T.C. ... 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
...
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/215
KARAR NO : 2023/209
HAKİM : ... ...
KATİP : ... ...
DAVACI : ... - (T.C.:...) ...
VEKİLİ : Av. ... - ....
DAVALI : ... - (T.C.:...) ...
Av. ... - ...
DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan, Maddi- Manevi Tazminat İstemli),
DAVA TARİHİ : 21/08/2017
KARAR TARİHİ : 18/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/05/2023
DAVA:
Davacı vekili 21/08/2017 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; Davacı müvekkil dava konusu "..." markasının sahibidir. Adından anlaşılacağı üzere yıkama, kurulama, ütüleme gibi kuru temizleme işlemleriyle uğraşan müvekkilin, biri "..." ve diğeri "..." adresinde olmak üzere iki şubesi bulunduğunu, davalı ... isimli şahıs ise, daha önce belli bir dönem müvekkilin iş yerinde çalışmıştır. Ancak daha sonra buradan ayrılarak kendisine bir kuru temizleme dükkânı açmıştır. “...” adresinde açmış olduğu ve kuru temizleme işlerini yürüttüğü bu işletmesine ise "..." adını verdiğini, Müvekkilin kullanmış olduğu bu marka senelerdir ...'da hizmet veren, kuru temizleme işinin öncü markalarındandır. Öyle ki, müvekkil dedelerinden süregelen bu markayı devam ettirmek amacıyla "..." markası altında hizmet vermektedir. Hal böyle iken davacı, müvekkilin yanından ayrıldıktan sonra bir kuru temizleme dükkânı açmış ve tabelasına da müvekkilin tescilli markası olan "..." ibaresini astığını, tüm bunların yanı sıra internette "..." yazıp aratılınca, müvekkilin değil davalının adres ve telefon numarası çıkmaktadır. Yani davalı, internet üzerinden de müvekkilin tescilli markasını kullanarak hizmet verdiğini, davalı, müvekkilin yıllardır dededen toruna, kendisine ait olan "..." unvanlı markasını müvekkilden habersiz olarak gerek tabelalarından gerek internet ortamında kullanmış ve müvekkilin markasının gücünden de yararlandığını, müvekkile ait olan bu markanın devamı niteliğinde hareket ettiğini, bu sebeple müvekkilin pek çok müşterisi de müvekkilin markasını karıştırarak davalının kuru temizleme dükkânına gitmiştir. Bu sebeple müvekkil kendi müşteri çevresinden elde edeceği kazançtan da mahrum kaldığını, davalı resmen müvekkilin markasına olan güveni kullandığını, bu sebeple müvekkilin bu zararlarının da giderilmesi gerekmekte olduğunu, ayrıca yılların markası olan bu marka, davalının yeniden ele almasıyla şüphesiz itibar da kaybettiğini, zira, müvekkil bu işleri pahalı makinalarla ve profesyonel bir ekiple yürütürken, davalı sıradan makinalarla bu işi yapmaya çalışmıştır. Kalite yönünden bu ikisinin kıyaslanamayacağı aşikar olduğunu, davalının bu davranışları şüphesiz ki, müvekkilin itibarını kaybetmesine yol açtığını, bu sebeple manevi yönden bu zararının da tazmin edilmesi gerektiğini, Davalıya 15/06/2017 tarihinde tabelasından müvekkile ait markayı indirmesi, internet sitelerinden kaydını sildirmesi vb. hususlarda ihtar çekilmiş olmasına karşın davalı herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Bu sebeple tüm bu durumların tespit edilip, zararın ortadan kaldırılması için ve bu tecavüzün önlenmesi için işbu davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu, davalının davacıya ait markaya tecavüzünün önlenmesini, tescilli markanın kullanıldığı tabelaların sökülmesini, internet sitelerinden reklamların silinmesini, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, masrafı davalıdan alınarak hükmün ilanını, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava ... ...-... aleyhinde açılmıştır ... müvekkilin eşi olup, işletme ile ilgili bulunmamaktadır. ... adlı işletme müvekkile ait olup, müvekkil tarafından işletilmektedir. Yanlış hasma yöneltilen davada bir hak kaybına uğramamak için davaya dahil olarak davacının yersiz iddia ve taleplerine cevap verdiğini, davaya konu ... markası üzerinde davacının hiçbir hakkı bulunmadığını, davacı iddialarının tamamı gerçek dışı “hayal ürünü” iddialardan ibaret olduğunu, ne müvekkil, ne de müvekkilin eşi ..., davacının yanında hiçbir zaman çalışmadığını, davacı, dava konusu marka adının ise dedelerinden kendisine kaldığı anlamı taşıyan iddialarda bulunduğunu, oysa marka ne davacıya aittir, ne de davacının dedelerinden kendisine kalmış bir isim olduğunu, markanın davacının dedeleri ile de bir ilgisi olmadığını, ..., ... adındaki işletmeyi 09.02.2009 tarihinde işletmesinde kullanmaya başladığını, Ekteki vergi levhası örneğinde görüldüğü üzere müvekkil, ... adresinde ...vergi sicil numarası ile ... ünvanı altında faaliyet göstermeye başladığını, müvekkilinin ..., dava konusu ... adını, bu ismin