilinden sonra sicile kaydedilmiş bir ticaret unvanının kullanımı, marka tescilinden doğan hakların kapsamında kalacak ve böyle bir kullanım, koşuları varsa marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilecektir. Halbuki; markanın tanımı açık olup; bir işletmenin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işaret” şeklindedir. Bir ticaret unvanı, unvan sahibi işletmenin piyasaya sunduğu ürün veya hizmetlerde markasal hüviyette kullanılmıyor ise, SMK yani marka hukuku kapsamında kullanımının engellenmesi, gerek SMK’nın gerekse ticaret unvanı müessesesinin düzenlendiği TTK’nın ruhuna ve kapsamına aykırı düşecektir. Zira; ticaret unvanı düzenlemelerinin yer aldığı TTK hükümlerine de bakıldığında, TTK’nın 39. Maddesine göre; “Her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır.” 45. Maddeye göre de; “Bir ticaret unvanına ...’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır.” 52. Maddeye göre ise; “Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.” Bu madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere; ticaret unvanı, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibinin, maddi ve manevi tazminat da dahil olmak üzere, çeşitli yasal talep hakları doğmaktadır. Yani; müessesenin düzenlendiği asıl ve genel mevzuatta dahi, ticaret unvanının kullanımının, sadece ticari dürüstlüğe aykırı bir biçimde olması halinde engellenebileceği, ayrıca da önceden tescil edilmiş bir ticaret unvanından ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılmasının yeterli olacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla; ortada başka hiçbir koşul olmadan, bir ticaret unvanının sırf tescilinin, sınai hak müesseseleri kapsamında engellenmesinin, hukuken mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Markasal hüviyette kullanılmayan, yani ürün veya hizmetin üzerine tanıtıcı işaret olarak konulmayan ve sadece ticaret unvanı olarak sicile tescil edilen bir unvanın, markanın fonksiyonlarından birine zarar vermeyeceği, dolayısıyla marka hakkını ihlal etmeyeceği düşünülmektedir. Bu nedenle davacı adına tescilli markalara tecavüz koşulları oluşmadığından bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davalının dava konusu edilen "... ... Sanayi ve Ticaret A.Ş." şeklindeki ticaret unvanının ayırıcı unsurunun “...” ibaresi olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur. Davacının tescilli markalarında da “...” ibaresinin şeklindeki kompozisyon içerisinde, işarete markasal hüviyette ayırt edicilik katan/baskın unsur pozisyonunda veya “...”, "...", "..." şeklinde türemiş halde "...", "...", "...", "..." gibi markasal hüviyette ayırt edicilikleri bulunmayan coğrafi yer adlarıyla birlikte veya düz yazım karakterindeki siyah renkli harflerle yazılmış, yine markasal hüviyette ayırt edicilikleri bulunmayan "...", "...", "..." şeklindeki cins isimlerle/coğrafi yer adlarıyla birlikte kelime markası hüviyetinde kullanıldığı görülmektedir. Davacının bu markalarında da esas unsurun "..." ibaresi olduğu değerlendirildiğinden, dava konusu edilen ticaret unvanı ile davacının tescilli markalarının aynı/benzer olduğu, davalı şirketin ticaret unvanının terkini koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan nedenlerde, davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin ticaret unvanında yer alan "..." ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, fazlaya dair istemlerin reddine, kararın ulusal çapta yayınlanan bir gazetede bir defa ilanına, masrafın davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Davalı şirketin ticaret unvanında yer alan "..." ibaresinin ticaret sicilinden terkinine,
3-Fazlaya dair istemlerin reddine,
4-Kararın ulusal çapta yayınlanan bir gazetede bir defa ilanına, masrafın davalıdan tahsiline,
5-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Kabul red oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine ve aşağıda dökümü gösterilen ve davacı tarafından yapılan 3.982,38 TL yargılama giderinden payına düşen 1.991,19 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Kabul edilen kısım yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde ... aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK'nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ... Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/05/2023
Katip ...
¸
Hakim ...
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,90.-TL
Posta Masrafı 509,48.-TL
Bilirkişi Masrafı 3.300,00.-TL
Toplam 3.982,38.-TL
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!