sahibi ... ve ... adlı kişilerden 03.02.2009 tarihinde devraldığını, hemen arkasından da 09.02.2009 tarihinden itibaren ismi kullanmaya başladığını, o tarihten beri de kesintisiz kullanmakta olduğunu, ... ve ... adlı şahıslar en son .../... adresinde ... ismiyle kuru temizleme işi yapmakta iken, müvekkilinin eşi ... ile birlikte belli bir bedel karşılığında markanın isim hakkını satın aldığını, Protokole göre ... adının devredenler tarafından da hiçbir şekilde kullanılmayacağının kararlaştırıldığını, bu protokolden de anlaşıldığı üzere dava konusu markanın isim hakkı münhasıran müvekkile ait olduğunu, davacı yan davaya konu marka üzerinde hiçbir hakkı olmadığı halde bu ismi müvekkilden izin almadan kullanmaya başladığını, daha sonra da üzerinde hiçbir hakkı olmayan markayı kendi adına tescil talebinde bulunduğunu, müvekkil, davacının haksız marka tescil başvurusuna itirazda bulunduğunu, davacı tescil başvuruyla marka üzerinde kendi lehine koruma elde ettiği zannıyla müvekkile ismi kullanmaması yönünde ihtarname gönderdiğini, müvekkil, davacının ihtarına gerekli cevabı verdiğini, özetle izah olunduğu üzere davacı, kendisine ait olmayan, üzerinde kullanma hakkı olmayan, bilakis müvekkile ait olan dava konusu markayı sahiplenmeye, müvekkili bu ismi kullanmaktan vazgeçirmeyi hedeflediğini, davacı haksız olmanın ötesinde açıkça kötü niyetli olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
... KARARI:
Mahkememizin 10/02/2020 tarih ... sayılı pasif husumete yönelik dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine dair verilen kararı, ... sayılı ilamıyla ve özetle
"...Dava, markaya tecavüzün önlenmesi, meni ile maddi ve manevi tazminat
istemine ilişkindir.
Somut olayda ise gerçek hasım olduğu anlaşılan ... vekili tarafından dosyaya müdahale talebinde bulunulmuş, müdahale dilekçesinde iş yerinin ... tarafından işletildiği, bu ibareyi 2009 yılından bu yana kullandıkları savunulmuştur. O halde, davalı olarak gösterilen ... adlı iş yerinin gerçek temsilcisi olan ...'in vekili aracılığı ile esasa ilişkin cevap dilekçesi sunduğu, bu şekilde temsilcide yapılan hatanın giderildiği, gerçek hasmın davada yer aldığı ve taraf teşkilinin oluşturulduğu gözetilerek, mahkemece davanın esasına girilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir..."gerekçesi ile kaldırılmış; usul ve yasaya uygun görülen özetlenen kaldırma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Dosya kapsamı, toplanan deliler ve bilirkişi raporu çerçevesinde incelenmiş, buna göre;
Marka Açısından Yapılan Değerlendirme:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesinde, ilgili mevzuat kapsamında korumanın tescil yoluyla elde edileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla sadece marka siciline tescil edilmiş markaların ihlal edilmesi halinde bu Kanun kapsamında tazminat davaları açılabilecektir. Bununla birlikte ... 7/4 maddesi “Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.” demektedir. Diğer taraftan tescilsiz markalara tecavüz durumunda ...’nda yer alan madde haksız rekabet hükümleri kapsamında dava açılması imkanı bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında 6769 sayılı ... kapsamında davacının tecavüz iddia ve tazminat bakımından ilk olarak belirtilmesi gereken husus, davacı markasının halihazırda ... nezdinde tescilli olmadığıdır. Hatta davacı tarafından işbu davaya mesnet edilmiş olan ... sayılı başvuru, doğrudan davalı tarafından yapılan itiraz sonucunda ilgili idarenin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararı (...) sonucunda nihai olarak reddedilmiştir. Bu kapsamda ...’nın yukarıda zikredilen ilgili amir hükümleri uyarınca davacının marka hakkına tecavüzden ve bu tecavüz fiilleri nedeniyle dayalı olarak ödenmesi gereken bir tazminattan bahsedilmesinin mümkün olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Haksız Rekabet Açısından Yapılan Değerlendirme:
Uyuşmazlık bağlamında irdelenmesi gereken diğer husus, somut olayda haksız rekabet koşullarının oluşup oluşmadığıdır. Haksız rekabet dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı yeni ... (TTK)’nda m.54 ve devamında düzenlenmiş ve rekabetin her türlü suistimali Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerince yasaklanmıştır. TTK m.54/2'de, “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir. TTK m.55’de ise başlıca haksız rekabet halleri örnekseme yoluyla sayılmıştır. TTK m.55’in uyuşmazlık ile ilgili olan düzenlemesi m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi olup, hüküm "Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak" fiilini haksız rekabet olarak düzenlemiştir.
Bu hükümlere göre haksız rekabetin oluşabilmesi için üç şart aranır: Haksız rekabetten söz edilebilmesi için her şeyden önce rekabetin iktisadi alana ilişkin olması gerekir. Bir başka değişle, konusu gelir olmayan yani gelir sağlama faaliyetiyle ilişkili olmayan rekabet TTK anlamında haksız rekabet değildir. İkinci olarak; haksız rekabet yarattığı öne sürülen fiilin iyi niyet kurallarına aykırılığı bulunmalıdır. Kaynağını Medeni Kanun’un 2’nci maddesindeki genel hükümden alan iyi niyet kuralının varlığı veya yokluğu her olayın özelliğine göre tespit edilecektir. Hukukumuzda iyi niyetin varlığı esastır, bu nedenle kötü niyet kanıtlanmalıdır. Ancak kötü niyetin varlığı her zaman delillerle kanıtlanamayacağından, özellikle fikri hak ihlalleri, iltibas gibi hallerde mahkeme tacirin basiretli olması gerektiği kuralını da dikkate alarak kötü niyetin varlığına kanaat getirebilir. Haksız rekabetin üçüncü şartı ise ekonomik çıkarların zarar görmesidir. İyi niyet kurallarına aykırı hareket neticesinde kişi zarar görmeli veya zarar tehlikesi içinde bulunmalıdır. Bu zarar haksız rekabet neticesinde müşteri kaybı gibi husule gelen maddi zarar olabileceği gibi itibar kaybı gibi gayrı maddi zararı da kapsamalıdır.
Bu kapsamda yapılan değerlendirmede de davacı her ne kadar ...’in daha önce yanında çalıştığını ve sonrasında yanından ayrılarak dava konusu işyerini açtığını beyan etmiş olmakla birlikte, gerek işbu davanın davalısının ... olması, gerekse davacının bu iddiasını tevsik eden somut belgenin dava dosyasına sunulmamış olması hasebiyle, bu iddialara itibar edilemeyeceği değerlendirilmiştir. Diğer yandan davacı, ... ibaresi üzerinde davalıdan daha eski kullanımlara dayalı hak sahipliği olduğunu ileri sürmektedir.
Bununla birlikte, davalının ... ... ibaresini kullanım tarihini gösterir mahiyette; 09/02/2009 işe başlama, 2009 ve 2010 yılları Zarar gösterir Vergi levhası fotokopisi (...) ... ve ...’in devralan, ... ve ...’ın devreden sıfatıyla imzaladıkları, ... adresli ... isimli işletme ve isim hakkının devredilmesine dair 09/02/2009 tarihli Protokol, 9 Şubat 2009 tarihinde ...’in ....ne yazdığı dilekçe (... ... adı altında ... adresinde şube açılmasına dair dilekçe) ... ... tarafından kesilmiş 03/01/2011 tarihli yazarkasa.... Raporu fotokopisi dava dosyasında yer almaktadır. Buna mukabil, davacı ...’in en eski ticari faaliyetine ilişkin belge .... nin 11/09/2017 tarihli yazısı (...’in 03/02/2012 tarihinde ... adresinde işe başladığına dair yazı) olup, doğrudan ... ibaresini ilgili hizmet kolunda kullandığına dair en eski tarihli belge ise ...’in ... ...Unvanı ile 02/02/2015 tarihinde kayıt altına alındığına dair ... Tasdiknamesidir.
Bu kapsamda dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin tümü dikkate alındığında, davacının ... ibaresini kuru temizleme hizmetlerine ilişkin olarak, davalıdan önce kullandığına dair bir kanaate de varılmamıştır.
Belirtilen nedenlerle, TTK hükümleri kapsamında davalının, davacıdan daha önce faaliyete başlamış olması nedeniyle haksız rekabete vaki bir eyleminden bahsedilemez.
Davaya mesnet olan ... başvuru numaralı davacı markasının halihazırda ... ... tarafından nihai olarak reddedilerek hükümden düşmüş bir başvuru olması nedeniyle, 6769 sayılı ... kapsamında marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceği, davalının dava konusu kullanımlarının, davacı aleyhine haksız rekabet de teşkil etmediği, dava dosyasındaki bilgi ve belgeler çerçevesinde davalının davacı aleyhine haksız bir fiilde bulunduğu yönünde bir kanaate ulaşılamadığından, davacı lehine tazminat değerlendirmesine de yer olmadığı kanaatine ulaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı taleplerin reddi yönünden 15.000,00 TL, tarifenin 13/2 maddesi uyarınca maddi tazminat isteminin reddi yönünden 5.000,00 TL, yine tarifenin 10/2 maddesi uyarınca manevi tazminat isteminin reddi yönünden 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde ... aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK'nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ... Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/05/2023
Katip ...
¸
Hakim ...
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!